Haftalar
sonra Poyraz Karayel’i adamakıllı televizyondan izleyebildiğim için mi
yoksa cidden diğer bölümlerden güzel miydi bilmiyorum ama 12. bölüm bittiğinde
bir “hıh” dedim. Hatta şöyle ki içinde o kadar fazla aforizma vardı ki
hangisini başlık yapsam bilemedim bu yüzden size yazıdan çok, başlık olan bir
yorum yazdım. Hadi bakalım.
Ayşegül yalan sensin tek gerçek, Baba!
“Sen, Poyraz Karayel, bu şehirden
sürüldün!”
Bahri
Baba’nın kendisine yalan söylendiğinde nasıl öfkelendiğini iki bölüm önce
boşuna izlemedik. Nasıl ki Sefer ve Zülfikar’ı zamanında sürdüyse, sürgün
sırası şimdi Poyraz’daydı. Bahri Baba, tahmin ettiğimiz gibi Poyraz – Ayşegül
aşkına değil, “Gözümün içine baka baka yalan söylediniz” kısmına takıldı. Ancak
Bahri Baba’nın sorgulaması gereken şey evlatlarının neden ona yalan
söylediğiydi. Bunu da Ayşegül, babasının yüzüne çok güzel vurdu. Maşallah
diyelim, Ayşegül bu bölüm duruşu ile tüyleri diken diken etti, atarı ile
ortalığı yaktı geçti. Yemek masasını yerlerde süpürdüğü, babasına “iki mezar
kazman gerekir” dediği ve bunun gibi diğer atarları seyir zevki yüksek
sahnelerdi. Ama beni en etkileyen şey, Ayşegül’ün belki de hayatında ilk defa
Poyraz için babasına yalvarmak zorunda kalması oldu. Yıllardır kendisine karşı
kuyruğu dik tutmak için yaşadığını bildiği kızının bu yalvarışı Bahri Baba'yı
da sarsttı.
Bu sefer
bunu hak ettin
Sıkayım
mı Baba?
Bu bölüm çok
sevdiğim Zülfikar'ın Poyraz'ı öldürme sevdasını ise hiç anlamadım. Neden
"bu bebe Ayşegül'ün dengi olmuyor" ben onu da hiç anlamadım. Yani
Zülfikar'cığım bu bölüm ben seni hiç anlamadım. Lütfen sen aşık olduktan sonra
bir daha konuşalım.

Aa
sperm
bankası değil mi canım?
Ben
şuradan bi’ bebek alayım
Bu hafta en
çok hoşuma giden şey ise artık Songül’ün acısına ortak edilmemiz oldu. Çünkü
kendisinin doktora yaptığı muhteşem isyanında da açıkça gördüğümüz gibi o da en
az Poyraz kadar bir tutunamayan. Ha, iyi bir kalbi var mı yok mu tartışılır ama
içinde yeşeren kötülük tohumlarını da kendi bilerek ekmemiş. Sadece iyi olmayı
değil de mutlu olmayı tercih etmiş ama yanlış yola sapmış, Sadreddin’in karısı
olmuş. Ayrıca cesaretinden ötürü de taktir edilmeye değer. Umman ailesine böyle
bir yalan söyleyebilmek için yürek yemiş olmak gerekir. Songül’ün yasadışı
sperm bankası projesi Bahri babaya söylenmiş/söylenen yalanlar top 5 listesinde
marjinalliği ile şüpheye yer bırakmadan birinci sıraya yerleşir. Poyraz'ın, ne
ilişkisini sakladığı ne de teşkilata gizli istihbarat sağladığı yalanı
bunu geçebilir.
Kuru fasulye, pilav ve cacık
Bu
benzetmeye bayıldım! Hatta bundan sonra yorumlarda kod adları olarak sıklıkla
kullanmayı düşünüyorum. Çok şükür bu hafta cacık miktarı da kıvamında olmuş
kuru fasulye ve pilavın tadını bastırmamıştı.
“Sen hapis ben sürgün”
Bahri
Baba’nın ceza kurasından Poyraz’a sürgün Ayşegül’e de hapis çıktı. Ancak bu
ikisi artık öylesine bağlandılar ki birbirlerine değil bir ömrü, bir geceyi
bile ayrı geçiremez oldular. 11. bölümdeki Poyraz'ın Ayşegül'e kaçak
ziyaretine, iade-i ziyaret babında bu hafta da Ayşegül Poyraz’ın evine gizli bir
eylem gerçekleştirdi. ‘Biz böyle tek tek birbirimize kaçacağımıza ikimiz
beraber Yozgat’a kaçalım’ dediler ve' cacıksız kuru – fasulye pilav olmaz' diye
ertesi gün Sinan’ı da okuldan alıp yollara koyulmaya karar verdiler.
Poyraz
Karayel’i sevme ve yaşatma derneği
Poyraz
Karayel’i sevme ve yaşatma derneği yönetim kurulunun Albay'ın evindeki toplantısı keyifli başlayıp, Poyraz'ın ağır dram içeren isyanı ile dağıldı. Poyraz'ın hayata
isyanı için söylediği her cümle ekrandan süzülüp kalbime saplandı. Ağlamak
değil de isyan etmek istedim. Taksim Meydanı'na çıkıp, bu sevgisizlikten kavrulan dünyaya, 'biraz sevgi' diye
bağırmak istedim. Masal gibi bir çocukluk
geçirmemiş, onun yerine çocukluğu ona geçirmiş tüm tutunamayanların elinden tutmak, 'Aşk ve sevgi meslek yüksek okulu' açmak ve
onlara gayri safi milli sevgiden payına düşeni vermek istedim.
Beni bile
ekran başında böyle coşturan isyan sonrası Ayşegül'ün Poyraz'ı pamuklara sarıp saklaması çok
normaldi. Bu duygusal sahnede Poyraz dizinin finalini de söylemiş oldu.
'Üzüntüden deliren Poyraz', bu benim seveceğim bir final olur da, benim dışımda
bu senaryoyu sevenin çıkacağını pek sanmıyorum.

Aşkın
ıstırabı
İlan-ı aşk kürsüsünden fahri doktora
ünvanı
Poyraz'ın
sevgisizlik isyanı ile paslaşan sahne ise Sefer'in 'ilan-ı aşk' sahnesi oldu.
İki sahnenin birbiri ile kurduğu organik bağ çok güzeldi. Ayrıca bundan böyle 'Sefer – Sema aşkı'
demek yerine, 'Sefer'in çok güzel sevmesi' demeliyiz bence bu ilişkiye. Çünkü o
(sevgi), tek başına karşılıksız çok güzel. Poyraz’dan gazı alıp Sema’ya
atarlandı mı ilan-ı aşk mı etti anlayamadığımız Sefer, bu garip tarzı ile
ekranın ardından kalplerimizi güm güm attırmayı başardı. Ama Sema sıcak temasta
bile donmuş bakışı ile bakmaya devam edebildi.
Bence
Sema'nın 'savcı baba' hikayesi yalan çıkıp da, kendisi duyguların olmadığı bir
gezegenden, Bahri Baba'ya bırakılmış bile olabilir. Şaka bir yana semanın “kalp
yerine karbüratör”(süper replik) taşıyan halleri aslında çok başarılı. Çocukken
babasını katledilişine şahit olmuş bir kadının hayatı, hepimiz gibi
algılamasını beklemek naiflik olur. O'nun geçmişini bilmediğimiz
bölümlerde de bu hissi Emel Çölgeçen bize o kadar güzel geçirmişti ki. Biz
Sema'nın geçmişinde bir maraza olduğunu anlamış, hatta meraktan çatlamıştık. Dip not olarak Sema'nın telefonda kikirdediği kişiye dikkat çekme istiyorum. 'Sefer'in
yıkılışı 2' geliyor gibi. Hazırlıklı olalım.

Bahri
Babaaaam diye bağırırken
Büyürsen
ölürsün!
Haftalardır
burada yazıyorum 'Poyraz, Ayşegül’e değil babasına aşık aslında' diye beni hiç
kaale almıyorsunuz. Bakın lafıma geldiniz mi? Adam terminatör gibi tek başına tüfeklerin
arasına, her anlamda 'tek tabanca' daldı. Bırakın kendi hayatını, ondan öte
olan oğlunun hayatını da riske attı. Yani geldik mi yine Poyraz Karayel'in
teması aslında kadın - erkek aşkı değil, baba - oğul aşkıdır önermesine. Peki
bundan bir şikayetim var mı, AS-LA!
Kısacası
hayalinde Yozgat'a ya da Fizan'a fark etmeksizin kaçmak, Sinan ve Ayşegül ile kaçmak, olan Poyraz,
şimdi Zincirlikuyu'da baktığı o mezarlara daha yakın. Elbette biliyoruz ki Poyrazcığım
Karayel’e hiç bir şey olmaz. Zaten o kurşun bu hikayede, Poyraz'ın omzunu delmek için değil
Bahri Baba'nın vicdanına saplansın diye atıldı. Neyse ben, Bahri - Poyraz duygu seli
için kendimi hazırlamaya gittim, haftaya görüşürüz.