İstanbullu Gelin’le ilgili
yazdığım en mutlu yazılardan biri olacağını baştan söylemek isterim zira 21'inci bölüm, Süreyya’nın çekip gidişinden beri
beklediğimiz kavuşmayı bize en güzel haliyle yaşattı. Yazanın, çekenin, oynayanın
ellerine sağlık. Bebişim Süreyya, gözümden sakındığım canımın içi Süreyya tam
da kendine yakıştığı gibi oyunsuz, numarasız, ‘Ben böyle dersem o ne yapar?’
hesapları yapmadan çat diye ‘Ben boşanmak istemiyorum’ dedi hakimin
karşısında, içimin yağları komple eridi.
Ne çok bekledik bu anı
Bu hesap kitapsızlık sadece
Süreyya’nın değil, Süreyya-Faruk ilişkisinin de en temel noktalarından biri
aslında. Faruk, Emir’i almaya geldiğinde dedi ya ‘Bir formül bulabilirdik’ diye,
işte tam da o noktada Süreyya’nın verdiği ‘Biz iki ayda evlendik Faruk, ne
formülü?’ cevabında gizli onların aşkı. İşte bu yüzden Senem’in, Dilara’nın
onca telkinine aldırmadı Süreyya, ona verilen sürüyle çok makul sebebe
inanmadı ama, ölümle burun buruna gelince anladı Faruk’u hala sevdiğini. Beyin değil,
kalp onların aşk hikayesinin yazarı.
Emir'i mi ikna ettin, kendini mi?
Süreyya’nın evliliğine bir şans
daha vermek istemesinin sebeplerinden biri atlattığı kazaysa, diğeri de Emir’i
ikna ederken süt ve kurabiye eşliğinde kurduğu o güzel cümleleri aslında
kendine de söylüyor olmasıydı. Emir’e anlatırken inandı bazen sevdiğin birini
üzmemek için doğruların saklanabileceğine. Tabii bu arada Emir’in anne ve
babasından kaçıp Süreyya’ya gitmek istemesi de muhteşemdi. İçgüdüsel olarak da
olsa biliyordu Emir, insanı en iyi aynı yerde yarası olan anlar. Bir de
elbette Süreyya’nın ona yalan söylemeyeceğine, diğer ‘yetişkinler’ gibi boş
cümlelerle oyalamaya çalışmayacağına emindi. Süreyya’nın onca acısına ve
özellikle de Begüm’e olan tüm kızgınlığına rağmen Emir’e söylediklerinin
inceliğini ne yapacağız peki? Bir tek Faruk’a, ‘Emir’i almaya istediğin zaman
gelebilirsin, tek başına’ derken hatırladık Begüm’e öfkesini, onda da tamamen
haklıydı bence.
'Esma'ya kadar düştük, hayırlısı'
Dizide "en sevmediğim karakter" etiketini İpek’ten alıp Begüm’e vereli çok oldu. Onu da anlamaya çalıştım, yitip
gitmiş hayatını tekrar yakalamaya çalıştığını düşünüp öfkemi bastırmak istedim
ama daha fazla yapamayacağım. Esma Sultan’la işbirliği yapılabileceğine inanan
ve onun bir kadının hayatını daha mahvetmesine ortak olmaya bu kadar ‘istemem
yan cebime koy’ der gibi bakan birini anlamaya çalışacak değilim daha fazla. ‘Yarından
sonra vicdan azabı duymadan bizimle ilgili hayal kurabileceğim’ diyen Begüm’ün,
Süreyya’nın gitmediğini görünce oluşacak surat ifadesini aşırı merak edenler
eklesin.
Bari Osman'a rahat ver be kadın
Tabii en büyük merakımız Begüm
değil, Esma Sultan. Tüm o doğum günü hazırlıklarının suratında patlamasını,
Süreyya ile Faruk’un eve döndüğü anki halini aşırı merak ediyorum. Faruk’ta
akıl varsa önceden eve haber salar ve yakınlara bir nöbetçi doktor koydurur. Faruk’un
hayatını kararttığı yetmemiş gibi şimdi de Osman’a ‘O gözündeki parıltının
sebebi de gelsin’ diye yemler atan Esma’ya bir darbenin de Osman’dan gelecek
olmasına çok seviniyorum. Her ne kadar o kızı hiç gözüm
tutmadıysa da, "düşmanımın düşmanı dostumdur" diyerek bağrıma basmaya hazırım. Yeter ki Osman mutlu olsun. Bu arada Esma’dan o kadar samimiyetle nefret
ediyorum ki İpek Bilgin’e dünyanın tüm tebriklerini iletmek isterim, bir
karakter ancak bu kadar ete kemiğe büründürülebilir.
Bu satırları yazarken henüz
22'nci bölüm fragmanını da izlemedim ve önümüzdeki haftayı çok büyük merakla
bekliyorum. İyi seyirler dilerim.