Yamaç, birkaç günde, onun için çok değerli gitarı satacak
kadar nasıl yoğun bir şeyler hissetti bilmiyorum ama; Sena bu değeri hak
ettiğini ispat eder diye düşünüyorum. Çünkü, karakterin tanıtımını izlediğimde,
güçlü bir kadın olduğunu ve aşkına sahip çıkabileceği hissiyatını aldım. Sena’yla
ilgili henüz hiçbir şey bilmediğimiz için, konu baya tartışmaya açık. Mesela, babam
Vartolu’nun kız kardeşi olabilir diye bir tahminde bulundu ama, bilemiyorum.
Henüz bunu hissedecek bir şey yakalamadım. ^.^
Bölümün en sürpriz sahnesi, hiç şüphesiz Kahraman’ın
ölümüydü. Baya şaşırdım ve birkaç dakika boyunca “Yok canım ölemez, ı-ıh,
ölmemiştir şakadır, sadece kaçırılmıştır.” tadında onlarca cümle kurdum. Mustafa Üstündağ’ın konuk oyuncu olacağını
da tahmin etmemiştim açıkçası. O yüzden de baya şaşırdım galiba. İdris’in,
oğlunun cansız bedenini yıkama sahnesi de çok etkileyiciydi. Özellikle bebekken
yıkadığı hali ve şimdiki halinin gösterilmesi çok iyiydi.
Celasun.
Bölüm boyunca, “İdris Koçovalı gibi delikanlı, iyi
yürekli adamlar kaldı mı ya?” diye sorguladım. Ve ilk bölümden İdris’i
anladığımı hissettim. Nasıl bir adam olduğu, insanlara nasıl kol kanat gerdiği,
mahalleli tarafından nasıl sevildiği, sevdiği kadını unutamadığını, geçmişinde de
bir sürü zorluklar olduğu bizlere net olarak verildi diye düşünüyorum. İlk
bölümde felç geçirmesi ve sağlık durumunun oldukça kötü olması, benim için
sürpriz oldu açıkçası. Umarım bu durum uzun sürmez, çünkü ben İdris Koçovalı’nın
racon kestiği sahneleri baya izlemek istiyorum diyeceğim ama; İdris iyi olduğu
anda Yamaç, çukurdan çıkıp gider sanki. Bilemedim.
İlk bölüm yorumlarını yazmak biraz zor sıkıntılı
oluyor aslında benim için. Yarısı bölümle, diğer yarısı da, gelecek zaman
eklerini bolca kullandığım, tahminlerle dolu oluyor çünkü. Mesela şu anda bir
tanesini ekliyorum; Sena’nın, Sultan Koçovalı’dan çekeceği var bence. Sultan
gibi bir kadının, Sena’ya kol kanat gereceğine hiç inanmıyorum. Ama aynı
zamanda Sena’nın da vazgeçeceğine inanmıyorum. Yamaç’ın manevi anlamda
zorlandığı, bütün işlerle ilgilenmek zorunda kaldığı, bu zamana kadar yaşadığı
hayattan çok daha farklı bir dünya içinde olacağını biliyorum. Tüm bunlarla
birlikte bizi heyecanlı bölümler bekliyor diye düşünüyorum.
Davut gibi bir adamdan sonra böyle bir karaktere inandırmak büyük başarı.
Kısa
kısa notlar
“Pariste, restaurantta kumru yerken evlilik teklifi
almak.” subliminal mesajını Yamaç’a veren Sena’yı tebrik ediyorum. Kızlar,
sevdiğiniz beye böyle subliminal mesajlar verebilirsiniz. ^.^
Yamaç, ailesinin hayatından ne kadar farklı bir
hayat yaşasa da, bardaki kavga sahnesinde, içinde nasıl bir sevdiklerini koruma
içgüdüsü olduğunu ve söz konusu sevdikleri olduğunda gözünün dönebileceğini bize
hissettirdi. O yüzden şu noktada, baya fırtına estirecek diye düşünüyorum.
Öner
Erkan’ı dramda izleyecek olmama çok sevindim. Tarzının
dışına çıkması şahane olmuş bence. Aynı şey Erkan
Kolçak Köstendil için de geçerli.
Kubilay
Aka’nın
canlandırdığı karakterin adını ilk duyduğumda, baktığım ilk şey “Celasun ne
demek?” oldu. “Celasun: Kahraman, cesur, atak, delikanlı, yiğit” demekmiş. Ve
bence babasını kaybetmesiyle birlikte, o da çok tehlikelilerden biri olacak,
isminin hakkını verecek diye düşünüyorum.
Gazeteci kızın, İdris’in sevdiceğinden kızı olduğunu
düşünler parmak kaldırsın. ^.^
Sosyal medyada çokça dolaşan, sadece tanıtımları
izleyerek “İçerde’ye benziyor.” diyenlerin
önyargısı kırılmıştır diye düşünüyorum. Çünkü izlediğiniz üzere, Çukur’un İçerde’yle hiçbir alakası yok. Evet ben de ilk başta, “Aaa baya İçerde’ye benziyor.” demiştim. Sebebi
de, İçerde’de önemli olan beş
karakterin, burada olmasıydı. Ama genel anlamda yapımcılar, yönetmenler ve
senaristler, projelerinde daha önce de çalıştığı oyuncuları tercih ettiği için,
bu sektörde, oldukça olağan bir durum.
Ben Çukur’u
sevdim ve nasipse hem izleyip, hem yorumlayacağım. Aslına bakarsanız, aşırı
yoğun bir yılın içindeyim. Hem son sınıf olmam, hem de pedagojik formasyona
başlamam sebebiyle; geçmem gereken tamı tamına on beş ders var. Acıdınız bana
şu an di mi? Biliyorum. :( Yine de; tüm yoğunluğuma rağmen, nasip olursa, sizlerle
her hafta buluşmayı istiyorum.
Haftaya görüşmek üzere. ^.^