Uzun zamandır ilk defa İstanbullu Gelin izlerken ertesi gün
bölüm yorumu yazmak konusunda heyecanlandım zira 59.bölüm üçüncü sezonun en
güzel bölümü oldu kanımca. Öyle ahım şahım olaylar, büyük gelişmeler yaşanmadı
ama işte diziyle ilgili sevdiğimiz şey de o değil zaten, tam da bu bölümdeki
haller. Süper tatlı duygulanmakla sesli gülmek arasında İstanbullu Gelin’e özgü
o aydınlık yolda gidip geldik, ne mutlu bize.
Bölümde en çok etkilendiğim anlar Esma’nın Bursa’daki konağa
geldiği, bir an orayı yine kendisinin sanıp odasına çıkıp yattığı, Adem’in bunu
gördüğü ve sonrasında Faruk’un gelip annesini aldığı sahnelerdi. Esma’nın haline
çok üzüldüm evet ama beni orada asıl buran, kalbimin ucunu ucunu kıvıran Adem’in
hali oldu. Annesinin uğruna hayatını verdiği hırslar yüzünden konağı ele
geçirdi ama işte Boranların o konakta yaşarkenki halleri geçmedi ona, konak ona
bir aile getirmedi. En zor zamanlarında bile Boranlar bir şekilde bir arada
olmayı ve birbirlerine tutunmayı başarırken Adem onu seven insanları da birer
birer etrafından uzaklaştırmayı başardı ve ‘Bir ev her zaman yuva değildir’
sözünün yürüyen ispatı oldu. İşte bu yüzden Adem’in ‘Esma Hanım yukarıda, iyi değil’ diyen Nazif’e
‘Ben çok iyiyim değil mi?’ diye cevap vermesi kaldı bölümden aklımda en çok,
tabii bir de Nazif’in Esma Hanım’ı görünce altına yapmasının şahane
gerçekçiliği ama şimdi Adem’le devam etmek istiyorum. Adem iyi değil. Evini kaybetmiş,
ailesi sarsılmış, çocuklarının kendisinden şüphe ettiğini düşünmüş bir Esma
kadar bile iyi değil Adem.

Bir türlü tükenmeyen 'Ada ben ayrılmak istiyorum' adamcıkları vol. 54697
Bu bölüm kendi adıma Güneş’i de ilk defa sevmeye başladığım
bölüm oldu. Issız adam halleri içerisinde her türlü kabalığı, aymazlığı ve
hadsizliği yapabileceğini düşünen tüm erkeklere ibret olması umuduyla izledim
Adem’e verdiği cevapları. Dünyanın tüm dertlerinin sadece ve sadece onun
omuzlarında olduğunu düşünen Adem’e Dilara’nın çoktan yapması gerekeni yaptı ve
‘Ağlanacak bir omuz aramayı bırakırsan gel’ dedi Güneş, çok da iyi yaptı pek de
iyi yaptı. O sırada ne kadar üzüldüğünü bilmesek iyiydi ama olsun, yine de
güzel hareketti. Bu arada Senem ve Güneş’in (nam-ı diğer Azime) tanış çıkması
ilerleyen bölümler için çok heyecanlandırdı beni, bakalım o tarafta neler
olacak?
Al bunu tablo diye as evine, öyle güzel
Şimdi tam da Senem demişken gelelim Esma Sultan’ın efsane doğum
gününe. Açıkçası bölüm fragmanlarında biraz umutsuzluğa kapılmıştım ama çok
güzel bir şekilde yanıldım. Esma Sultan’ın o partiye gitmesinin gerçekçiliği
çok makul olduğu gibi partide olanlara sesli güldüm, baya katıla katıla güldüm.
Esma Sultan’ın kumarhane baskını yapan polisten kaçmaya çalışırken sıkıştığı
penceredeki hali İstanbullu Gelin’den kalan en unutulmaz fotoğraflardan biri
olacak şüphesiz. Süreyya’nın Esma’nın
doğum günü için ellerinde çiçeklerle otel kapısına gitmesi, aralarındaki
diyaloglar, bu anne kız haline gelmek için ne kadar yol kat ettiklerini hem kendilerine hem bize hatırlatmalarını da çok
sevdim. Ailenin bunca haftadır yaşadıkları onca dramın üzerine yine hep
birlikte yaşadıkları sinir krizi şeklindeki gülmeler de o kadar tatlı ve
gerçekti ki, İstanbullu Gelin’i neden sevdiğimi bir kere daha hatırlattı bana. Ne
mutlu Esma Sultan’a ki aileyi bir arada tutmayı başardı yine ve üstelik bu
sefer kendi hayatından daha fazla taviz vermemekte de kararlı, hayatı boyunca
sevdiği adamla birlikte karşılayacak olup biteni.

Tam Ülfet'e üzülecek gibi oluyorum aklıma Adem geliyor
Esma tarafı böyle kalabalık ve her şeye rağmen mutluyken
Ülfet tarafı son derece ıssız ve üzücüydü. Ne kadarı numara ne kadarı gerçekti
bilemiyorum ama Boranların karşısına geçip de ‘Abim de beni böyle aforoz
etmişti’ diye anlatmaya başladığı hikâye beni çok üzdü, Senem’in de dediği gibi
Allah yapayalnız bırakmasın kimseyi öyle. Bu yalnız kalışın ne kadarı Ülfet’in
suçu onu göreceğiz tabii, nitekim bölüm sonunda olayların adamı Fikret Ülfet ve
Adem arasındaki ilişkiyi bizzat yerinde gördü. Umarım duyduklarından tek
aklında kalan kendisi için söyledikleri ‘Gürler ama yağmaz’ olmaz çünkü öyle
bir haybeyelik potansiyeli var Fikret’te biliyorsunuz.
Yine böyle güzel bölümlerde görüşmek umuduyla iyi seyirler
dilerim.