Hayatta aklımın ermediği şeyleri sıralasam, belki Ferhat Aslan benim de “kalın kafalı” olduğumu düşünebilir elbette fakat bilirsiniz ki sıkıntı yok sevgili okur. Düşünsün. Mesela aklımın ermediği şeylerden birisini paylaşayım sizinle. Bir kimse, bir kimsenin iyiliği için, onu nasıl sevdiğinden ayırmayı düşünebilir; bu benim algı süzgecimden geçmiyor.
Evet evet, Cem’den bahsediyorum. Kız kardeşi bir ahırda esirken o ahıra kadar girip çıkan, burnunun dibindeki Ebru’nun hainliğini fark edemeyen, çok saçma gözükmesine rağmen Ferhat’ın Aslı’yı vurdurtmak için adam tuttuğuna gözü kapalı inanan Başkomiser Cem Çınar’dan bahsediyorum. Mesleğine aşık olması ya da iyi bir polis olması onu ne yazık ki aklamıyor gözümde ve hatta arttırıyorum izninizle; sevenleri ayırmak da suçtur hakim bey!
Aslı Ferhat’a öyle aşıkmış ki, o Ferhat’ı bırakamazmış... Tam böyle mi ifade etti emin değilim zira bir kez daha dönüp izleyemeyeceğim, Cem’in suratını görmeye tahammülüm yok çünkü. Ama üç aşağı beş yukarı böyle söyledi Ferhat’a, en nihayetinde geldiği sadet buydu yani. Kıssadan hisse, Ferhat’ın Aslı’yı terk etmesini istedi. Çünkü Ferhat’ın pislik olduğu kanıtlanmadığı için ona bir şey diyemezmiş fakat yinede çevresi pislikmiş falan filan... Kız kardeşini korumak için yaptığını iddia ediyor Cem bunu. Kendince kız kardeşini böyle koruyabileceğini düşünecek kadar da zır deli; ben buna kızıyorum!
Cem’in göremediği ve cümleleri sebebiyle zaten bu ara aklı başında olmayan Ferhat’ın da görmesi engellenen bir şey var ortada: Aslı ve Ferhat’ın ayrılması bir çözüm değil; durumdur. Zamanın birinde, Yeter Namık’tan ayrılmış da ne olmuş? Olay çözülmüş mü? Yeter’in bugünkü durumunun sebebi de sevda değil mi aslında? Aslı’nın ilişki durumu “bekar” olarak güncellendiğinde içindeki yangını kim söndürecek?
Bunları bir senaryo özelinde söylediğimi düşünmeyin sakın. Cem gibiler, hayatın da içindeler. Kızına, oğluna, kardeşine, arkadaşına ya da herhangi bir kimseye iyilik yaptığını düşünürken, onun hayatını karartan ve en beter kötülüğü yapan insanlar öyle gerçekler ki, zaten bu yüzden çok kızıyorum. Ve Suna’nın da altını çizdiği gibi, sevdiğin insanı vurmak için kurşuna gerek yok; sözler yetiyor. Bir kimsenin hayatına müdahale etme hakkını, “şu’suyum, bu’suyum” diyerek kendinde bulan kim olursa olsun hatalıdır.
Herkesin hayatına kimse karışamaz kardeşim!