Annesini kaybettiğinde dizlerini karnına çeke çeke ağlayan
kız çocuğu var sanki karşımda. Korumasız, kendini dışarıya kapatan, acılarına tek
başına göğüs germeye çalışan. İçi yanıyor, yaraları sızlıyor ama kimsenin elini
tutmak istemiyor. Haklı, korkuyor. Yeniden en başa dönmekten, çevresindeki
herkesin onu aşağılamasından ve sevgisizlikten korkuyor.
Ay kocacığımın kafasına saksılar mı düşmüş?
Hülya, Cevher Malikanesi’ne geldiğinde hayatının her
köşesine yayılan huzura şükretmişti. Bir Ramazan gecesinde dualar etmişti
mutluluğu bozulmasın diye. Çünkü Kerim’le evlenmek ona para ve itibar değil
huzur getirecekti. Bundandı küçücük bir çocukken Cevherler’le sahur sofralarına
oturmak istemesi. Kerim, beş parasız da olsa ona huzur getirecekse yine o nikah
masasına otururdu Hülya. Gözünü bile kırpmadan.
İçinde neler gizliyorsun acaba Hülya?
Peki şimdi her şey bu kadar güzelken neden kendini geriye
çekiyor? Neden Kerim’in elini tutmasına izin vermiyor? “Sana yaklaşmaya
çalıştıkça sürekli kayalara çarpıyorum. Ne olur bana bir yol göster, nasıl ulaşabilirim sana?” diyen Kerim’in çevresine kayalardan
bir duvar örüyor?
Birkan Sokullu rocks!
Kerim Cevher, hayatı tepetaklak olmasına rağmen, sessiz bir
kabullenişle devam ediyor hayatına. Bu mu sessizce kabullenmek diyebilirsiniz
fakat Kerim’in ses çıkardığı hiçbir şey Hülya’nın hayatıyla ilgili gerçekler
değildi. Sadece yalanlardı, ardı arkası gelmeyen yalanlar. Şu hayatta en büyük
kusuru bencillik olan Kerim Cevher, Hülya’nın çevresinde dört dönüyor iki
haftadır. Arkasına bakmadan gidebilirdi. Tıpkı Hülya’nın zaman zaman arkasına
bakmadan gidebileceği gibi. Ama aşk, böyledir işte. Gidemezsin… Aşk,
kafanı sevdiğinin kalbinin üzerine koyunca huzurla uykuya dalmaktır...
Bir daha oralara gitmeyin inşallah. Amin!
Hikayenin tam anlamıyla tersine dönmesiyle naz yapan Hülya
ve tüm bu nazlara göğüs germeye çalışan Kerim izliyoruz. Evet Kerim, Hülya
kadar dayanıklı değil. Zaten Kerim’i Kerim, Hülya’yı Hülya yapan da bu ince
nüanslar değil mi?
Böyle güzel anlar yaşayabilecekken uzak kalmayın, yaklaşın...
Fakat bu noktada ikisine de kızıyorum ben. Kerim, en ufak
bir tatsızlıkta sesini yükseltiyor, kaşını çatıyor. Yükseltmeyecek. İki adım
yaklaşmışken bir adım geriye gitmeyecek ki kalpleri bir an evvel ortak noktada
buluşsun. Hülya ise Kerim’in çabasını görmezden gelmeyecek. Hülya, lohusa
depresyonunda falan değil. Sadece kırgın. Unuttuğu bir şey var; bu kırgınlık
denen şey, kendi sesinden başka seslere kapıyı kapatmakla geçecek bir şey
değil.
Bir kadına hüzün bile bu kadar yakışır mı?
Hülya’nın abarttığını düşünmüyorum. Nasıl ki Kerim’in bir
şeyleri aşması zaman aldı, Hülya da kendince naz yapıyor. Çünkü Cevher
Ailesi’nin içine girene kadar Melek dışında kimse sevmemiş onu. Nasıl ki Kerim,
sevmeyi Hülya’yla öğrendiyse Hülya da sevilmeyi öğrendi. Ama Kerim’e kızdığım
gibi Hülya’ya kızıyorum şu an. İnsan koynunda yatırıp saçlarını okşadığı adamın
dizlerine yatıp da hıçkıra hıçkıra ağlamak istemez mi? İstese, kendini salsa ve
her şeyi kökünden çözseler.
Artık ortada sır, yalan kalmadı. Birbirlerini
kaybedebileceklerinin farkında olan bir çiftimiz var. Ve elbette birbirlerine
deliler gibi aşıklar. Aşmaları gereken tek bir eşik var fakat el ele tutuşup
eşikten atlamak varken eşiğin üzerine duvarlar örmeyi tercih ediyorlar. Ama
HülKer böyle işte, zor anların çifti onlar. Böyle devam etsinler; güneş yüzünü
gösterdi, ışıl ışıl parlayacak yeniden.
As bayrakları as!
Bir hafta boyunca boşanacaklar mı, boşanmayacaklar mı diye
düşünürken efsane bir mahkeme sahnesi izledik. Kerim Cevher kalp ben! Kerim,
“Ben karımı seviyorum.” dedikçe yüzümde güller açtı. Ben de sizi seviyorum
Kerimcim ve evet seni kimse çocuklarından ayırmamalı. Sen bile… Ve Bahar da sana "Baba!" demeli, bunun için adımlarını atma zamanı geldi.
Mahkeme sırasında HülKerciler (Temsili)
Mahkeme sonrasında yüzünde güller açan tek kişi ben değildim
elbet. Bayram Bey ve Süheyla Hanım’ın sevinci, ferahlık baklavası, düğün salonu
konseptli yemek masası tatlı detaylardı ama işte Hülya’yı bir kere daha
incitti. Mutlu sofraların Hülya’nın kalbinde yeri büyük. Ve o mutlu sofralar,
Kerim “Boşanıyorum.” dese acı birer hatıra olarak kalacaktı Hülya’nın zihninde.
Yazı devam ediyor...