Ferhat, Ferhat, Ferhat… Aynı Namık’ın Cüneyt’i dövdüğü gibi
seni eşek sudan gelene dek öyle bir döverim ki şaşar kalırsın ben nasıl böyle
bir dayak yedim diye ha! Bu ne iticilik, bu ne gudubetlik yiğidim neler oluyor
sana? Pisliktir kokar, huydur çeker hesabı bir babana mı benzedin sen bu bölüm
n’oldun anlayamadım. Oysaki biz senin bir damla gözyaşında, kanayan gönlünde,
yaralarında esirdik…
Sahilde el ele koşup, ağaçların arasında saklambaç
oynamanızı elbette beklemiyordum ama bu kadarı sana bile fazlaydı. Aslı sana
odun derken ne çok haklıymış! Uğruna o kadar güzelleme yaptığım Ferhat Aslan
ne hallerde Rabb’im yetiş!
Bırak güzel bir sözüne, bir güzel bakışına hasret kaldık
inan olsun. Ay neler oluyordu?
Kakneme bak kakneme!
Ferhat geçen bölümün son sahnesinde kitleleri kangren eden
sırtını dönüp yatma hareketiyle beni hiç gıcık etmemişti. Çünkü onu anladım
sanıyordum. Severken ağlayan bir adamı anlamamak ne mümkündü! Aslı bile duruma
bu kadar takılmamış gibi geliyordu bana ama garibim bu bölüm yüzü bir türlü
gülmedi. En nihayetinde bir kadın olarak kafası her sefer olduğundan daha fazla
çalıştı ve senaryosunu yazarak her şeyi mantığına oturttu. Ya da öyle sandı.
Umarım öyle sanmıştır yoksa bu platformda çok büyük fırtınalar kopabilir
Firdevs Hanım, hemen uzaklaşın!
Aslında ben gene Ferhat’ı anlayabiliyorum sanırım.
Herkes koca koca “Aslı’ya teşekkür et!” diye bağırırken onun
Aslı’nın suratına bile bakmamasını da, eh anlıyorum diyelim. Neticede
kardeşi temiz kalsın diye karanlıkta koşup katil olan taraf kendisiyken, bir
başkası yüzünden -bu kişi Aslı olsa bile- kardeşinin elinin kana bulanması çok
koydu ona ama bunu hapishaneden çıktıktan ve Aslı’yı gördükten 3 dakika sonra
öğrendi. O 3 dakika içerisinde kimseyi gözü görmeden sadece Aslı’ya gitse (ki
sarılmasa bile kabulüm ailesinden ve bilhassa Namık’tan çekiniyor derdim) bir
yerinde bir şey var mı diye aklı çıkarak kontrol etse ama bunu sadece Aslı, Ferhat
ve biz anlasak daha hoş olmaz mıydı? “Karımı arayacam lan açın şu kapıyı!” diye
ortalığı yıkan ve sonrasında Aslı diye sayıklayarak bayılan Ferhat Aslan’a
inancım yerinde sağlam bir şekilde oturuyor olurdu en azından.
A: Odanın kapısına "Feratlar ve küpekler giremez" mi yazsam ne yapsam.. :S
Hangi Ferhat gerçek? Sevdiği kadına dokunurken ağlayan, onun
dokunduğu yerlere dokunup hasretinden kavrulan (BETER OL!) Ferhat mı? Yoksa onu kullandığını, bir anlık zaafına yenik düşecek kadar zayıf olduğunu
ona ima edip bu durumun kendisini mahvettiğini gayet de belli eden Aslı’ya köpek
çeken Ferhat mı? Hangisi gerçek?
Ben de öyle atarlı giderli arabayı sağa çekip durdurunca Aslı’ya
sarılacak ya da ne bileyim en azından bir “Saçmalama Doktor!” diyecek falan sandım.
Ne çok şey sanmışım meğer!
Çok güzel sahne :')
Bu bölüm sanki daha çok kardeşleri birbirine bağlayan bir bölümdü. Bundan şikayetlenmiyorum elbette ama bu vesileyle Aslı ve Ferhat’ın arasına örülen duvardan bir parça rahatsızım. Bu duvarı Ferhat’ın örmesindense ÇOK rahatsızım. Anlaşmayı sadece Aslı değil sen de bozdun Ferhat. Hatta direkt sen bozdun, az geriye git aynaya falan bak hatırlar anlarsın ne demek istediğimi. “Bizim sadece isimlerimiz yan yana duracak!” diye çemkirirken düşünecektin onu. Ya da azıcık daha sabredecektin ve teslim olmaya hazır olduğun anda adım atacaktın Aslı’ya. Yüreğinin yemediği yollara girmeyecektin Ferhat Efendi, okuyor musun beni!
Aferin kız Aslı bakma suratına, hak etmiyor o senin şifalı bakışlarını.
Sen de anca öyle mel mel bakarsın Ferhat Efendi. Bak bak. Az daha bak da sevaba gir.
Ne hissediyorsun, anlamayı öyle çok istedim ki. Sevginden yana bir şüphem yok ama bu tavrınla kime neyi ispat ediyorsun? Neyin inadı bu? Böylesi çok mu iyi? İki adım ötende Aslı'yı paramparça ederken kendin daha çok kanamıyor musun sanki? Havalimanında onu bırakıp giderkenki halin bile daha iyiydi. Kimi kandırıyorsun Ferhat?
Neyse ki arkandakini hoşça bırakamamak gibi sorunların olsa da seni yine
de seviyorum ama haydi iyisin. Kardeşini sevişini seviyorum mesela. Aslı'yı ona emanet edişini... Hissettiklerinin yoğunluğunu taşıyamaz hale gelip de gözlerinden taşırışını ve bunu asla saklayamayışını... Çevrilen
bir dolap varsa ufacık esintisinden bile kokusunu almanı seviyorum. Ebru’dan
nefret edişini de sevmiştim gerçi ama hiç hoş bir yere bağlanmadı o Aslı ile ilişkiniz
açısından o yüzden susuyorum.
Allah’ııııım Ebru. Başından beri seni o kadar ciddiye almadım
ki o kadar olur. Giderayak üçüncü sınıf gerilim yaratmaya çabalayan dublajlı sahnen
beni benden aldı daha da bırakmadı geri. Evlerden ırak, çok kötüydü. O kadar
karikatürize duruyordu ki gülemedim bile. Zaten minicik bir kız, Aslı elinin
tersiyle bir vursa ağzı yüzü yer değiştirecekti. Yiğit’in elini kana bulamasına gerek kalmayacaktı ve Ferhat’ın da Aslı’ya tavır almak için bahane arayan yanlarına malzeme
vermemiş olacaktık ama neyse böyle bir sahneyi yaşamamız gerekiyordu sanırım.
Yaşadık da işte tüm bu yukarıda bahsetmiş olduğum şeyler yüzünden ne
etkilendim, ne Aslı’ya bir şey olacak diye korktum, ne de Ebru’nun bu işten
paçayı sıyırabileceğini düşündüm. Yiğit’in öldürmesini beklemiyordum gerçi
hakkını yemeyeyim ama sonrasındaki tepkiler çok yavan kalmıştı.
Her ne yaşamış olurlarsa olsunlar Aslı'nın kaç senelik dostu gözlerinin önünde
öldürüldü. Bir ağlasa fena olmazdı yani. Cem bile sadece üç gündür tanıyor
sayılırdı ama nişanlısı olduğundan zaar daha çok etkilendi. Ebru ile yaşadığı 3 (ÜÇ) anısını hatırlayıp da fenalaşınca ay bana bir gülmeler geldi ki sormayın. Zaten
sevmemiştim ilişkilerini, bitişine-bitiş şekline ve Cem’in çektiği acıya hiç
üzülüp sahiplenemedim kusura bakmayın. Kayınço'nun da gözünün açılacağı nokta buymuş
demek ki, ne diyebilirim başı sağ olsun.
^.^
Gülsüm’ün nankörlüğü de beni bir baydı. Yeter her ne kadar
yanlış yöntemlerle yapıyor da olsa evlatlarını koruyup kollamanın derdinde. Her
şeyi bir kenara bıraksak Gülsüm, senin çocuğunu ne yaptı etti kimsenin ruhu duymadan burnunun dibine
getirdi koydu mu? Koydu. Daha ne? Bu annen senin için daha ne yapabilir, bir
önerin varsa merakla bekliyorum. Ayrıca yalan mı, farkında değilsiniz ama
sırrınız sizi birbirinize yaklaştırıyor Abidin ile. Sağ olsunlar Handan Hanım
ve Yeter Ana uyuyan yılanı uyandırdılar ama zaten bir uyanası da vardı onun.
Değil mi Abidin? ^^
Aferin yiğidim bu bakışı beğendim, böyle devam.
Ferhat’ın mahpusta tanıştığı Azad Bey Amca baktı bir
deli fişeklik, cengaverlik var ben bunu benim ekibe katayım dedi ve Ferhat’ı
test etmek için Ayhan’a bir mektup yolladı. Ferhat oradan her türlü sağ çıkar
çıkmasına da o kadar ceset nereye gömülür işte orası biraz muamma.
Sevgili Selin
Şekerci hoş geldi, sefa geldi ama Ayhan Ferhat’a yan gözle bile bakmasa çok iyi
olur gibi geliyor. Zira kadın kıskançlığındansa erkeğinkini izlemeyi yeğlerim. Hem
yani evli sonuçta, kalede kaleci var. Araları buzlu biraz belki ama onlarda bu
elektrik varken erimeyecek bir şey değil. Hiç parazit yapmaya gerek yok. Boşta
elimizde bir Cem Komiser var onu alır başımın tacı eder iki keklik vururuz
diyorsan ne ala ama başka türlüsüne inan olur yok. Bize gelişi AsFer zaten
Ayhancığım, daha da bir şey yapamayız sana. Daha izlemeden de ön yargıyla
yaklaşmak istemiyorum karaktere gerçi ama bu gözler bir Fikret Gallo (Kiralık Aşk’taki
gıcık mı gıcık, sülük mü sülük bir karakter) gördüğü için ister istemez
tedirgin olunuyor.
Uyuz olundu.
Öyle işte. Genelinde Ferhat'a ve hareketlerine ifrit olarak izlediğim bir bölümdü. Niyeyse geçen bölüm gösterdiğim anlayışı bu bölüm esirgedim biraz ondan. Aslı'ya kendisini böyle değersiz hissettirmeye hiç hakkı yoktu, sanırım bütün öfkem bundan. Gelecek bölüm dilerim kendisini affettirir. Kız Aslı, yerde yatır şunu da az aklı başına gelsin.
Uzansan dokunacak kadar yakınındayken fersah fersah öteye ittiğin Aslı'lar bunun intikamını yerde koymazlar Ferhat Aslan, haydi sana kolay gelsin. ^^
Dokun dokun. Şuraya da dokun. Sen bu kafayla devam edersen Aslı'nın elinin eline değmesi daha çok vakit alır. ^^
Selametle efenim, kendinize iyi bakın.