Şarkılar bir çığlığa sığınmaksa şimdi
Sonsuz bir yangın gibi
Sevmesem öyle kolay ki çekip gitmek
Yaralı bir kuş gibi
Bazen başrolünde olduğunuz ya da şahidi
olduğunuz bir aşkı hangi kelimeleri kullanırsanız kullanın tam olarak anlatamazsınız.
Üç nokta ile biten cümleler gibi bir türlü tamamlanamaz, hep eksik kalırlar
zihninizde. Bazen o kelimelere öyle bir
melodi eşlik eder ki işte o anda kelimeler şaha kalkar. O an bestenin, sözlerine aşkını ilan ettiği, kavuşup şarkı oldukları andır. Dinleyenin kalbine ılık ılık
akar. Vatanım Sensin’i her izlediğimde dinlediğim güzel bir şarkıdan sonra hissettiklerimin
tam karşılığını alıyorum. Sevginin o kadar farklı türlerini öyle soluksuz anlatıyorlar
ki. Kendimi istemsizce kurtuluş
mücadelesi sırasında acı, ihanet, imkansızlık, kayıp, aşk, kahramanlık yaşamış bu
insanların belki de nice dizelere hayat verdiğini merak ederken buluyorum. Belki
de o sıkça dinlediğimiz, hikayelerinin ne olduğunu bilmediğimiz anonim
şarkılardan birinin karakterleridir Azize, Cevdet, Hilal, Leon, Veronika…
Çekmediğim dertler çile kalmadı.
Vatanım Sensin’in 10. bölümüyle birlikte karakterlerin iyice oturduğunu
düşünüyorum. Bölüm resmen şiir gibi aktı. Artık verecekleri tepkileri az çok tahmin
edebiliyoruz. Mendilleri hazırlamamız gerektiğini tanıtımlardan anlamıştık ama acılarına bu kadar ortak olacağımı
düşünmemiştim. Hilal’in haklı savaşında bir şekilde başını belaya sokacağını
biliyorduk ama o kadar cok kişiyi imtihana soktu ki en çok kime üzüleceğimi
şaşırdım desem yeridir. Cevdet! En çok ona üzüldüm evet! Duygularını saklamak
için sarfettiği çabası yedi bitirdi adamcağızı ve beni. Sevdiği kadını
kendinden nefret ettirmek pahasına, kızını ve vatanını eşzamanlı kurtarma
çabası, maskesinden arada taşırdığı acı dolu bakışlarıyla hayranlık duymamak
elde değildi. En çok Hilal’le aslında nasıl gurur duyduğunu gösteren o bakışları
işledi içime ve dedim ki o belki de Efsane Çakıcı Efe’siydi İzmir türkülerinin.
Kahraman olduğu asla bilinmeyen ağızdan ağıza yayılarak efsaneleşen bir
şarkının esas adamıydı Cevdet Albay.
Azize, benim için Bergüzar Korel’in en
etkileyici performansını gösterdiği ve devleştiği karakter. Bu bölümde resmen
içi kanadı kadının. Ne kadar kilit bir noktada olduğunu bir bilse aslında... Evlat
sevdasının hiçbir şeye benzemeyeceğini, kızının elinin soğukluğu ile kendi gibi
bizim de içimizi titretti. O da Kurtuluş Savaşı’nda, Çanakkale’de yitirilen evladın
annesine yazdığı türküdeki kadın benim için. Azize ve Cevdet! İkiniz aslında
birlikteyken de ayrıyken de o kadar güçlüsünüz ki. Ama şarkınız kayıp.
Kelimelerin katili olduğu bir aşkın şarkısı yazılmıştır muhakkak.
Bir imzanızı alabilir miyim Albay?
“Allah seni ıslah etsin” diye kime demiştir Hasibe Anamız. Tabii ki Yıldız.
9 bölüm boyunca Yıldız, milli değerlerden uzak, benliğini unutmuş, yabancılara
yakın olursa değer kazanacağını sanan bir kızdı. O da Kurtuluş Savaşı’nda özellikle İstanbul’da
yaşayanların yansımasıydı bu öyküde. O
çıkınca arkadan “ Yine bir Gülnihal” şarkısı çalıyor millet vals yapıyor
gibi hissediyordum. Kimi sevdiğini, kimi istediğini anlamakta güçlük
çekiyordum. Tam olarak Ali Kemal’in tek bir paragrafla anlattığı gibiydi. Ama10. bölüm benim için Yıldız’ın parlamasıydı. Kardeşine duyduğu sevgi, gözlerinden akan her yaş, ağzından çıkan her sözcük o kadar sahiciydi ki. Bir evrilme yaşayacak mı açıkcası merak ettim. İkinci bir emre kadar Yıldız ve aşk kelimelerini yan yana veremeyeceğime
eminim. Gözlerini Leon’dan çekmesi en hayırlısı olacak.
Gece 4'te çevrimiçi olmuş abi...
Ali Kemal! Bu
hikayenin domino taşı olabilecekken görünmeziydi ta ki bu bölüme kadar.
Kubilay Aka benim gözümde gerçekten Ali Kemal; o kadar sahici yani. Bu bölümde öyle
bir dokunuş yaptı ki ailesine ilk defa onu sadece Yıldız için beslediği hisleri
ve hayal kırıklıklarından bir nebze ileriye taşıdı bu durum. Arkasına aldığı bu
rüzgarla devam edeceğini umuyorum. Ali Kemal ve Yıldız! Bence siz olurdunuz da
tepkilerin mi kurbanı oldunuz bilemiyorum.
Kendimle çok çeliştiğim bir çift olurdunuz ama kimyası da bir o kadar tutan bir
çift. Böyle durumlar hiç mi yaşanmadı gerçek hayatta diyorum? Mutlaka yaşandı.
O zaman bir dizide anlatılmasının ne sakıncası var? Belki de Ali Kemal, Eklemedir
Koca Konak’ın orta boylu güzeline delilerce aşık delikanlısıdır. Asıl soru
o güzel gerçekten Yıldız mıdır?

Bu bölüme damgasını vuran iki büyük metin dinledik. İlki yüreğimizdeki
milli çarpıntılarımızın sesiydi. Belki
Halit İkbal bir efsaneydi ama Halide Edip işte o gerçekti. Selma Ergeç’in
başarıyla bizi buluşturduğu Halide Edip, daha ilk andan güçlü duruşuyla
göğsümüzü kabarttı. Bense Mustafa Kemal Paşa’nın her adını duyduğumda gün
sayıyor gibi hissediyorum. Asıl buluşma için. Ama sonra kendi dediği gibi onu
görmek demek mutlaka yüzünü görmek değil. Senaristlerimiz fikirlerini ve duygularını
hissettiriyor bu bile bize yetiyor. İkinci metin ise Veronika’nın Hilal için
yazdığı yazıydı. Savaşsakta, annelik duygusunun ne kadar güçlü, haklının
arkasında durmanın hiçbir ırka ve ya dille bağının olmadığını anlattı. Geçen
hafta tokadı Hilal’e attığında sinirlendiğimiz kadın, bu hafta o tokadı
insanlığa attı.
Bu bölüm de ağladık çok şükür
Ve gelelim son zamanların buram buram sanat kokan çiftine. Hilal ve Leon. Lütfen tüm Türkiye, elden ele uzatalım şu mendili Hilal’e. Kızın gözyaşları kime dert olmadı 10. bölümü izlerken? Ölmeyeceğini bile bile, içime sıkıntı oturdu 2 saat boyunca. ( Miray Daner’in performansı ayakta alkışlanmalı. Miray Daner oyunculuğunu geliştirmiş diye okudum. Hayır. Miray Daner, Medcezir’de de aynı böyle yüreğini koyarak oynuyordu ne eksik ne fazla) Sanırım bir kızım olsa Hilal gibi olsun isterdim. Boyunu aşan cesareti ve ayaklarının yere sağlam basmasıyla düşmanını bile kendine hayran bıraktı. Vasili darağacını öyle bir tasvir etti ki ben boynumu tuttum istemsizce. Hilal ölümden sadece çekindi ama bunu izleyecek olan ailesinin yaşayacaklarından gerçekten korktu. Gerçi intihar ya da idam ikisinin de vereceği acı aynı olacaktı ya herkes için. Hilal’in kalbini açabilecek olsak. Oradan kocaman bir vatan aşkı çıkardı şüphesiz. Kolay kolay başka bir aşka teslim olmayacak gibi görünse de az uzakta yol ikiye ayrılıyor. Bu yollardan biri çok tutkulu, diğeri ise bilindik bir yol.
.
Bedelli askerliği bulan adam
Şimdi bu sefer elden ele bir anahtar uzatalım ama bu sefer Leon’a. Onun
kalbinden kimin çıkacağını gerçekten merak ediyorum. Geçen hafta Yıldız benimle
evlensin dedi. Kelimeler uçuştu hiçbir yere oturmadı. Şimdi sorarım madem öyle neden bu hafta Hilal’in ailesi kadar en
çaresiz gördüğüm karakter Leon oldu? Sadece Hilal’i kendi tutuklattığı için mi
uyku girmedi gözlerine? Yoksa babasının güvenini kazanacağı bilgiyi alırım diye
düşünerek mi yanaştırdı yüzünü parmaklıklar arasından Hilal’e ? Dudağını
ısırıp, gözlerinin dolması, yakasını çekiştirip nefes alması sadece genç bir kızın haksız yere ölecek olmasından
mı? Biz artık bu hafta gördük Leon'cum seni ve ince detaylarını. Bakalım Leon’un vicdanının sesi, kalbinin gürültüsü ile birleşecek mi? Hissiyatım şu;
Leon, Yıldız yolunda gittiğini
zannederken yolunun Hilal’e çıktığını farkedecek. Bunu ağırdan işlemeleri çok güzel ve Bu sırada umarım yine harika
detaylarla ödüllendirileceğiz.

Bir kitap iki keçinin kesişim kümesi olunca. -Yarın darağacında bu kitaptan sorumlusun Hilal
Önce Smyrna ve Kral These, sonra Barbarları Beklerken ve son
olarak Tevfik Fikret. Bu konuda sosyal medyada gördüklerim beni
inanılmaz mutlu ediyor. Her yaştan birçok kişi dizinin etkisiyle
bunları araştırıyor, paylaşıyor
ve bu kitle giderek büyüyor. İşte bu sebeple bir hapse düşsek içimizi
ısıtacak
4 şeyle ; su, battaniye ,kitap ve Leon gibi detaylarla bizi mutlu edin
lütfen. Leon için babasıyla olan
çatışmasının karakterinde yaratacağı etki, Cevdet Albay’a olan
şüphesi, Hilal’in şimdilik kırılması imkansız gibi görünen inadı ve bu
üçgenin Leon’da
yaratacaklarını merak ediyorum. Eğer ki Leon'un bestesi sözlerine aşık
olduğunu farkederse, öylesine tutkulu, imkansız, nefesleri kesecek bir
şarkı duyacağız. Ege’nin sularının iki farklı kıyısında Hilal ve Leon
için bir şarkı yazılmışsa eğer muhtemelen bu Bir Fırtına Tuttu Bizi olacak. ( Günümüzde birçok oyuncu her karakterde aynı
performansı gösterirken, ben Boran Kuzum’u ayrıca tebrik ediyorum. Zıppır Suat’tan,
Şehzade Mustafa’ya ordan Teğmen Leon’a derken birbirinden farklı 3 karakteri
canlandırdı ve hepsi de şahaneydi. Yolu açık olsun!) Her hafta özenle hazırladıkları bölümler için tüm Vatanım Sensin ekibinin emeklerine sağlık. Listelerde bol şans :)
Teşekkürler!!!!!
Not : Örnek verdiğim eserlerin gerçek hikayeleri hakkında bilgi içermemektedir. Tamamen konuya uygunluğu için seçilmiştir.
Not : Bölüm fotoğraflarına ve fragmanlarda bölümün en göz alıcı sahneleri paylaşılıyor. Bu da izlerken bir sürpriz yaratmıyor ve anlamını yitiriyor. Umarım bu konuya Vatanım Sensin ekibi daha fazla hassasiyat gösterir.