Rüyalarda buluşalım
Bu hafta No:309’u izleyebilmek için o kadar çok çaba gösterdim ki, anlatınca beni alnımdan öpeceksiniz vallahi. Beni takip edenler bilir, babacığım Diriliş Ertuğrul izleyicisi olduğundan, ben de ona kıyamadığımdan, Digiturk’ten kaydedip izliyorum bizim dizinin bölümlerini. Bu hafta Diriliş olmayınca, dedim ki; No:309’u televizyondan izler, bölüm sonu yazımı yazarım. Lakin, hiçbir şey istediğim gibi olmadı.
 
Tam televizyon başını kuruldum, uzun zaman sonra da bir bölüm için heyecanlanmıştım, çat kapı çaldı –aile apartmanının zararları- tam onu hallettim, peşinden bir daha. Sonra bir daha derken, bölümün yarısı gitti. Dedim yarın izlerim yarısını olsun. Tam açtım, uygulamadan izleyeceğim bölüm açılmıyor. Bir hırsla müşteri hizmetlerini aradım bu net niye yavaş diye. Meğer adil kullanım kotasını aşmışım. Zar zor açtım, parça yüklensin diye bekliyorum, baktım net gitmiş. Sinirlerim böyle, böyle tepeme fırladı anlayacağınız. Aradaki yaşadıklarımı da uzatmamak adına atlıyorum. Allah’tan bölüm diğer bölümlere kıyasla daha tatlışkoydu da, sinirim yatıştı. Yalnız bir totemim var, Fatma Toptaş’ın ne zaman ağlama sahnesi olsa, bölüm iyi geçiyor tuhaf bir şekilde. ^.^
 
Ciddi anlamda, No:309 tarihinde Lale ve Onur’u bol bol izlediğimiz tek bölümdü bu. 45 bölümdür ilk defa, Lale ve Onur sahneleri bu kadar çoktu. Aman nazar değmesin, bundan sonra hep böyle devam etsin. Kurgu da iyi durumdaydı. Haftalar sonra gelen, rüyada olsa romantik bir sahnemiz oldu. Bizimkiler hep diğer çiftlerden farklı oldukları için, romantizmlerini de, rüyada yaşıyorlar. Rüyalarda buluşalım o zaman. Romantik komedinin ruhuna uygun sahneler vardı lakin, Lale’nin tutarsız hareketleriyle beraber, bazı sahneleri izlerken sinirlendiğimi itiraf etmeliyim.


Sana gülmek çok yakışıyor :) 

Onur’un duyguları arasında kaldığını ne kadar gördüysek, fırsat bulduğu her an öfkesini kusan Lale’yi de o kadar gördük. Bölüm boyunca, Lale’nin üzüldüğünü hissettiğim sadece iki yer vardı. Biri, tek başına uyuduğunda Onur’u düşünmesi, ikincisi de  uzun zaman sonra kalkanlarını indirip, son sahnede Onur’a karşı yumuşak davranmasıydı. Onun dışında yine Lale’ye bol bol kızdım.
 
Onur’u gıcık edercesine konuştukça, “Ne biçim konuşuyorsun?” deyip, Lale’yi cimciklemek istediğim doğrudur! Her cümlesinde Onur’u aşağılayacak bir şey buluyor. Yahu o senin düşmanın değil! Onur’u o kadar tanımıyor ki, İsmet babaanne okula bağış yaptığı için Onur’u tebrik ederken, herkese söyledin mi diye laf soktu. Ve İsmet babaanne bunu muhasebeciden öğrenmişti. Bu kadar yargısız infaz, Onur’a Erol gibi davranmasını gerçekten anlamıyorum. Bence biz bile, Onur’u ondan daha iyi tanıyoruz altına mührümü basarım.
 
Evlendiğinden beri ilk defa gecelik giydi Lale Hanım. O da, Onur’u gıcık etmek için. İnsan sevdiği adama nasıl böyle davranır? Yahu tamam ona belli etmiyorsan da, bize belli et duygularını. Biz görelim bari. Ve Onur, sevmeyi sonuna kadar hak eden bir adam. Daha ne yapsın ki senin için? Merhametli, vicdanlı ve sevgisini her fırsatta belli eden bir adama karşı fazla hissiz Lale. Onur ona hâlâ o kadar kıyamıyor ki, Lale onu yerde yatırdığı halde, koltukta uyumasın diye, kucağına alıp yatağa yatırdı. Sabah da, Lale’nin çemkirmeleriyle uyandı. Şu şartlar altında Lale’ye zerre sempati duymuyorum ve duymayacağım. Bence Lale, şu an niye bu halde olduklarını bile bilmiyor. O kadar çok dengesiz davranıyor ki, neye kızıyor, neye küsüyor, bu kadar şeye rağmen niye Onur’un onunla para için evlendiğini düşünüyor orası kapalı kutu.


Bak yeşil yeşil 

Onur, Lale’ye çok yakışan bir kelime buldu bu bölüm ve bol bol kullandı: Nankör! Hiçbir kelime Lale’ye bu kadar yakışmamıştı, samimi söylüyorum. Onur’un her yaptığını görmezden gelen, sevgisini bir kalemde silen bir kadına ne şahane bir kelime! Ben de, adını değiştireceğim bundan sonra Lale’nin. Lale Nankör Sarıhan! Ama ben Onur’un onu boşamasını istediğim için, Lale Nankör Yenilmez daha uygun olur sanırım. ^.^

Yazı devam ediyor... 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER