Vallahi Ferhat, sen benim iyiliğim için benden uzak duruyorsun ya... İşte ben de senin iyiliğin için daha neler neler saklıyorum... İyi yani, sıkıntı yok...

Mafyavari bir aile... Acil durumlar için cerrahımız hazır. Yeri gelir hayat kurtarır, yeri gelir doğum yaptırır, yeri gelir tansiyon ölçer, yeri gelir iyileştirir; iyi ki var. 

Başkomiserimiz var. Yeri gelir bu ailenin ferdiyle aynı cephede kurşun sıkar, yeri gelir onu içeriye atacağını söyler, yeri gelir ev basar, yeri gelir sorguya alır; her eve lazım! Savcımız ise hep hali hazırda. Yeri gelir laf sokar, yeri gelir şüphelerinin peşinde koşar, yeri gelir ağlar, yeri gelir kendini göstermekle yetinir; o aileden... Nur topu gibi bir de ceza avukatımız oldu! Yeri gelir savcı beyi ipten alır, yeri gelir Yeter’in suçunu örter, yeri gelir dostane sohbetler eder; önemsiz. Fakat... Utanır insan, “dişli” ceza avukatından boşanma davası açmasını ister mi? Burası biraz, biraz falan değil bayağı bi komik. Herkes bu aile için çalışmak zorunda falan değil yahu! 

Ah rezil olduk! O boşanma avukatı değil oğlum, maskesinden tanıyamadın zaar...

Başkomiser çalıntı araba bahanesiyle kardeşi ve kocasını sorguya alır, savcının kendisi hakkında soruşturma olmasına rağmen annesini sorgular, ceza avukatı da boşanma davasını kabul eder; başka? Doktora lafım yok, o istediğini yapabilir. Ayhan da isterse gidip başkalarını boşayabilir tabii ama Ferhat ve Aslı’yı boşayamaz. Boşayamaz çünkü, neden bilmiyorum ama Namık zamanında dedi ki: “Bu eve gelinliğiyle giren kefeniyle çıkar.” Ya Namık bu kadar silah görünce kendisini töre dizisinde zannetmişti ya da bir bildiği vardı. Çünkü mesela, Safiye eve gelinliğiyle girmemesine rağmen, evden çıktığında Allah’ın işi, sonu kefen giymesiyle sonuçlandı. Söyleyin bana ey okur, şimdi Aslı ve Ferhat nasıl boşanabilir? 

Boşanamazlar. Hayat ya bu bir yerden bir şey çıkıverir; planlandığı gibi gitmez hiçbir şey. Fakat ne kadar boşanmayacaklarını düşünsem de, Aslı’nın, Ferhat’ın boşanmak istediğini duyduğu anı asla unutmayacağını düşünüyorum. Ben unutmayacağım şahsen. Ferhat eğer, kafasına koyduğu şeyi muhakkak yaparsa, önce Aslı’ya söyleseydi bir zahmet. Aslı’nın uyumuş olabileceği bir kör vakitte Ayhan’ı araması şart değildi. Ayhan’ın da doğrudan Aslı’yı araması şart değildi ayrıca; bıraksaydı Ferhat söyleseydi. Gece gece dava açamayacağına göre, hemen Aslı’ya yetiştirmesi gereken bir hadise değildi bu, gerekirse evrak bahane eder Ferhat’ı biraz oyalardı yani. 


Birisi, bir avukatla tanışsam da boşansam diye beklemiş; diğeri, bir boşanma davası gelse de hemen karşı tarafı arasam diye beklemiş. Bu ne be?

Ama işte ortada bir kurgu var; ve bu da benim hayal ettiğim şekilde gitmeyiverir. Zaten gitmiyor da, orası çok ayrı. Dağılıyor muyuz gitgide, yoksa topluyor muyuz bilemiyorum. Ama çok enteresandır ki çok iyi bildiğim bir duyguyu başkalarının hayatlarında keşfediyorum; sevmek ve sevilmek yetmez bazen... Hatta öyle ki, bazen sevmek ve sevilmektir insanları ayıran... Aslı’nın yanlışıydı Ferhat’ı sevmesi, Ferhat’a göre; şimdi belki de bu yanlışın bedelini ödemesi gerektiğini düşünüyor. Çünkü yalnızca imzaları yan yana duramadığında, imzaları ayırarak kendilerini ayırabileceğini yanılgısını yaşıyor; artık mümkün değil. 

Belki bıraksalar sevdasına bir şekilde mahkum olabilirdi Ferhat, Azad Baba’sının dediği gibi ama bırakmadılar. Dört bir koldan, bir insanın en fazla ne kadar üzerine gidilebilirse, o kadar üzerine gittiler Ferhat’ın ve son noktaya getirdiler. Ayhan, Aslı’dan çözüm sandıkları duruma mani olmasını istedi ama galiba ben istemiyorum. Çünkü ben istiyorum ki, artık Ferhat mücadele etsin sevdası için. Etmiyor mu? Kapı orada... Aslı sevdi, anladı ve fazlasıyla mücadele etti zaten, şimdi sıra Ferhat’ta; yoksa yavaş yavaş ikisinin de birbirini sevdiği ama tek kişilik yaşanan bir evliliğe dönüşecek aralarındaki, korkuyorum. 


Bir haber verilecekse ben veririm Ayhan! Daha durun, patlatılacak bombalarım bitmedi. Bir sonraki düğüne inşallah...

Oysa belki de bıraksalardı Ferhat’ı, her şeye ve severken öldüreceğini düşünmesine rağmen ufak ufak da olsa gösteriyordu sevgisini bizlere. Bağırıp çağırsa da yine, Aslı’nın bağırıp çağırmalarını da dinliyordu. Hastane köşesinde, başını omzuna koyması bile yetiyordu Ferhat’a ve Aslı kalkarkenki o küçük dokunuşlarla yetinebiliyorduk biz de. Çünkü biliyorduk ki, gerçekçi olmak gerekirse, her şey öyle bir anda değişemez. Aslı’nın yalan söylemesine kızsa bile, anlıyordu Ferhat Gülsüm’e ihanet etmeyişini... Kaçmaya çalışsa da kaçmıyordu Aslı’dan, çünkü kalkıp asla yapmayacağı bir şeyi yapıyordu; Yiğit’in evine kadar geliyordu Aslı ile. 

Ferhat Aslı’ya bir adım gidiyor; insanlar onu bin adım Aslı’dan uzaklaştırıyorlar. Hakları yokken yapıyorlar bunu ve buna “iyilik” diyorlar. Hayır, bu kötülük. Çünkü Aslı da çok iyi biliyor ki, zaten Ferhat’ın kendisinden uzaklaşmak için küçücük bir tetikleyici güce ihtiyacı var. Ama bu, Aslı’nın anlamasına yetmez artık çünkü delirmek üzere. Ferhat’ın Aslı’ya değil de kendisine sırtını dönmesine, bu sefer sebep olan kişinin Cem olduğunu umarım öğrenir Aslı; bunu barışmalarından bile daha çok istiyorum.  Ve umarım, ağzı var dili yok olmayan, abilerinin eksikliklerini yüzlerine çarpmayan Gülsüm’den farklı olarak, Aslı, abisine gerekli cezayı verir. 

Dip not: Ferhat'cığım lütfen bir daha Aslı'ya Ayhan'ın yanında "doktor" diye hitap etme, öperim.

Yazanın, oynayanın, dokunuşta bulunan herkesin emeklerine sağlık. 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER