Ayhan ve Leyla çatışmasında ise tam tersine erkek tarafıyım.
Leyla’nın geçen haftaki çıkışını haklı fakat temelsiz bulmuştum. Bunun nedenini
de Ayhan kendini açıklarken izah etti. “Sen
benim kim olduğunu bilerek tutmadın mı ellerimi? Ben sana anlatmadım mı? Bana
başka bir kapı açılmadı şu hayatta. (…) Hepsini biliyorsun sen bunların,
anlattım ben sana.” Bile bile ilk endişede birden bu kadar rest çekmesi
bana abartılı gelmişti. Üstelik hali, tavrı, sevdiği için endişelenen aşk
kadını Leyla’dan çok, piyano çalışmalarını aksatan Bülent’e kızan Matmazel’e
benziyordu. Bu hafta da Ayhan’ın karşısına çıktığı zamanki tavrını gene biraz umursamaz
buldum. “Hadi söyle ne söyleyeceksen, lafıma geldin mi bakalım?” der gibiydi
daha çok. Neyse ki hanımköyün en içinden olan Ayhan, en tatlı haliyle ve elinde
bir gemi seyahati biletiyle çıkıp geldi de, bu kriz büyümeden aşıldı. “Benim bir Mevla’m var, bir de Leyla’m var.”
nasıl güzel bir cümledir öyle… Tabii daha da güzeli, geçen hafta da, bu bölümde
de bir seçim noktasına geldiğinde hiç tereddütsüz Leyla’yı seçmesiydi. “Senin isteğin neyse, aklındaki yüreğindeki
neyse, ben zaten oradayım.”^^
Bir de elimizde, en başından beri hep aynı noktada olan Emir
Kozcuoğlu var. Zeynep konusunda özellikle de bu sezon bir ileri, iki geri adım
atıyor devamlı ama Nihan’dan kopabileceğine, kendini toparlayabileceğine dair
umudumu çoktan yitirdim. O Nihan’ın yemyeşil gözlerinde boğulmaya dünden razı.
“Yemyeşil bir deniz senin gözlerin/Ne bir
sandal, ne bir ada, ne bir sahil var/Boğuluyorum…”**
Emir Kozcuoğlu'nu bu kadar çaresiz bir halde, hem de ağlarken görmek her kula nasip olmaz.
Nasıl güzel, nasıl etkileyici bir sahneydi… Ah be Emir,
Nihan’ın gözlerindeki menevişlerin bir tek Kemal’le birlikteyken parladığını, o
gözlerin bir tek Kemal’e sonsuzluğu anlattığını anlasan ne olurdu? Çok imkansız
bir şey istediğimi biliyorum, çünkü bu hikayenin temelinde Emir’in de kara
sevdası büyük yer kaplıyor. Ama insan yine de dilemekten alıkoyamıyor kendini.
Emir ne kadar kötülük yapmış olursa olsun, Nihan gibi ben de ona sırtımı dönüp
gidemiyorum işte. O izbe yerde tek başına yatarken içimde bir yerler sızlıyor. Baktığımızda
Emir de Asu gibi saplantılı bir aşık ama yer yer Emir’e üzülürken Asu’ya karşı
bu sezon böyle duygular hiç beslemedim. Sanırım bunda Emir’in ruhundaki
fırtınaları ve karşılıksız aşkının ızdırabını gözbebeklerine yerleştiren Kaan
Urgancıoğlu’nun da payı büyük.
Emir’i, bir başka kadın tarafından olsa da, sevilmek ve öz
çocuğuna sahip olmak bile Nihan’dan koparamıyorsa, Zeynep de bir şekilde kendi
yoluna baksın artık. Emir’e karşı dik duruşunu takdir ediyorum, sevdaların en
karasını yaşasa da haftalardır ona boyun eğmiyor. Üstelik hâlâ onu seviyor
olmasına rağmen yapmıyor, ki bu bence daha da önemli bir şey. İçinde hiçbir
duygu kırıntısı kalmamış olsa gönül rahatlığıyla reddederdi, aklında da
herhangi bir soru işareti olmazdı. Ama şimdi tüm o soru işaretlerine rağmen,
kendiyle savaşıp sonuçta galip gelerek Emir’e karşı koyuyor. Lakin Emir’e karşı
koymanın yolu bence Hakan’a yaslanmaktan geçmiyor. Hakan’la evlenmesini
istemiyorum. Zeynep hayatında ikinci defa sevmediği bir adamın evlilik
teklifini kabul etti, ama ilkinde olduğu gibi ikincisinde de mutsuz olacağını
düşünüyorum. Hele de Emir gibi bir adamla öyle tutkulu ve fırtınalı bir aşk
yaşadıktan sonra Hakan gibi biriyle onu bağdaştıramıyorum. Onca fırtınadan
sonra Hakan’da huzuru bulup gönlünü dinlendiriyor olabilir. Ama birkaç sene
sonra gerçekten sevmediği bir adamla bir ömür geçirme fikrinden bunalacağını
düşünüyorum. O yüzden gönlümden geçen, kendi ayakları üstünde durup, çocuğunu
da tek başına büyütmesi. Bu arada bir başkasında aşkı yakalarsa onunla bir yuva
kurabilir.
Bölümün sonunda; polise teslim etmek yerine kendi başlarına
ağzından laf almaya çalıştıkları, dolayısıyla itirafının hiçbir hukuki
geçerliliği olmayacak Gürcan’ın bir an önce iyileşmesini mi dilesem, Kemal’in yakalanmayıp
kendini aklayacak delillerin peşinde koşmasını mı dilesem, Asu’nun bir yerlerde
bir şekilde bir kamera kaydına takılıp kurduğu planın da kendi ayağına
takılmasını mı dilesem şaşırdım. Diyorum ya, işler iyice arapsaçına döndü,
Erkin Baba gelse çözemez valla!
*Erkin Koray, Arapsaçı
*İlhan İrem, Yemyeşil bir deniz