Dönecek bir hayatın kalmamışsa eğer ya kendine yeni
bir hayat kurarsın ya da elindeki hayatı mahvedenlerin peşine düşersin. Elif
geçen sene 12 Mart’ta babasının öldürülmesi ile bildiği hayata veda etmiş ve
Ömer’in de yardımı ile kendine yeni bir hayat kurmuştu. Ancak bu 12 Mart’ta
sonsuza kadar mutlu devam edeceğine inandığı masalı, beyaz atlı prensi
tarafından bozulunca, Elif’in yeni bir hayat kuracak heyecanı kalmadı. Elindeki
tüm hüzünleri bir yerde topladı, kırdı parçaladı ve tüm bu hayal kırıklıklarını
intikam almak için öfkesi ile birleştirdi.
Nişanlı olmasak da hayatın benim !
Elif ile Ömer’in kavga edip, ayrıldıktan sonra bir
yerlerde karşılaşıp, birbirine laf sokma sahneleri sanırım bu dizinin en iyi
sahneleri olmaya aday. Örneğin, 13. bölümde Elif’in ilan-ı aşk ettiği
karşılaşma, ikinci sezonda Elif ile Ömer’in hapishane önündeki karşılaşmaları
ve bu bölüm Elif ile Ömer’in Tayyar’ın odasının önündeki karşılaşması. Bu
karşılaşma sahnelerinde benim favorilerim ise Elif’in duruşunu koruyup Ömer’e
haddini ve yerini bildirdiği sahneler. Ömer’in yaşadıklarına rağmen, Ömer’in Elif’e
yaptıklarına tahammül edemiyorum. Ömer’in Levocan’ı kıskanmasına,
Elif’in hayatına müdahale etmesine dayanamıyorum. Bu nedenle Elif’in böyle
durumlarda Ömer’i lafla tokatlamasına bayılıyorum.
Beşinci bölümdeki Hüseyin’i biri aldı; zifte batırdı
batırdı, içinde ne kadar iyilik varsa kararttı ve 41. bölümde kalp krizi
geçirmiş annesini bayıltmayı göze alabilecek bir adama çevirdi. Ömer, şu yaşına
kadar ağabeyinin izinden gidiyordu. İki bölümdür karşılaştıkları nedeni ile artık
ağabeyini kovalayan biri oldu. İki dakika dursa ertelediği ne kadar hüzün,
hayal kırıklığı varsa O’nu yere yıkacak şiddette bir bir gelip Ömer’e
çarpacaklar. Ancak Ömer durmuyor, sürekli koşuyor ki ağabeyi ile olan sevgi
dolu geçmişini düşünmeye fırsatı kalmasın. Elindeki öfke ile kendine zarar
vermek yerine, hayatını mahvedenleri bulabilsin.
O Tayyar buraya gelecek !
Işıl Yücesoy’u tapacak derecede seviyorum. Öyle
başarılı bir oyuncu ki performansı nedeni ile Nedret Hala’dan hiç hoşlanmıyorum
ve sahneleri beni inanılmaz geriyor. Büyüklerin, ailenin iyiliği ve çocuklarının geleceği
için neyin doğru olduğuna, çocuklarının isteklerini göz ardı edecek şekilde
kendilerinin karar vermesine hiç dayanamıyorum. Hadi Nedret Hala eski kafalı
bir insan. Ya sana ne demeli Levent? Elif’in gerçekten seninle mutlu olacağına
inanabiliyor musun? DNA testinin şirketini söylüyorsun. Hayır, şirket zaten
başarılı bir şirket değil belli. Altı haftada DNA testi sonucu mu çıkar? Hem
niye Meksika? Yurdumun hastanelerine, rüşvet yiyen personeline ne oldu? Elif
versin parayı iki günde sonucu alır. “Elif’te para ne gezer? Şirket batıyor”
diyorsanız, o zaman Elif iki dakika oturacak ve şirketin işleri ile
ilgilenecek.
Bir Metin’e bak bir Mert’e bak! Mert bildiğin piyon
oldu çıktı. Birinin Tayyar’dan bir şey alması mı lazım? Ancak o zaman Mert’i
hatırlıyor. Ama Metin öyle mi? Adam kendini hiç unutturmuyor ki. Yedi yerinden
vurduğu babası bile affetti. Asıl Metin’i niye seviyorum? Çünkü sulu göz
Nilüfer’den Elif gibi kendi ayakları üzerinde durabilecek bir kadın yaratmaya
çalışıyor. Öyle ki hapishane ziyaretine gelen Nilüfer’ çok güzel ayar verdi.
Beni zorla NilMet’çi yapacaklar.
Nişan fotoğraflarına bakmak varken, Tayyar'ın bürosuna gizlice girmek ?
Tayyar oturduğu yerden dünyayı yönetiyor ama ne
evinin ne büronun güvenliği var. Canı sıkılan, macera arayan Tayyar’ın evine ya
da bürosuna rahatlıkla girebiliyor. Bu da bize neyi gösteriyor? Kibir aslında
en zayıf yanındır. Tayyar kendine o kadar güveniyor ki attığı adımları, seçtiği
adamları dönüp de ikinci kez kontrol etmiyor. Hele de kendi kurduğu
imparatorluğu bir kadının ve zorla sahip olduğu kadından doğan bir veledin
yıkabileceğini düşünmüyor bile.
Bu dizide ikidir Mert ve Demet öpüşmesi ve onların
dayanılmaz aşkını seyrediyoruz da neden Arda ve Pelin aşkı harcanıyor? Biri
bana bunu açıklasın. Bir kere elinizde Pelin gibi çok iyi bir yan karakter
varken, karakterin rolü -geçen yazımda da dedim- neden dizinin suflörü olarak kısıtlanıyor? Pelin ile Arda'ya ayrı dizi yapılsın bence. Sıkılmadan izlerim.
Hüseyin, şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Sen bir kader kurbanı değilsin! Dönebileceğin o kadar dönemeç varken, sen devam etmeyi, yalan söylemeyi seçtin. Bence sen bu Hüseyin'i aile babası Hüseyin'den daha çok sevdin. Şimdi Ömer ile yüzleşmek bundan zor geliyor. Çünkü uzun zamandır kendinle yüzleşmeyi ertelemişsin. Ömer'e baktığında gördüğün aslında kendi hayatın ve kurtulmak istediğin aile babası Hüseyin. Ama unuttuğun bir şey var. Ömer'i sen yetiştirdin ve ne dersen de, kim olursan ol Ömer bir polis, doğruların adamı. Seni bırakmaz! Seni bırakmamak için sevdasından vazgeçmişken, seni bu göz yaşları kurtaramaz!
Asıl hesaplaşma şimdi başlasın. 41 kere maşallah dediğimiz dizimizde Tayyar'ın yıkılışını da görebilecek miyiz? Merakla bekliyorum.