Dizi tarihinden gelip geçmiş, su katılmamış ilk ve tek şeytani kötü kadın diyebileceğimiz Gülbahar Sultan bir sürü kritik tehlikeden Sinan Paşa’nın maharetleri ve haremdeki fedailerinin sayesinde kolayca kurtulduktan sonra nihayet bu sefer sağlam duvara tosladı. Barındırdığı sonsuz kötülük yüzünden kendisine üzülecek halimiz yok elbet ama olan iktidar hırsı yüzünden ateşe attığı oğlu Şehzade Bayezid’e olacak malum. Dizideki şehzade karakterleri arasında en sevdiğim, içinde bulunduğu durumu en iyi anlayabildiğimizi düşündüğüm Bayezid’le en çok bu bölümde empati kurabildik.
 
Haftalardan beri başta pek sinir bozucu Şehzade Kasım olmak üzere erkek kardeşleri tarafından itile itile, dışlana dışlana temelli acıların çocuğuna dönüşen Bayezid’i bir seyirci olarak en sonunda bu bölümde sahiplenebildim. Yaşadığı hayal kırıklığı da, üzüntü de, öfke de tamamen seyirciye geçti bence. İçine düştüğü konum canını kurtarabilmek için istemeden de olsa 4. Murad’a validesinin tertiplerinden haberdar olmadığı şeklinde yalan söylemek zorunda bıraktı kendisini. Bu yalanının anlaşılması da ipini çekecek muhtemelen. Kendisi öldürüldükten sonra arkasından feryat figân edecek olan bir gönül macerası olarak Kalika Hatun da olaya dahil edildiğine göre gözümüz artık rahatlıkla Bayezid’in hikayesinde olabilir.
 
Diğer yandan Gülbahar Sultan muammalarıyla göçüp gidecek gibi. Ölecek mi kalacak mı önümüzdeki hafta yayınlanacak 45. bölümü izlediğimizde göreceğiz ama Gülbahar Sultan sırlarıyla giderse gerçekten çok yazık olacak. Sibel Taşçıoğlu’nu kötülükler kraliçesi rolünde izlemek çok zevkli ama Gülbahar Sultan bir Muhteşem Yüzyıl karakteri olamayacak kadar tek boyutlu ve saf kötü bir karakter. Halbuki biz saf iyi ya da saf kötü olmayan, hemen hepsi gri sularda yüzen karakterlere alışığız bu seride. Ölümüne kötüyse bile vardır elbet bir sebebi.
 
Gülbahar Sultan’la ilgili anlatılacak şeyler mutlaka vardır ve bunları anlatmadan bu bahsi kapatmayacaklardır diye umut ediyorum. Zaten bu bölümde Has Oda’da 4. Murad’la yüzleştikleri sahnede yine bir kılçık atıldı ortaya. Gülbahar Sultan tıpkı yıllar önce olduğu gibi gerçek olmayan bir iftirayla Kösem Sultan’ın kendisini saraydan uzaklaştırmaya çalıştığını söyledi. Ama erkek adam anasına laf söyletecek değil elbet. Kadının bahsettiği şeyin ne olduğunu, yıllar önce ne yaşandığını ve bu iki kadının neden birbirlerinden ölesiye nefret ettiklerini yine öğrenemedik. Belli ki Gülbahar Sultan’ı bilinmezlikler bulutunun arkasında saklayıp seyirciyi süründürmek hoşlarına gidiyor. Karakter ölüp gitmeden önce ikili arasındaki bütün sırları öğrenebileceksek ne âlâ. Ben oyunu oynamaya razıyım.
 
Bölümün en dikkat çekici gelişmelerinden bir diğeri Şeyhülislam Ahizade Hüseyin Efendi’nin akıbetiydi. Osmanlı tarihinde idam edilen ilk şeyhülislam olarak tarihe geçen Ahizade Efendi, tarihten bilinen şekline uygun olarak sürgün edildiği Kıbrıs’a giderken kadırgası yoldan çevrilerek öldürüldü ve 4. Murad tarafından cesedinin kumsala gömülmesi emrolundu. 1. sezonda bir padişahın acımasızca katledildiğini gördükten sonra bu sezon da koskoca şeyhülislamın katledildiğini görmüş olduk Muhteşem Yüzyıl serisinde. Böylece sezonun ağır topu olan deneyimli oyunculardan Metin Belgin’e de veda etmiş olduk.
 
Bu olayla ilgili beni asıl ilgilendiren detay ise Ahizade Efendi’nin katledilmesi değil, bahanesiyle nasıl şeyhülislamlık makamına geldiğini öğrenmemiz oldu. Sultan Murad’ın anlattığına göre meğerse Ahizade Efendi sezonun ilk bölümünde yaşanan Sipahi İsyanı sırasında, padişahın isteğine karşı olarak zorla getirilmiş bu makama. Makamın o dönemki asıl sahibi olan Yahya Efendi haksız yere görevden azledilmiş. Ahizade Efendi büyük ihtimalle isyanın çıkmasında parmağı olan Kösem Sultan’a yakın bir isim olduğu için bu göreve getirilmişti ancak sonradan kendi iktidar hırsına yenilip Gülbahar Sultan’dan taraf oldu. Haliyle bertaraf oldu. Yahya Efendi de elinden alınan makama tekrar kavuştu. 

Sezonun evveliyatına dair bilgi kırıntılarını toplamaya devam ediyoruz anlayacağınız. İlk bölümden beri sırasını bekleyen usta isim Şemsi İnkaya, Metin Belgin’in yokluğunu aratmayacaktır diye tahmin ediyorum. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER