Affet beni Feride!
Mahir: Söz bir daha arabayı öyle ani durdurmayacağım.
Uzun süredir acı dolu bölümler izliyorduk. Öyle ki yaşattığı gerilim yüzünden geçen haftaki bölümün özetini bile izleyemedim. Bu hafta gerçekten ilaç gibi geldi. Sırf bana da değil, tüm Karadayı izleyicisine ve hatta Feride’ye bile. Evet, bir planı olduğunu sezinliyordum ama ne yalan söyleyeyim, başsavcı ile önceden görüşüp de babasına böyle bir oyun kuracağını hiç tahmin etmemiştim. Tabii, ben böyle en son sahneyi en başa yazınca diziyi izlemeyenler pek bir şey anlamamıştır.

Feride: Seni buradan kaçıracağım ama sadece ben yapacağım. Fırsatını bulsan bile sakın sen kaçma.

Aslında mevzu şöyle başladı: malumunuz geçen hafta yani 107. bölümde yani yaşattığı duygularla mideme kramplar girmesine sebep olan ve beni iki gün kıvrandıran bölümde, Feride babası hakkındaki bütün gerçeği öğrenmişti. Bu bölümde de acılarını bir kenarda bekletip daha fazla acı yaşanmaması için babasını durdurması gerektiği anladı ve bunun için kalan tek dayanağı Mahir’den yardım istedi. Vakti zamanında Mahir’e “ben kanunları yeğ tutarım” diyen Feride gitti, adaleti sağlamak için hapisten kaçmasına yardım eden bir kadın geldi. Hoş geldi, sefa geldi ama şunu da söylemezsem içimde kalır, adliyeden kaçış planları gerçekten fiyaskoydu. Tamam, başarı sağladılar da bu başarı mevzusuna birazdan değineceğim zaten. Feride kendin bu kadar açık edene kadar, Orhan ve adamları hapishaneye dönüş yolunda gayet de kaçırabilirlerdi Mahir’i. Hatta Mahir hazır gardiyan teklif etmişken geceden kaçıp Feride’nin yanına da gidebilirdi. Sanırım bunu olmamasının sebebi mahkemeye çıkıp, müebbetle yargılandığı davadan altı yıl sekiz ay gibi görece daha az bir ceza almasıydı.

 Feride: Aman tanrım! Kutu boş değil miymiş? Nasıl yani aradığımız şeyi ilk seferde bulduk mu?

108. bölümü diğer 107 bölümden ayıran bir özellik var ki o da ilk defa Mahir ve Feride’nin işlerinin rast gitmesi. Çünkü biz üç gün uğraşılıp da açılan kasanın içinin boş çıktığını da gördük. Parmak izlerinin kaybolduğunu, ifadelerin savcıdan önce başkasının eline geçtiğini gördük. Sizce de bu bölümde Mahir ve Feride bizim hiç alışkın olmadığımız bir şekilde sürekli başarılı olmadılar mı? Daha dur bakalım başardılar mı başaramadılar mı belli değil, diyenleriniz olabilir ama ben Feride’nin içinde delil olan çantayı odasında başıboş bırakmış olabileceğini bile düşündüm. Yani benim için o delilin doğrudan başsavcının eline geçmesi bir başarıdır. Feride’ye haksızlık ettim belki hatta başlık onun için böyle atıldı ama bunun sebebi, işlerin bu kadar yolunda gitmesine alışkın olmamamızdır. Tabii ki bunlar hep sona (ağlayan smiley) yaklaşmanın etkileri. Baştan beri böyle olsa zaten burunlarının dibindeki bakanı şıp diye bulurlardı.

Senin kolundaki bandajı görüp akılı çıktı. Bir de sen onun karnındaki bebeği bilsen demek ki neler olur...

Her hafta Mahir’e söylenecek illaki bir şeyler bulurum. Bu hafta o da beni en az Feride kadar şaşırttı ve hiç ona söylenmeden bitirdiğim bir bölüm oldu. Tamam, hadi itiraf ediyorum bir yerde söylendim yine ama çok az. Hani bankada soyguncuları fark edip de Feride ve müdürü arka kapıdan gönderdiği, yeterli zaman olduğu halde onlarla gitmeyip de çatışmayı tercih ettiği an için söylendim biraz. Amma da sevdi bu dan dan silahlı çatışma olaylarını dedim. Neyse ki adamları öldürecek gibi ateş etmedi de hırsızlıkta olduğu kadar silah kullanmadaki maharetini de görmüş olduk. Yoksa “hiç kimse öldürülmeyi hak etmemiştir, onun da bir ailesi seveni vardır” tiratları atan Mahir nerelerde diye başlayacaktım. Zaten çatışmada vurulunca bir yüreğim de hop etti ve hemen unuttum söyleyeceklerimi. Sonrasında onu kolunda bandajla gören Feride’nin koşup sarılmasına verdiği karşılıkla o silahlı çatışmanın sebebini de gözlerimle görmüş, mutluluğunu da ta içimde hissetmiş oldum.

16. bölümden geliyor: Öyle bakmaz mısın lütfen?

Evet, mutluluk. Nihayet görmüş olduğumuz mutluluk bu bölümün en belirgin unsuruydu. Artık dizi izlerken bir gözü dizide bir gözü twitte olmayan yoktur. Ben de öyle yapıyorum ve tam gözümü Twitter’den ayırıp diziye döndüğüm anda Mahir’in Feride’yi bir köşeye sıkıştırdığını gördüm ve geçen hafta midemde oluşan kramplar, bir anda uçuşan kelebeklere dönüştü. Ne güzel de oldu, çok da güzel oldu. Her ne kadar birbirlerini üzmemek adına yüksek gerilim hattı kadar elektrik taşıyan öptü, öpecek, öpmedi anları yaşansa da bunun çok uzun süreceğini sanmıyorum. Yüksek gerilim hattı bu çok yaklaşmaya gelmez çarpılıverirsin maazallah. Zaten ne Feride ne Mahir öyle üçün beşin hesabını yapacak insanlar değiller. Bir yaklaşırlar pir yaklaşırlar alimallah.

Bundan sonrası için, çekilen acıların mükâfatını, acı çektirenlerin çektiği cezayı görmek ve mutluluk adına hayaller kurmaya devam edebilmek umuduyla…

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER