Tuzak içinde tuzak
İlk bölümü ne büyük bir iyimserlikle izlediğimden ve gelecekten ne denli umutlu olduğumdan bahsetmiştim. Bu nedenle yazının hemen başında söylemekte beis görmüyorum: Hayallerim her geçen gün daha fazla kırılıyor…
 
Kara Yazı, adı gibi kara, karanlık, kasvetli, kendi ağırlığını seyircinin üstüne bırakmaktan çekinmeyen, puslu bir hikâye. Ve itirazım asla buna değil. Hatta bu sıralar bu karanlığa teslim olup yaşlarımı dökmeye öyle çok ihtiyacım var ki, buna susamış bir halde oturuyorum ekran karşısına. Gözyaşlarıma eşlik etmesini bekliyorum hikâyenin; fakat o da ne? Ortada bir hikâye yok ki!
 
Erdem'in Mehmet'e kurduğu bir tuzak var, fakat tuzağın ardındaki motivasyonu tam öğrenemedik. Basit bir kıskançlık, çekememezlik ya da ilgi çekme arzusundan daha fazlasına işaret eden bir tuzak kurmuş olduğu için birkaç dakikalık flash backlerden daha fazlasına ihtiyacımız var Erdem'i anlama yolunda. Ve bu soruların yanıtı yok. Bizi ardından sürükleyecek olan hikâye belki de budur -ki öyle olduğuna dair bir yönlendirme de yapılmadı reji tarafından- ama bunun için de Erdem'in 'akıllı' biri olduğunu bilmeye ihtiyacımız var.
 
Eğer aynı iş yerinde birlikte çalıştığı ve hatta ortağı olduğu adama tuzak kuruyorsa, o tuzağın videosunu iş yerindeki bilgisayarda izlememeli mesela, üstelik de kulaklık takmaya bile gerek duymadan, yüksek sesle! Ve dahi sırtı kapıya dönük, bilgisayar ekranı da kapıdan girecek kişinin görüş alanında iken… Nasıl ki iyilerin cesur olmasını bekliyorsak kötülerin de akıllı olmasını beklemeye hakkımız var. Değilse buradan bir drama değil karakter komedisi çıkar çıksa çıksa; oysa Kara Yazı, bu tür nefes aralarına kapısını sımsıkı kapatmış gibi duruyor!
 


Kapıyı kapatmak demişken, Mehmet'in odasındaki güvenlik zafiyetinin farkına vardınız mı? Oda kapısı kartla açılıyor, tamam. Bu, anahtardan daha güvenli bir yol olarak tercih edilir, zira kapıyı kapattığınız zaman bir de kilitlemeniz gerekmez, kapıyı çekip çıkabilirsiniz. Bu sistemin dezavantajı, siz içerideyken de kapının kilitli olması ve dışarıdan gelenlerin sizin izniniz olmadan içeri girememesi demektir. Yani öyle Yaren'in yaptığı gibi çeki adamın suratına atıp kapıyı çarpıp dışarı çıktıktan sonra kös kös geri döndüğünüzde o kapıyı çat diye açamazsınız, açamamalısınız. Yaren'in "Kale gibi koruyorlar." dediği ofisler o kadar da iyi korunmuyor yani.
 
Yaren'in neyi aradığını bilmeksizin aradığı şeylerin şirkette olduğunu düşünmesine gülüyorduk ama, görüyoruz ki gülünecek daha basit meseleler var. Ortağına tuzak kurup videosunu yan odada izleyen de, patronun kilitli kapısını hiç tanımadığı insanlara açan temizlik görevlileri de, kilitli kapıdaki güvenlik zafiyeti de burada. Kanıtlar neden şirkette olmasın?

Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER