Pazartesi akşamlarımıza güzel bir giriş yapan Çukur’un, ikinci bölümü için heyecanla ekran başına geçtim. Sultan’ın gelip Yamaç’ı aldıktan sonraki en önemli ve aynı zamanda bölüm için heyecanımızı yüksek tutan sahne, hiç şüphesiz; Yamaç’ın 10 yıl önceki halinin, İdris’le kavga ettiği, hatta çok kötü bir şekilde –bence aşırı üzücü- babasına yumruk attığı sahneydi. Bölümün ilk flashbackinde gözlerim kocaman açılırken, Yamaç’ın, babasına, “Senin yüzünden birini öldürdüm.” demesi, şaşkınlığımın devam etmesine neden oldu.  Yamaç’ın yıllar önce Çukur’u bırakıp gitmesinin, “Ailesinin yaşamı ve düşünceleriyle ters düşen genç, onları terk edip gider.” dışında bir şey olduğunu anlamış olduk. Ve en acısı da; ailesini silip, çıkıp gittiği mahalleye böyle dönüyor oluşu. Yamaç şu anda tam bir,  “Tilkinin dönüp dolaşıp, geleceği yer, kürkçü dükkanıdır.” sendromu yaşıyor.
 
Yamaç, gerçekten İdris yüzünden birini öldürmek zorunda kaldı mı, bütün bu olaylar nasıl gelişti, şimdilik bilemesek de; Yamaç’ın babasının işlerine asla ve asla bulaşmak istemediği kesin. Annesinin zoruyla Çukur’a döndü ama; bölüm boyunca yinelediği gibi, aklında sürekli gitmek var. Çünkü; kendini Çukur’a ait hissetmiyor. Bütün meselede bu bence. Kendini ait hissetmediğin bir yerde, nasıl yaşar ve mutlu olabilirsin ki?
 
Yamaç, aşırı zeki ve mantığını daima kullanan bir adam. (Aşk konusunda mantığının nasıl devre dışı kaldığını gördük, ayrı mesele.) Ne ağabeylerine, ne de babasının adamlarına hiç benzemiyor o yüzden. Bölüm boyunca zekasını konuşturduğunu izlemek iyi geldi bana. Böylece karakteri anlamaya da başlamış olduk. Selim ve diğerleri hata yapmaya çok müsaitken ve bazı şeyleri öğrenmekte sıkıntı yaşarken; Yamaç zekasıyla olaylara el attı. İsteseymiş, bu işleri hepsinden daha iyi yaparmış gerçekten. Zaten, artık şu noktada mevzu Yamaç’ın isteği dışında olacak ve bu işlerde zekasıyla birlikte fırtına estirecek.

 
Sevdiğim kadını bırakıp geldim nelerle uğraşıyorum by Yamaç Koçovalı

Bölümün ilk yarısı normal, ikincisi yarısı çok daha heyecanlı geçti benim için.  Yamaç’ın mahalledeki bocalama sürecini izledikten sonra, çarpıcı sahneler ekrana geldi. Mesela; İdris’i öldürmek isteyen hasta bakıcıyı arabaya bağladıkları, sonrasında adamın kellesini Vartolu’nun göğsüne fırlattıkları sahne, baya iyiydi. Aynı zamanda Vartolu’nun adamlarından birini balona bağlayıp evinin önünde patlatıp ona sağlam misilleme yaptılar. Yalnız bunların hepsi de Paşa’nın fikriydi. Paşa çok tehlikeli ve aklına koyduğunu yapan bir adam. Ve bu hikayenin en psikopatça fikirlerine sahip insanı. Korkular valla. ^.^
 
 
Şu hayatta para denilen şeyin ne yazık ki bir sonu yok. “Bu kadar kazandım bana yeter.” diyemiyor hiç kimse. Sanki bu dünyada sonsuza kadar yaşayacakmışcasına bütün çabamızı para kazanmak için harcıyoruz. Biz çabalarken, hayat akıp gidiyor halbuki farkında değiliz. İnsanoğlu hep daha fazlasını, daha fazlasını istiyor, doymak bilmiyor. Selim’in karakteri de tam da böyle işte. Onca zenginliğine rağmen hâlâ daha fazlasını istiyor. Halbuki babasının mirası ona yeter de artar.

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER