Tepetaklak oldu dünya tersine sanki*
Şimdi ne olacak?
Bazen her şeyin bir anda değişiverme hızı, bir adım sonrasını bilememe hali sizi de ürkütmüyor mu? Bakın mesela, güzel güneşli  bir günde, birbirini seven insanlar toplanmış dünyalar tatlısı Deniz’in doğum gününü kutluyordu. Herkes mutlu, herkes neşe içindeydi. Fehime Hanım’ın elleriyle yaptığı kısırlar, zeytinyağlı sarmalar tam kıvamındaydı. Kemal ve Nihan öyle mutluydu ki hani neredeyse el ele tutuşarak, kuş cıvıltıları eşliğinde kırlarda koşacaklardı. Fakat bir anda kapı çaldı, 3-5 saniyelik bir görüntü izlendi ve güüümm! Her şey birden tersine döndü; gülen yüzler soldu, sıcak kalpler soğudu. Neşenin yerini hüzün, mutluluğun yerini kasvet aldı. Bir anda, tek bir hamleyle…

Rahmetli Barış Manço’nun, “Kara Sevda” şarkısını herkes bilir. Adının çağrıştırdığı yoğun hislerin aksine son derece eğlenceli, insanı dans etmeye teşvik eden bir şarkıdır. İşte dizi olan Kara Sevda da, geçen sezon tıpkı adaşı olan şarkı gibi ismiyle çelişiyordu. O karanın içinde her şeye rağmen uçuk mavi umutları, pamuk şekeri pembesini, sarının neşesini, filizî renkte hayalleri içinde barındırıyordu. ^.^ Bu sezon ise yavaş yavaş; maviler laciverte, pembeler koyu bordoya, yeşiller neftîye dönüştü. Daha durağan geçen bölümlerin sayısı arttı, o bölümlerdeki mutluluk verici sahneler azaldı.


Bölüm sonunda Kara Sevda izleyicileri. :( (Temsili)

Yer yer, tıpkı bu bölümde olduğu gibi bu koyu renklerden, bu karanlıktan bunalıyorum, inkar edemem. Eskiden tahammül eşiğim daha yüksekti ama özellikle de artık son zamanlarda ağlamalı, acı dolu şeyleri en azından ekranda görmeyi kendi adıma tercih etmiyorum. Ama bir yandan da ilginç bir şekilde Kara Sevda’dan da kopamıyorum ki normal şartlarda bir dram izleyicisi değilimdir. Sanırım bunda, 60.bölümüne merdiven dayamış bir hikaye olarak elinden geldiğince klişelerden, mantıksız hamlelerden kaçınmaya çalışan, her engeli aşacak güçte ve eski zaman aşklarını hatırlatacak naiflikte bir aşkı anlatırken bir yandan da birtakım kriminal olayları da ona başarılı bir şekilde katık eden senaryonun etkisi büyük. Ama tabii ki hiçbir mantık hatası, karakterlerin çelişkileri de yok diyemem.

Mesela şu sıralar Nihan, Kemal’e karşı tavrıyla “çelişki”nin sözlükteki karşılığı gibi davranıyor. Ozan’ın Nihan için ne kadar mühim olduğunu hepimiz biliyoruz. Onun Ozan sevgisini de, bir kardeş kaybetmekten dolayı duyduğu acıyı da benim anlamama imkan yok. O yüzden ilk anın şokuyla herkesin içinde Zeynep’e saldırmasını kabullenebiliyorum, çok olası bir tepkidir. Hatta birdenbire Kemal’e patlamasını, evi terk ederken “Seni hiç affetmeyeceğim!” diye çıkışmasını da mazur görebiliyorum. İnsanın cini tepesine çıkınca kime, nereye saldıracağını şaşırabiliyor. Ama Nihan’ın bundan sonraki tavırlarını, biricik aşkı, çocuğunun babası Kemal’e kabahati olmadığı halde yüklenmesini, ona daha sakin olmasını öğütleyen, işin içinde bir bit yeniği olabileceğinden şüphelenen Ayhan ve Leyla’ya dahi sert çıkmasını anlayamıyorum. Zeynep’in kardeşine yaptıklarına öfkelenmesi çok normal tabii ki, o yüzden karşısına geçtiğinde hesap sorduğu sahneleri hem performans hem de duygu açısından çok beğendim oldukça sağlam sahnelerdi. Lakin diğerlerinin ne kabahati var?

Yazı devam ediyor.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER