Bodrum
Masalı son bölüm itibariyle bana biraz daha sevimli geldi. Yazın
gelmesinden mi yoksa herkesin eskiye oranla daha dertsiz ve daha mutlu
olmasından mı bilmem sanki renkleri açmıştı. Bunda elbette kıyafetlerin de
etkisi var. Görselliğin önemi işte… Örneğin Ateş’in sarı kazağı, içim açıldı
baktıkça. Üstelik Alperen’e nasıl yakışmış. Aslı’nın pembe ceketi, cıvıl cıvıldı.
Kostüm görevlilerinin her birine bin öpücük, hazır güneş açtı, Bodrum yeniden
Bodrum olmaya başladı böyle neşeli giyinsin de karakterler hayatlarına rağmen
yüzümüz gülsün.
Faryalı’dan başlamak istiyorum, kendisini çözemiyorum çünkü.
Maya ile konuşmasında fazla kararsız ve beklentili değil miydi? Bana mı öyle
geldi yoksa gerçekten Maya, ikimizin fotoğrafı olsun, dese kabul mü edecekti?
Maya’nın ona olan hasreti, onun Yıldız’a olan hasretiyle yaşıt nasıl olur da
kendisi bu denli köze dönmüşken, Maya’nın savrulan küllerini göremez? Bu
kadar mı kör Faryalı, bir bildiği Yıldız mı? Maya’nın hiç mi görmedi aşkını,
hiç mi hissetmedi? Nasıl geçip karşısına ‘aramızda’ bir şey var mı,
diyebiliyor? Ya hu aranızda bir şey olsa sen bilmez misin?
Bir de gitti Yıldız’a söyledi, Maya ile konuştum, diye.
Yıldız da bir sevindi bir şirin buldu garip garip. Başka zaman olsa migreni
tutacağı şeye bu sefer gülümsedi gitti çay doldurdu. Yaz ona da geldi sanırım,
neyse ki.
Faryalı, Yıldız’ı istiyor bundan eminiz de neden izin
vermiyor Maya yürüsün gitsin? Peki Maya, neden izin vermiyor gözlerine bir
başkasını görsün?
Gel gör beni, beni...
Bora görünmeyecek adam mı? Maya bir bak, bir gör… Senin de dinsin sızın, bitsin azabın. Gerçek aşka saygım sonsuz, hele de uzun yıllar uğrunda ilk günde kalınan aşklara ise daha da sonsuz ama yetmedi mi çilen Maya? Dönmeyecek adam işte, gelmeyecek sana. Bak seni iyi etmeye çalışanlar var, bana bak diyenler, sana bakmak bana iyi geliyor diyenler…
Bora bir şey görüyor Maya'da, bir şey onu tüm kendi
kargaşasına rağmen çekiyor ama Maya çatık kaşları ve keskin soruları ile bir
şans tanımıyor karşısındakine.
Olurlar mı bilmem ama benden Maya’ya öğüt, beklediğin limana
yanaşmayacak o tekne, bırak git…
Yazı devam ediyor...