Bu kadar uzun nasihatlere girmese iyi kadın aslında.
Tarık ve Bahar’ın birkaç adım daha yaklaştığı bir bölümdü ki Bahar’ın Tarık’tan nasıl etkilendiğini de öğrenmiş olduk. Bahar, Tarık gibi adamları seviyormuş meğer. Zamanında Kudret isminde biriyle berabermiş, ondan kaçarak gelmiş İstanbul’a. Bahar’ın etrafına ördüğü duvarların nedenine giriş yapmış olmamız sevindirici, zira başrol kadın karakteri bir yere oturtmadan izlemek gerçekten zor. Çok fazla uzamadan Kudret meselesinin detaylandırılmasını umuyorum, sanıyorum ki Seyfi meselesi tamamen kapandığında dizinin kötü adamı kontenjanından Kudret’le de tanışıyor olacağız.

Bahar'ın annesine de, anneliğine de ilk defa bu hafta inandım. Hareketlerinin temelinin hep annelik güdüsüne dayandığını hissettim bu hafta. Bir de oturmuş Hayat Şarkısı izliyor, ne güzel. Kaydedip izliyor demek ki, cumartesi akşamlarının aktivitesi de buysa demek. Hayat Şarkısı anılınca direkt dikkat kesiliyorum haliyle. Eve ayakkabıyla girilmeme hadisesini de normalleştirmesi sayesinde bugün Adı Efsane'de de ayakkabı mevzusuna dokunduk. Güzel. ^_^ 

Tarık ve Zeynep ise her zamanki gibiydi bu hafta. Zeynep’in konuşmanın bir yerinde çocuksu bir çığlık attığı, oynamayıp o anı yaşadığı sahnelere bayılıyorum! Sokaklarda gezip, salçalı ekmekle tanışıp kümesin varlığından haberdar olan üzerine de bitlenen Zeynep’in gözündeki mutluluğun Seçil’in yükselen sesiyle hüzne dönüşmesine ise çok üzülüyorum. Seçil, şu çocukların mutluluğuna dokunma. Bırak, gözlerindeki neşeyi yok etme.

Git, kendi yarattığın heykelleri yok et. Kendini yok et. Tarık’a olan aşkını yok et. Fedakarlıktan bahsediyorsun ya hani, bunu senden kim istedi Seçil? Fedakarlık yapmasaydın, yoluna baksaydın. Kendi istekleri doğrultusunda fedakarlık yapmaya kalkıp karşılık bulamayınca hayatı çevresine zehir etmeye kalkan karakterlerden hoşlanmıyorum.

Tarık kızlarıyla geçireceği ilk hafta sonunda Seçil’e bu kadar fazla koz verilmesinden de hoşlanmadım. Drama izlerken pembe hayaller kuran, her şey güzel olsun diye düşünen biri değilim elbette. Doğal olarak Adı Efsane’de de güllük gülistanlık meseleler peşinde koşmuyorum ama bu kadar yaralanma olayı da biraz fazla sanki. Sırada kim var? Zeynep mi? Zira bütün Aksoylar, Seyfi sevimsizi yüzünden hastaneye koşacaklar sanırım.

Gözlerinin derininde aşk kıvılcımları çakıyor.

Hakan’ın başımın üzerinde yeri var ama ailesinin bu kadar merkeze alınması oldukça sıkıcı. Çünkü daha Tarık, Bahar ve Seçil’i tam anlamıyla tanımadık. Ben Bahar’la bağ kurmak için cımbızla cümle ararken, Seyfi’nin borçları pek dikkatimi çekmiyor. Ana hikayede havada hiçbir şey kalmadıktan sonra Hakan’ın ailesinin dertlerini de izlerim. Biliyorum dizi süreleri uzun, bölümü doldurmak lazım, yan karakterlere ihtiyaç var ama Seyfi’yi Bahar’dan daha iyi tanıyacaksam eğer neden başrolde Seyfi’nin adı yazmıyor?

"Bana öyle bakma..."

İki tane silahlı adamın mekanı bastığı ana kadar mekanda bir araya gelip, Sibel’in tripleri eşliğinde tatlı tatlı mangal keyfi yapan takımbir daha ne zaman hep birlikte o mekanda toplanabilecek bakalım? Melis, yine Kıvanç’la yakınlaşacak mı? Yoksa Hakan’ın elinden tutarak yürümeyi mi tercih edecek? Birbirlerine sarılarak iyileşebilecek iki yaralı kalbin aşka da yavaş yavaş yürümesini diliyorum. Çünkü aşk, kalplerde demlendikçe anlam kazanır. Bırakalım da usul usul ilerlesinler ‘bir’ olacakları noktaya. Melis, kırılgan; Hakan, naif; HakMel çok güzel… Kesin bilgi!

Adı Efsane'de bir bölüm daha geride kaldı. Silahlardan, bıçaklardan uzak kaldığımız nice bölümlere; emeği geçen herkesin emeklerine sağlık.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER