Paramparça, geçen hafta yayınlanan bölümünde hepimizin ağzını açık bıraktıran bir final yapmıştı. Yeni bölüm, Keriman ve muhteşem saçlarının yalıya ve kuş sütü eksiksiz zengin masalarında arz-ı endam
edişi ile başladı. Herkesin patlamaya hazır bir bomba gibi olduğu masada, Keriman'ın gelişi
ve söyledikleri fitili ateşledi, olanlar oldu. Rahmi’nin ağzından o kadar sert
ve aşağılayıcı cümleler çıktı ki Dilara bile ne yapacağını şaşırdı. Daha sonra kayınpederini
takdir ettiğini belirtti orası ayrı. Kendisine söylenen sözlerin altında
kalmayan Gülseren, ortalığı yıkıp döktükten sonra ortamı terk etti. Yalnız
burada Hazal’a ayrı bir parantez açmak istiyorum. Yalıyı gördükten sonra
kendinden geçen ve görgüsüzlükte tavan yapan Hazal, annesine sırtını döndü ve
onunla gitmedi. Seni doğurmamış ama senelerce öz evladı yerine koymuş, çok zor
şartlarda yetiştirmeye çalışmış bir kadına nasıl böyle davranabilirsin? Hiç mi
sevgi yok içinde? Hazal’ın Gülseren ile gitmemesi en iyi "yaptıklarım,
yapacaklarımın teminatıdır." cümlesi ile özetlenebilir.

Gülseren'den tokatı yiyen Keriman
Geçen hafta ile kıyaslandığında daha
durgun geçen bölümde, Keriman daha ön plana çıktı. Karakter git gide
devleşiyor. Hatta dizi sektörünün unutulmaz kötüleri arasına girmesi an
meselesi. Ne yaparsa yapsın yine de kendini sempatik gösterecek bir şeyler
buluyor. Önceliği daima olaylardan kendine çıkar sağlaması gibi, nalıncı keseri derler, hep kendine yontar.. Mesela Gürpınar
ailesi oğulları Ozan’ın derdiyle uğraşırken, o sofradaki yemeklerin ziyan
olmaması derdindeydi. O kadar doğaldı ki salamları keten peçeteye sarıp çantasına atmasını
hiç garipsemedim. Ayrıca Keriman-Rahmi didişmeleri hikayeye ayrı bir enerji katıyor. Bu
ikiliyi daha sık yan yana görmek isterim.
Dilara her ne kadar evladı için
endişelenen bir anne olsa da, herkesin sabrını sınamaya bu bölüm de devam etti.
Bir yandan ona katlanmaya çalışırken diğer yandan gücünün altında ezilen
Gülseren’e daha çok üzüldük. Yemek masasında yediği hakaretlerin üstüne Hazal’ın
davranışlarını ve sözlerini daha fazla kaldıramayan Gülseren, sokak ortasında
bayılarak hastaneye kaldırıldı. Gözlerini açtığında karşısında Cihan’ı bulması
onun için ayrı bir sürpriz olmuştu. Yalnız kadın orada canı ile uğraşırken
sırasıydı sanki Cihan’ın boşanıyorum, evi terk ettim tarzı bir konuşma yapması. Acele giden ecele gider Cihan, yavaş ol.
Devamını getiremeyeceğin cümleler kurma Dilara!
Dilara’da her terk edilen kadın gibi, sinirini
çevresindeki eşyalardan çıkardı. Yetmedi saçlarını kesti. Ne kadar büyük bir
hata yaptığını hemen fark etmiş olacak ki, sabah karga henüz kahvaltısını
etmeden kuaförünü ağırladı. Saç kesmek Dilara gibi kontrol delisi bir kadının sinir bozukluğunun zirvesine emin adımlarla yürüdüğünü işaret ediyor. Cihan’a bir süre uzak kalmamız en iyisi
dedikten sonra gidip Hazal’ı yanına alması ortalığı daha çok karıştıracak bir
hamleydi. Hazal da dünden razı olduğu için kimseye haber vermeden yalıya gitti. Daha ilk andan kendisine verilen odaya burun kıvırması ve
Cansu’nun odasına göz dikmesi, Dilara’nın Hazal'ı eve aldığına çok pişman
olacağının belirtileri gibi. Ve Dilara'nın da Hazal'a o odayı vermesi ve Hazal'ın memnuniyetsizliğini fark edip için için gülmesi bu ana-kız arasındaki savaşın çetin geçeceğinin işareti.
Almanya'da hapis Özkan’ın oyuna dahil olup, ağırlığını
koyması da yakındır. Paramparça olmak için geri sayım asıl bu hafta başladı!