"Bu aralar bana sadece kızım bir şeyler dayatabilir!" Hüseyin Cevher
Ay hadi inşallah Hüseyin!
Hüseyin Cevher, bugüne kadar gösterdiği tüm dalgalanmalara en güzel cevabı yine kendisi verdi. Sahi bugün birçok sorunun cevabı yine karakterlerde gizli değil miydi?

Ağlamıyorum, gözüme çocukluk kaçtı.

Hüseyin’in Ceren’in sözlerine kırılmış olmasına ne kadar sevindiğimi anlatamam. Çünkü bir el, “Sen böyle düşüncesiz bir adam değildin Hüseyin!” diyebilmeliydi. Bunun Ceren olmasını da sevdim. Hüseyin'i izlemeyi seviyorum, tüm bu dengesizliklerini de. Fakat en büyük korkum Hüseyin'in tutarsızlaşması. O yüzden daha da ince eleyip sık dokuyorum onu izlerken. Hüseyin’in büyümeye dair korkularını, Kerim’e karşı oluşan iyi niyetli kıskançlık dürtülerini, içinde kalan hayallerini izlerken anne- oğula da ilk defa bu kadar yakından dokunduk. Gecenin karanlığında salonda dertleşen Cevherler, en sevdiğim. Kim o koltuğa otursa, kalbini açıyor hiç düşünmeden.

"Baba sen ne yapıyorsun?"

Tam bir ukde gibi içinde kalan hayallerinin aklına getiriyor, o an bir şey oluyor yine ailesinin arkasını toparlamak için koşuyor Hüseyin. Büyük evlatların kaderi mi bu? Keşke Hüseyin ve Ceren de koşturmacadan yorulup bir yerlere kaçsa. Ya da Bayram Bey, baba-kızı kaçırıp bir dağ evine kapatsa.

"Aman canım çay içiyorum, ne yapabilirim başka Hüseyin."

Bayram Bey, hayatının en düşüncesiz hareketlerinden birini daha yaparak Hülya’nın hastalanmasına neden oldu. Evet, Hülya ve Kerim birbirlerine biraz olsun yaklaştılar ama silahlarla adam kaçırmak eski Bayram Bey’in işiydi, yenisinin değil. Bu iş elbet ortaya çıkar, ortaya çıktığında Kerim’in gazabından kork Bayram Cevher. Korkudan, telaştan kendini evden uzaklara atan Bayram Bey kalbimi yumuşatıverdi. Fakat yine de hiç olmadı, üzgünüm. Üzdün beni Bayram Baba, neyse ki haftaya gönlümü alırsın.

Ben meselenin Cem’e bağlanacağını düşünüyordum. Gördük ki yine de bir yerden bağlanacak. Bayram Bey, Mahmut’un üzerine atın dedi ama Mahmut da birtakım planlar içinde. Yalancı çoban misali ipler birbirine dolanacak ve mesele bir şekilde Cem’e bağlanacak. Bu sefer dili yanansa Bayram Bey olacak. Fakat bu sefer net hak etti.

Şükür ki, evde bir tane normal insan yok. Zeynep, Mahir’in peşinden Berlin’e gitti. Ne zaman dönecekler, nasıl dönecekler ve en önemlisi ilişki durumlarını güncelleyecekler mi? Bu konuda geçen haftaki düşüncelerim baki. Yeni şeyler söyleyebilmek için bekleyelim bakalım.

Sen ağlama, dayanamam...

Mahir’in en derin yaralarından biri babası… Babasıyla yüzleşemeden, belki sarılamadan babasının ölüm haberini aldı. Her ne kadar Mahir’e kalacak mirastan ötürü uzandığımız bu meselenin bu kadar çabuk kapanmasından dolayı mutlu olsam da bir Mahir-baba sahnesi izlemeyi de isterdim. Bu kadar derin bir yara, ha deyince kapanmaz. Daha Mahir’in duygularının dışavurumunu izleyeceğiz. Belki mirası reddedecek, belki acılarını mirastan kalan paraları harcayarak dindirmeye çalışacak.

Siz ne kadar güzel bir ikilisiniz.

Kaya… Dünya hala dönüyorsa, Kaya gibi insanlar sebebiyle dönüyor. Öyle iyi niyetli, öyle yüce gönüllü. Babasına son görevini yapması gerektiğini öğütleyen, cebindeki son parayı teklif eden, babalık yapmaya gönüllü olan Kaya, ah ne güzel insansın sen. Sen Fatiha’nı oku yine de. Bir yandan güldürürken bir yandan ağlattın. Allah seni hep güldürsün…

Geçen hafta Mahir’in Kerim’e yüklenmesinden biraz rahatsız olmuştum, bu hafta Mahir’in eski, yerini bilen Mahir olduğunu gördüğüme sevindim. Hülya ve Kerim'in arasına giren bir Mahir izlemek beni gerçekten üzecek. Araya girmek demişken; Hülya’nın HülKer’in arasında kara kedi gibi duran Melisa hakkında ne düşündüğünü Kerim’e yer yer gökgürültülü bir şekilde anlatması güzeldi.

Kerim, bütün çocuklarını alıp gidecek tamam mı minnak Kerim?

Bölüm boyunca en sevdiğim, en sevindiğim detaysa Kerim’in yeniden çocukluğuna kulak vermesi oldu. İçindeki çocuğun sesine kulaklarını tıkama Kerim Cevher. Onu dinleme ama yine de kulaklarını tıkama. Geçen hafta Küçük Hülya’ya sarılan Küçük Kerim’in bu hafta söylenmesi de bölümün tam yansımasıydı. Bir dargın, bir barışık… Bir sevdalı, bir hoyrat…

Bayram Bey, buraya da bekleniyorsunuz.

Cevher Malikanesi’nde dillerden düşmeyen evlilik mevzularından ise birazcık sıkıldım. Hatice Hala’nın izdivacına gülüyordum ama Ceylan üzerinden ilerleyen sahnelere gülemedim. Hoş, Mahinur Ergun bu meseleyi güzellikle, toplumsal mesajını da vererek kapatır ama benim yine de canım sıkıldı. Bade, Arda, Ceylan üçlüsünü üniversiteye hazırlık meselesiyle bir arada tutmak bana daha cazip geliyor. Ceylan’ın evlendirme niyetiyle yola çıkılan sahneler bütününde duyduğumuz en güzel replikse kuşkusuz Arda’dan geldi: “Kadınların iradeleriyle kendi kaderini tayin etme hakkı vardır!"

Bu aralar sadece uyurken huzurlu olsalar da, huzur onlara çok yakışıyor.

Tamamen duygular üzerine yoğunlaşılan, savaşçı Hülya’nın yeniden göründüğü bir bölümle kapadık haftayı. Gelecek hafta da duygularla sarmalanmaya devam edeceğiz sanırım. Bu yol nereye çıkacak, nasıl barışacaklar bilmiyorum. Aldığı teklifi anlatmak için heyecanla Hülya’ya koşan Kerim’e de, yalan söylemediğine inandırmaya çalışmaktan yorulan Hülya’ya da kıyamıyorum…

İyi güldük, iyi ağladık. Emeği geçen tüm Hayat Şarkısı ekibinin emeklerine sağlık. Nicelerine…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER