Gönül İşleri
26. bölümüyle, kendimi de içine dâhil ettiğim kemik kitlesini memnun etti,
harika bir Pazar akşamı yaşattı. Sıcak, samimi, gündelik ama izlemekte bir an
bile tereddüt etmediğim bir bölümdü.
Özellikle senarist
değişimlerinde, karakterlerin GDO’lu patates gibi (genetiğiyle değiştirilmiş
organizma), kendilerinden çok farklı davranmalarına maruz kalmış bir izleyici
olarak, Gönül İşleri’nin senarist
değişimine de mesafeli yaklaşmıştım. Ancak yeni yazarlar, geride kalanları öyle
güzel sindirmişler ki, bu değişimi çok sevdim. Karakterleri sevmemizi sağlayan,
onları kendileri yapan özellikleri değişmemiş, sadece can sıkıcı tavırları yok
olmuş. Özellikle Servet ve Yılmaz’ın karakterlerindeki irrite edici tüm
özellikler törpülenmiş. Bu değişim bir parça ani olsa da, çok memnun olduğumdan
hiç mızmızlanmayacağım, kimsenin de mızmızlanacağını sanmıyorum.
Baskına değil nikah tarihi almaya gidiyoruz.
Gelelim bölümün hikâyesine… Saadet’in
evlilik kâbusları bölümün daha ilk dakikasında beni avucunun içine aldı. Hep
beraber nikâh tarihi almaya karar vererek, Saadet’in bu korkusunu yenmesine
yardımcı olmaları fikrine bayıldım. Servet-Yılmaz çiftine, yeni boşanmış
olduklarından nikâh tarihi verilemeyeceği ayrıntısı çok yerinde olmuş. Yılmaz’ın
“bakalım boşanabilecek miyiz” bahanesiyle gelişen diyaloglarını da
bayıldıklarıma ekleyeyim. Açıkçası, geçen haftalarda olduğu gibi, maçoluk dozu
fazla kaçmış, şiddet eğilimli bir Yılmaz yerine, bütün kabakların başına
patladığı, talihsiz Yılmaz tercihi, bölümün en sevdiğim kısmıydı. Büyük enişteliğini
gösterip herkesi sakinleştirmesi, bunu yaparken de Nuri’yi de yanına alıp türlü
dolaplar çevirmesi harikaydı. Hep derim Nuri, üzerine çok güzel detaylar
yazılacak bir karakter. Mesela, Sevda’nın “nedim”i olması süper fikirdi. Zekice
kurgulanmış şakalar, kelime oyunları, bize bunlarla gelin sevgili senaristler!
Sıradan bir Gönül İşleri izleyecisini mest eden aşık Yılmaz bakışı no:1
Yılmaz hikâyemizin
lokomotifi, bol bol alırız. Timuçin Esen’in harika olduğunu bir kez daha
yazayım, bıkmayacağım. Bekârlığa veda partisinde masaya çıkan dansözün düşüp
bayılması, Yılmaz’ın paniği, Servet’e yakalanışı ile ortaya çıkan durumlar
bölümün kuşkusuz en eğlenceli anlarını oluşturdu. Yüksek volümden bağırıp
çağırarak üste çıkmaya çalışan histerik Servet yerine, dansözün sanatına
baktığını söyleyen Yılmaz’a, zekice “Mona Lisa’yı alıp eve getiriyor musun”
cevabını yapıştıran Servet’i izlemek ne güzelmiş.
Gelin ayakkabısı Converse olursa damat da gömlek değil tişört giyer tabi...
Sevda’nın gelin krizlerini
izlemek de çok keyifliydi. Peki, düğün sırasında yaşananlarla gözleri dolan kaç
kişiyiz.
Töreler, kan davaları, eli
silahlı adamların aksiyonlarındansa, Tibet’in delirmeleriyle yaşanan
aksiyonları bin kere tercih ederim. Her biri tadından yenmez oyunculuklar,
dozunda eğlenceli diyaloglarla Gönül İşleri’nin 26. bölümünü kaçırdıysanız,
fırsat yaratıp mutlaka izleyin derim. Eski Yeşilçam filmleri tadındaki,
kalbimizi ısıtıp, yüzümüzü güldüren Gönül
İşleri’miz geri döndü sevgili okuyucu!
Tercihleri bu kadar övdükten
sonra dilekler kısmına geçeyim. Umarım Süreyya Hanım’ın terk ediş hikâyesi için
de, içimize sindirebileceğimiz manevralarınız vardır sevgili yazarlar. Bir de
müzik seçimlerine de belki bir el atmak istersiniz. Dansözün oynadığı da,
Servet’le Yılmaz’ın arabada açtıkları radyoda çalan müzik de, düğünde dans
edilen ilk hareketli şarkı da çok daha farklı ve eğlenceli seçilebilirdi. Bu
arada Sevda&Bedir çiftinin şarkısı olarak Sen Benim Şarkılarımsın’ın unutulmamış
olması da güzeldi. Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine…