İtiraf etmeliyim ki 11. Bölüm beklentilerimin çok
altında kaldı. 45 dakikanın sadece son beş dakikası pür dikkat ekrana
bakabildim. Sezon finaline bir kala, heyecandan nefesimizi tutarak izleyeceğimiz
bir bölüm beklerken sadece ‘kayıp Quinn’i bul’ bölümü izlemek hayal kırıklığı
yarattı. Zaten neden Quinn’in Haqqani olayını bu kadar kişiselleştirdiğini de
anlamadım. Neyse temposu yüksek, o güzel son beş dakikanın hatırına 11.
Bölümü konuşalım.
Yoksa?
Bütün sezon bize eşlik eden Pakistan’daki ABD Büyükelçiliği’ni
kapatma görevi Carrie önderliğindeki ekibe kaldı. Bu ekipte diziye dahil olduğu
andan itibaren varlığı ile yokluğu bir olan Max de vardı. Geçen bölüm gökten
zembille inen Fara’ya platonik aşka tutulan Max’e, bu bölüm de baba acısı
yaşamakta olan Carrie’yi teselli etmek düştü. Biz burada Kahn mı, Quinn mi diye
tartışırken Carrie kala kala Max’e mi kalacak yoksa? Ama işte yardımcı oyuncu
dediğin budur! Senaryoda nerede desteğe ihtiyaç var, yardımcı oyuncu oraya koşar. Mesela Quinn’i elçilikten birisinin desteklemesi gerekirdi elbette o da
Max oldu. Zaten neden-sonuç ilişkisi de hazır: Fara’nın intikamını alacak. Bunun
için, dizinin en silik karakteri Max, hayatında ilk defa Carrie’den gizli bir
iş çevirmeye kalktı. Ama garibim onu da başaramayıp ilk hamlesinde yakalandı.
Quinn’in kendisine hafiye diye Max’i seçmesi
sayesinde; Carrie kolayca Quinn’in saklandığı eski Alman sevgilisinin evini
buldu. Günden güne Quinn ne kadar mantıksızlaşmaya başladıysa Carrie de
akıllanmaya başladı. Sorumluluk sahibi bir şef olarak arkada adam bırakmadan ülkeye
dönme telaşındaydı sadece. Carrie’nin içinde yeni filizlenen bu insan yaşatma
tutkusunu çok sevdim. Babasının ölüm haberiyle de iyiden iyiye yumuşadı.
Hatta kızı ile konuşmak istemesinden de O’nun artık normallik sınırına yaklaştığını
söyleyebiliriz.
‘Aşk kırıntısıyla doymaktansa aç kalırım bu hayatta’
Quinn’i anlamakta gittikçe daha çok zorluk çekiyorum.
Tutturmuş ‘Haqqani arkadaşlarımı öldürdü’ diye. Sanki büyük aşkını veya
ailesini katletmişlercesine olayı bireyselleştirip, intikam ateşiyle yanan bir
ölüm makinasına döndü. Bu adam ki masum insanları bilmeden öldürdükleri için,
en başta Pakistan’a gelmek istememişti. Her öldürdüğü ile ölen adam gitti,
yerine intikam almak için yanında onlarca masum insanı da patlatmaktan hiç çekinmeyen
bir adam geldi. Eski sevgili Alman kız, bu ‘gel-git’li garip duruma bizi
inandırmak için, “Quinn hep böyledir, zamanında da böyle birkaç kez, ‘işi
bırakacağım’ deyip deyip her seferinde işine geri döndü” dedi. Ama bu açıklama elbette,
derinlikli bir karakter olan Quinn’in bir bölümde bu kadar delirmesini
açıklamak için yeterli olmadı.
Seni öldüresiye seviyorum Carrie!
Ama bir kere Quinn’in gözü dönmüştü. Onu almaya gelen
Carrie’nin ekibine ateş ettiği yetmezmiş gibi Carrie’nin de boğazına yapışarak
onlardan kurtuldup, planını uygulamak için yola koyuldu. Quinn’in dâhiyane
planı Haqqani’nin evinin önünde bir protesto düzenleyip onu dışarı çıkarmak ve
çıktığı anda da çevresindeki kalabalıkla beraber havaya uçurmaktı. Bu protestoyu
düzenlemek için de Haqqani’nin yeğeni Aayan’ı öldürdüğü anları internetten
yaydı. Böylece tam Quinn’in bombayı patlatacağı yerde, Aayan’ın arkadaşı, tıp
öğrencileri ile Haqqani taraftarları karşı karşıya kaldılar. İşte o andan
itibaren bölümün temposu hayli yükseldi.
Bir Carrie, Bir Haqqani, bir de bomba
Quinn’in planlayamadığı tek bir şey vardı, o da Carrie’nin
onu iyi tanıyor olması. Çünkü Carrie protestoyu duyar duymaz Quinn’in
oyununu anladı ve bozmaya yemin etti. Bir yandan bombayı mazgalın altına
yerleştirmiş, her an onu patlatmaya hazır Quinn, bir yanda Quinn’i arayan
Carrie, öbür yanda ise kimi aradığı tam belli olmasa da bir süper kahraman
edasında gezinen Albay Kahn ve yüzlerce askeri vardı. Quinn, bombanın dibinde
duran Carrie’yi fark etmesiyle sinir harbi yaşadı. Çünkü Carrie orada
durduğu sürece bombayı ateşleyemeyeceğini; Quinn de, biz de ve hatta Carrie de
çok iyi biliyorduk. Bu yüzden zaten Quinn’in, Carrie’ye isyanı ‘lanet olsun bu
sevgime’ diyen cinstendi. Quinn’in yüzündeki o sevgi-kızgınlık karışımı ifade,
O’nu sevmemizin de en büyük nedeni, sanırım.
Olaylar, olaylar…
Quinn’in bombayı patlatamayacağını biliyorduk ama Carrie’nin
anlık öfke krizi ile Haqqani yandaşlarının ortasında kendini yakmak pahasına,
silahına sarılıp Haqqani’ye doğrultması tam bir sürpriz oldu. İşte o anda
nefesimi tuttum, dananın kuyruğunun kopmasını bekledim. Ama tabii ki süper
Albay Kahn şahin gözleri ile Carrie’yi bulup, silah tutan elini bir hamlede
yakaladı ve o anda Carrie’yi durduracak en etkili sözü söyledi: “Haqqani’nin
arabasında kim var, bak!” Evet gerçekten de arabadaki isim bomba etkisi yaptı.
Çünkü Haqqani’nin yan koltuğunda oturan CIA ajanı Dar Adal’dı. Gerçekte olduğu
gibi olaylar göründüğünden çok farklı, buz dağının görünmeyen kısmı çok
karanlıktı. Bu karanlığın bir sezon finali ile çözüleceğine inanmasam da bazı
kapılar açılacaktır diye tahmin ediyorum.