Onur ve Lale’nin çift olarak da bir problemleri var,
o da konuşamamaları. Ben bu problemin de Lale’den kaynaklandığını düşünüyorum.
Çift kelimesini de kullanmak yanlış olabilir aslında. Ama şu noktada daha önce
de dediğim gibi, miras meselesini en baştan konuşmalıydı Onur. Ama Lale’nin ona
güvenmediğinin ve onu anlamayacağının çok farkında olduğu için yapamadı bunu.
Bu kısımda Onur’u suçlu bulabilirim. Peki ya Onur’un, çocuğun velayatini
alacağını düşündüğü için, kafasında yargısız infaz yapıp, Onur’a düşman kesilen
ve asla ama asla konuşmayan Lale?
Öğretmen olmuş ve öğrenciler yetiştiren bir kadın,
ve akıllı olan her insan, duyduğu her şeye inanmayacağını, araştırması
gerektiğini bilir. Lisedeki Edebiyat öğretmenimiz, siyaset konuşmayı çok
severdi. Ama her seferinde de: “Ben size ne anlatırsam anlatayım, araştırmadan
inanmayın.” derdi. Tamam paranoya derecesinde her şeyden şüphelenmeye gerek
yok. Ama sevdiğiniz bir insan hakkında bir şeye inanmadan önce de, ona
sormasını, araştırmasını bilmek gerekir. Üstelik Lale ve Onur evli. Ne kadar
evli gibi yaşamasalar da, evliler.
Lale Hanım ağzına kira istemekten vazgeçti de,
Onur’a laf arasında söyledi Emir’in velayatini alacakmışsın diye –Onur’u
tanımadığının bir adet kanıtı daha- Onur kendini açıklayınca, ortak bir karara
vardılar: Bundan sonra her şeyi konuşacaklar. Hadi bakalım! En son kavgalarında
da, bir şey olduğunda Onur gidecekti evden ama annesinin evine dönen yine Lale
olmuştu.
İsmet'le Kısmet geliyor ayol :)
Lale’nin bu şekilde yazılmasına gerçekten
üzülüyorum. Normal şartlarda, başrolün ikisini de, her şekilde seversin. Ama
Lale o kadar tutarsız yazılıyor ki, bu durumda onunla empati kuramıyorum.
Davranışlarının zemini yok çünkü. Ben olsam, daha önce de söylediğim gibi,
Lale’nin duygu karmaşasını gösteririm. Onur ona yaklaştığında heyecanlandığını
gösteririm. Böyle karşısında duvar gibi değil de, ceviz gibi gösteririm. Kabuğu
var ama, içi yumuşak. Eğer böyle yazılsa, herkes Lale’ye hak verir, ona anlayış
gösterir.
Bu arada, fark ettiyseniz –ki edilmeyecek gibi
değil- Demet Özdemir’in ses tonu normale döndü. Artık eskisi gibi, çocuksu
değil, normal konuşuyor. Bu da güzel bir ilerleme bence. Yalnız güzelim
kızcağızın yüzüne basıyorlar aydınlatıcıyı, basıyorlar aydınlatıcıyı. Lale’nin
yüzü sürekli ruh gibi. Uykusu varmış da, hastaymış da, direnmek zorundaymış
gibi. Rica ediyorum artık şu duruma bir el atın. Daha renkli, daha canlı,
enerjik gösteren makyajlar yapın.
Reklam filmini görünce, kıyameti koparır dedik
Songül için. Nergis ondan hiçbir şey gizlememiş, yalan söylememiş gibi davrandı
ve izin verdi. Üstelik bir de Koray’la tanışmak istediğini söyledi. Paraya
sözde değer vermeyen Songül Hanım’ın, Samet için bin dereden su getirirken, Samet’e
sebepsizce öfke beslerken –Lale’nin kime çektiği çok ortada galiba- Koray’la tanışmayı
isteyip, gayet iyi davranmasına, Nergis’le yemeğe çıkmasına izin vermesine ve
rahat davranmasına kaç puan? Samet’in suçu zengin olmaması mıydı? Onur
kurtulamadı ama, Samet kurtulduğu için sadaka falan vermeli bence.
Samet ve Layla bana kalırsa şahane bir ikili oldu.
Ama ben aralarında aşk olmasını istiyorum. Restauranttaki sahneleri de bölümün
en güzellerinden. Samet biraz Nergis’ten uzaklaşsa, etrafına bakınsa, farklı
bir ilişkileri olabilir aslında Layla’yla. Ya da bambaşka biriyle. Nergis’i,
Samet’e zerre layık görmüyorum. O Koray gibi çıkarcılara layık. Ve bu kadar çok
sevilmeyi hak etmiyor. Ve her zamanki gibi dileğim, Samet’e yaptıklarının
cezasını çeksin. Hatta, Lale’nin başına geldiği gibi bir olay yaşasa, acaba
Koray’dan hamile kalsa, o çok değer verdiği, Samet’i bir kalemde silmesine
neden olan Koray Bey, sahip çıkar mı yaşananlara?
45.bölüme özel bir ilk daha yaşandı, Erol ilk defa
Filiz’e içinden gelerek, “İyi ki varsın.” dedi. İçten sarıldı ve bebekleri görünce
göz yaşlarını tutamadı. Tahtalara
vuralım tahtalara! Bölümün en güzel anlarından biriydi bence. Belki bundan
sonra bambaşka bir Erol izleriz ne dersiniz? İsmet’le Kısmet’in, Erol’u “iyi”leştirmesi
dileğiyle...
Haftaya görüşmek üzere.