Üçüncü bölümünde olaya ilk kez bir tıbbi vaka ile başlar gibi yaptık. Amorstan şık bir kadını karanlık koridorda yürürken görünce hikâye arsızı olmuş herkesin "oley!" dediği bir andı doğruyu söylemek gerekirse. Havalı kadın, bizim Thack'ı görmek istediğinde danışma hemşiresinin (?) yüzüne bakınca olayda bir terslik olduğunu anladık.
The Busy Flea namlı bölüm Jack Amiel & Michael Begler ikilisinin kaleminden çıktı. Amerika gösteriminde pek sevilmeyen bölüme karşı ön yargılı değildim desem yalan olur. Bazen bu dizinin karanlık atmosferi ruhumu darlıyor. Özellikle iç mekanlar. O yüzden hikaye hep dışarı çıksın istiyorum.
Bölümün kahramanı olan Abby, hikayeye görsel olarak da son derece stilize bir giriş yaptı. Thack 'in yüz ifadesinden anladık ki "Abby" onun için yalnızca mesleki bir vaka da değil. Geçmişte özel anlar paylaştığınız biri (kadın demedim bak) aniden çıkıp gelse ve burnunun düştüğünü görseniz nasıl tepki verirsiniz, Hekim de olsanız? Thack, "Hayatta hiçbir şey beni şaşırtmaz. O derece cool'um ve cerrah olmak bunu gerektirir" diyerek ilahlarla sidik yarıştırıyor adeta ve yakında yiyeceği dev karma tokatına zemin hazırlıyor sanki.. Abby'nin, muayene için "ışıkları kapat pls" dediği anda etrafta esen yatak odası ambiyansını ve elektiriği tek fark eden yalnızca ben olamam değil mi? İçim kötüyse demek ki... Neyse. Tatlı Abby hayatına giren iki erkekten birine ruhunu, diğerine burnunu bırakmış. Yerin dibine batasıca kocası, burnunu kemiren o hastalığı sekreterinden kaparak, Abby'ye frengi marifetiyle madden zarar vermiş ve şiddet uygulamıştı. Ancak sahnenin konumlanmasına bakınca Abby-Thack ilişkisinin de aslında bahçesinde acur yetişen pembe pancurlu bir gecekondu olmadığı aşikardı.
Konu her açıdan kilit, dağılalım..
Abby'nin burnu kocasından kaptığı Frengi yüzünden düşmüş
Başlıkta da bahsettiğim gibi bölüm tam olarak karakterlerimizi tanıyalım turu gibi şekillendi. "Neydi senin kocanın adı, hatırlayamadım"lar sayesinde tatlı doktorumuzun içinde yatan aslanı gördük. Kalp kırıklıklarını nasıl meslek aşkına çevirdiğini, kibir kokan sıfatının altında aslında çok eğlenceli bir adam yattığını, ve evet eğer çok romantik biriyseniz de uyuşturucu batağına neden daldığının ipuçlarını hep bu bölümde öğrendik. Ben öğrendim sizi bilemem. Thack tedavi prosedürünü açıkladı ama ameliyatı yapması için başkasına paslamak istedi. Başına gelecekleri hissetti tabii. Ancak Abby en içli sesiyle, "gidecek yerim mi var" türküsünü söyleyince Thack, Abby'nin derdine bizzat derman olmaya karar verdi. "Cnms şurdan azcık deri alıncak" diyerek kadının koluna dokunuşu, o dokunuşun Abby'deki etkisi, nefes nefese kalışını kıpırdamadan bize aktaran reji.. Oy oy oy.. Hâlâ The Knick izlemeyen varsa sahiden oturup taş yesin!
Öte yandan Algernon ona ayrılan dışlanma süresinin sonuna doğru ilerlerken ırkdaşlarının derdine derman olmaya çabalıyordu. Önce Everett o kuyruğu indirecek sonra tatlı su balığı Bertie ve Thack yavaş yavaş yola gelmeye başlıyor. Thack ve Algernon arasında buzların erimeyeceğini düşünmek zaten aptallık olur. Dördücü bölümde birlikte keşhaneleri de gezmeye başlarlar, at fav'a. Hızla da 'bozar' ve yoldan çıkarır Algernon'u bizim doktor. Ameliyat ve ameliyathane bu adamların kutsalı. İlişkilerin ilk yıllarında her çiftin diline pelesenk olan, "yatağa küs girmeyelim aşkıım" mottosu bu adamlar için ameliyathanede geçerli. Elbette Algernon, muhataplarının iştigal alanı açısından 'yeni bi şey' söylüyor, ona sağır bakmak aptal işi ve adamlar çok zeki beyler!
O ceset buraya gelecek!
Bela gelmiş kapıma, diş ağrısı bahane
Diziyi, Frengi, Tifo gibi çağımızda yerini bambaşka felaketlere bırakmış hastalıklarla hemhal olarak günümüze şükr'etmemizi sağlamak isteyen 'Tıp Sektörü Mafyası'nın bir subliminal mesajlı bir oyunu olarak görüyorum. İzlerken "Ay çok şükür.." demeye başlamamdan anladım. Şehrin salgınlarla kırılıp dökülen vatandaşlarının çilesi son nefesini verince de bitmiyor. Tam bu noktada devreye Herman giriyor. İlk bölümden beri beklediğim eğlenceyi bulamadım bu tatlı görünen yan karakterlerde ama Herman sıkı bir skandala imza atacak, ramak kaldı. Mafya ile yakın temasta olmasından dolayı başı çok ağrıyacak. Nemrut karısından bahsetmiyorum bile. Tıp biliminin de gelişebilmek için ölü bedenlere ihtiyacı var. Bu gerçek günümüzde de değişmedi. Tıp öğrencilerinin kadavra ihtiyacına kulak kabartmak lazım. Organ bağışına kör gözle bakmamak lazım. Bu dizi beni bozuyor, Kamu Spotu gibi yazmaya başladım.
Son sözüm Algernon'a: Sakin ol, hasta kaybetmek bu işin fıtratında var!
Böyle işte..
R.