Uzun uzun Ahmet Mümtaz Taylan yazmanın zamanı geldi sanki. Buraya bir 'söz' verelim, yeni bölümden önce gelsin...
Kırmızı Balık eşliğinde Memo’nun arkasından ağladığımız o akşamın ardından da bir hafta geçti. Kırmızı Balık, benim için bundan sonra hüznün adı… Bayram Bey’in bir plan yapmadan, bodoslama olarak oğullarını kurtarmaya gitmeyeceği belliydi. Cem meselesi oldukça doğru hamlelerle toplanmış. Artık Cem’den ilelebet kurtulduk. Kaya da adamın cenazesine katıldığına göre halay çekmeye başlayabiliriz!

Filiz'e yıldızlı pekiyi!

Cem’in hikayemizdeki görevi tamamlandı, ona veda etmemizi sağlayan Filiz oldu. Cem giderayak Kerim’e zarar verdi derken burada en çok sevindiğim şey Cem’i Kerim’in vurmaması oldu. Çünkü Cem, Bahar’ın biyolojik babası ve ben Kerim, Bahar’a babalık yapsın isterken bu vicdani yükle sarsılmasını istemezdim. Filiz, iki seferdir güzel şeyler yapıyor ve hikayedeki yerini de sorgulatmıyor. Recep Güneysu’ya bugüne kadar kattıkları için teşekkürler fakat kendisi benim için Hayat Şarkısı’nın en zayıf halkası olarak kalacaktır.

Umarım tekrar görüşmeyiz.

Cem meselesinin hızlıca toparlanmasının ardından birkaç yere birden bölünen hikaye, “Bitmedim, yeni meselelerle yeniden başlıyorum!” imajını yine ortaya saçtı ki bu durumdan da çok memnunum. Bölümün başında alıştığımızdan daha çok silah gördük ama daha dizinin ilk bölümlerinde Süheyla Hanım’ın evi terk etmesini önlemek adına korumanın belinden silahını alıp kendini öldürmek üzere blöf yapan Bayram Cevher’in o sahnesi dün gibi aklımdayken “Bizim dizimize silah yakışmıyor!” romantikliği yapamayacağım. Hayat Şarkısı’nda silah hep vardı. Dün de, bugün de… Ve evet, yarın da olacak. Kapının önünde belinde silahla dolaşan korumalar, çekmecelere saklanan beylik tabancalar varken sanki silahlı adamlar bir anda gökten zembille inmiş gibi davranmanın alemi yok.

Çok ağır sözler söylendi, nasıl telafi edilecek?

Yine Cem meselesinin Cevher Malikanesi’nde sessiz sakin karşılanması beklenmiyordu ki fırtına gittikten sonra koptu. Süheyla Cevher, gelenekselliğiyle nam salmış bir kadın. Gelininin tecavüz sonucu bir bebeğinin olmasını kolaylıkla kabullenebilecek bir kadın değil. İçinde tuttu, tuttu, sonra bir an geldi biriktirdiği nefretini kustu. Ben Bahar'ı öğrendiği an tepki gösterir diye bekliyordum ama Düğme'nin doğumu o günlerde Hülya'yı korumaya alan en önemli şey olmuştu. Bu hafta ise benim ilk gün tanıştığım Süheyla Cevher’den ne bir eksik, ne bir fazlaydı. Canını sevdiğim tutarlılık işte. ^^

Çok güzel restleşmediler mi?

Süheyla Hanım’la Bayram Bey’in restleştiği her sahneyi “Şimdi bir şey olacak!” diyerek izledim. Nihayet finalde nelerin olacağını ve daha öncelerde nelerin olmuş olduğunu da gördüm. Süheyla Hanım, Bayram Bey’in nereye gittiğini, neler yapacağını bal gibi biliyordu. Çünkü yine canını sevdiğim tutarlılık. Geleceğim...

Tayanç Ayaydın rocks!

Oğlu için kendinden başka herkesi suçlayan Süheyla Hanım’dan tutun da ortalığı derleyip toparlamaya çalışan Bade’ye kadar herkes tanıştığımız gibiydi. Hüseyin’in tiradı, kendini suçlaması da… Kılıçlar kuşanıldı, bundan sonra neler olacak bilmiyorum. Tek bildiğim Cevher-Torunbaş savaşı artık ciddi ciddi başlıyor! Fakat bu savaş hiç beklemediğim bir yere uzandı.

İpek, gel Hazer'i teskin et İpek.

Suratsız, çevresindeki insanlara değer vermeyen bir babanın evladı Hazer’in Kerim’le savaşı da başlayacak elbet. Yalnız Hazercim, senin kardeşin manyaksa Kerim’in suçu ne? Fakat bugün Hazer’e de üzüldüm, adamın etrafında normal insan yok ki. Melisa’nın ölümüne üzüldüğümü söyleyemeyeceğim fakat Melisa’yı kenarda bekletip Süheyla-Bayram-Mahsa, Bayram-Mahsa-Baba Torunbaş üçgenlerini açan senaryo ekibine de seaygılarımı bildiririm. Nasıl bir Melisa’ysa hem korku salarken, hem de düzenli olarak yeni açılımlara neden oluyor ve zerre sırıtmıyor.

Pencere kenarlarında beklemek adlı hüzün...

Bayram Bey’in ve hatta Cevher erkeklerinin eşlerini aldattıkları koşullara sinir olmadığımı söyleyemem. Kadınlar çıldırıyor, adamlar evden kaçıyor. Ama bir yandan da her şeyin farkında oldukları halde sineye çekmelerinden ötürü Cevher kadınlarına kızıyorum. Boşansanıza, resti çeksenize, göz yummasanıza. Böyle pencere kenarında bekleyerek çözülür mü meseleler?

Bayram Beycim, Mahsa Hanım'dan da çocuğun çıkmayacak değil mi?

Bayram Bey ve Mahsa ilişkisi geçmişte nerelere uzandı, gelecekte neler olacak göreceğiz. Fakat bunlar hep şiir gibi konuşacaksa bana uyar. Ne de iyi ettiniz İran tınısını Hayat Şarkısı’nın notaları arasına karıştırdınız. Ayça Varlıer hoş geldi, sefalar getirdi… 

"Bana öyle bakma..."

Bayram Bey'in yorgunluğu her anında belirginken o şarkıyı dinlediğinde yüzüne yansıyan endişeyle karışık huzuru da göz ardı edemem. Peki ama neden? Bayram Bey'i Süheyla Hanım'la sıkıntı yaşadığı her an dışarıya atan sebep ne? Bunun altında çok daha derinlerde bir şeyler olmalı. Bayram Bey değil miydi Süheyla Hanım'a aşık olup da evlenen. Neden? Süheyla Hanım, hastane kapısında oğlunun odasına giremeyip de camın kenarından bakarken içim acıdı. Tamam Süheyla Hanım çok büyüttü, Hülya'nın üzerine de çok gitti ama Bayram Bey neden anlamadı kaç yıllık eşini? Ee bu kadın hep böyle değil miydi? Dalak da dalak diye tutturdu, dalağımı çıkarıp Kerim'e veresim geldi; yeter ki sussun diye. Fakat bu bıkkınlık aşamasına getiren ne oluyor her seferinde?


"Gitti geldi." dedi ya... Oğlu için dedi... İnsan nasıl huzursuz olmasın...

Ah Bayram Bey! Dağ gibi adam, ah… Oğullarının yanına koşup da Kerim’i kanlar içinde gördüğü andan, hastanede ameliyathane kapısında beklediği ana kadar bakışlarıyla, mimikleriyle babalığın kitabını yazdı. Ah be kıvırcık, babanın da bizim de yüreğimizi acıttın kıvırcık!

Yazı devam ediyor... 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER