Ateş parçası bu bölüm Aslı’nın yanında sapa sağlam durdu…
Kendisine tebriklerimi buradan bildiriyorum.
En baştan anlat dediğinde Aslı’nın gülümseyişi her şeyin
özeti işte. Yapılması gereken buydu, az biraz para kazanma da beklesin ya hu.
Ateş’in Faryalı'nın Aslı'nın babası olduğunu önce öğrenmesi birkaç bölüm sürseydi sorundu ama neyse ki aynı gün
içinde Aslı da gerçeği öğreneceğinden dert değil.
İkisinin birlikte Uzay’ın yanına gitmeleri ise haftalar
önceki isteğimi yerine getirdi. Ve Uzay’ın şeması.^^
Ateş’in doğrudan sormasına da yüz puan efendim, kendisi bu
bölüm pek bir takdir edilesiydi. Ne zamandır hasret kalmıştık.
Uzay’ın “Bağ kurdum, seviyorum.” cümlesi ne kadar kıymetli
ise Ateş’in anlayışı o kadar kıymetliydi. Öyle ki ikisini yalnız bırakabilecek
olgunluğu da gösterdi. Önce hamle yapıp sonra düşünen bir adam için gerçekten
takdir edilesi hareketler bunlar.
Aslı’nın Ateş’e hep bir sığınası vardı zaten onu geri
tutmasının nedenleri de bir bir giderildi. Aslı artık gerçeğe çok yakın,
elbette Ateş’in elinden tutmasına izin verecek.
Ve eklemek istiyorum, Uzay bu hikayenin kötü çocuğu değil,
biz yanlış anlamışız. Uzay bu hikayenin kimsesizi. Belki onun da olur bir gün
kimi kimsesi.
Bu hikayenin bir diğer çaresizi de Asım Kaptan… Kimsenin
hiçbir şey anlatmadığı ama Aslı gibi o da en çok öğrenmesi gereken. Ateş’e
sorduğundaki hali tavrı içimi parçaladı.
Nasıl güzelsiniz...
Hikayenin başından sonuna değişmeyen tek kare üsteki işte… Hala aynı his, hala aynı bağ, hala aynı sağlam tutuş.
Kelebek sen çok güzel bir çocuksun. Keşke biraz da senin
içini görsek, senin fırtınalarına tanık olsak… Kelebek keşke biraz da sen sarssan
bizi köklerimizden. Kendini nasıl büyüttün öğrensek. Çocukluğunda gençliğin
gibi sevecen ve korumacıymış gördük, keşke biraz daha derine inebilseydik.
En baştan beri hep bir gülümseme ile izledim Kelebek’i, hep
keşke benim de sırtımı yaslayacak bir Kelebek’im olsaydı dedim. Ne güzel tutmuş
bırakmamış ne Aslı’yı, ne abisini… Şimdi de Su’yu.
Su’nun kolunun çıkması gerekiyordu sanırım Dilan Çiçek Deniz’in
yaşadığı bir rahatsızlık sebebiyle. Güzel bağlamışlar diyemem üzgünüm, ihale
Hüsnü’ye kaldı. Hoş mu? Değil.
Neyse ki devamı sevimli ilerledi. Kelebek'in Su'ya yemek yedirmesi çok tatlıydı.
Hedefe koşmayı sevenlerde bugün; Bora Gencay
Bora ve Lal mevzusunda biraz sitemlerim var izninizle, başlıyorum;
Öncelikle bir şey sormak istiyorum, bir kadın ve erkek bir
arada uzun yıllar geçirdiğinde bu illa bir tarafın ilgisinin olması ve diğer
tarafın sonradan gözünün açılması ile mi sonlanmalı? Yani bir erkek ve kadın
birbirine dost, yol arkadaşı, dert ortağı olamaz mı? Üstelik taraflardan biri
kendi hatası olarak gördüğü bir kazada sevdiği kadını kaybetmişken ve o kadın
diğer tarafın ablasıyken?
Çünkü bunca ilgi alaka, önemseme, düşünme aşka bağlanmalı
değil mi? Çünkü Lal, Bora’yı ablasının sevdiği adam olarak göremez Bora da Lal’i
sevdiği kadından yadigar kabul edemez? İlla aşık olma durumundalar, illa
aralarında bir şey olmak zorunda?
Lal’in Bora’yı bu denli düşünmeleri o kadar kıymetliydi ki
benim için son bölümde hikayeye yeni bir yol açılması açıkçası beni üzdü. Abi
kardeş olmak zorunda değillerdi ama yol arkadaşı onlar için çok güzel bir
tabirdi.
Bazı kadınlar bazı adamlarla sadece arkadaş olabilirler, dost
olabilirler… Neyse ki Kelebek ve Aslı var. İyi ki Kelebek ve Aslı var!
Bora'nın "Bende var dedim." yakarışında kaç ağıt gizli? Bir adam düşünün, gözünü her açtığında para çekmek için durmamasına pişman olan. Bir adam düşünün konuşmayan annesine, Fikrimin İnce Gülü dinleten. Bir adam düşünün kayıplarında ibaret.
Muzo dünyanın en net insanı olabilir... Evren ile her sahnesinde dört köşe oluyorum zevkten. Biraz daha Evren ve Muzo sahnesi lütfen. Hatta direkt biraz daha Muzo sahnesi, evet.
Gelecek bölüm hikayeye Aslıhan Gürbüz, Maya olarak katılıyor. Tabii Lal'in katkıları ile... Yani gelecek bölüm Aslı hem babasına hem annesine kovuşuyor diyebiliriz, bakalım nasıl olacak.
*Sezen Aksu, Kaybedenler