Öfkeleri, aşklarının şiddetinden.
Hülya ve Kerim… HülKer… Aşkın en hırçın hali. Denizler gibi dalgalı, rüzgar gibi uğultulu ama durulduğunda kum gibi parlak, inci gibi değerli. Denizler dalgalanmadan durulmaz ya, siz de durulmayacaktınız elbet. Kolay değil yaşananlar. İkiniz de haklısınız ve üzgünüm ama ikiniz de kırıcısınız. Aslında bu iyi bir şey, öfke kalpte durursa kalbi yakar. Öfkenizi kustunuz, şimdi sadece birbirinizin değerini anlamanız gerekiyor. O da olacak elbet, güzel günler de gelecek. Ama şimdi dramanın da gereklerine yaslanarak biraz acı çekeceğiz. Hep birlikte.

İçindeki çocuğa sıkı tutun Hülya... 

Yüreğinin en derin köşesinde çocukluğunu taşıyan Hülya, onu kaybetmekten korkan Hülya, ah be Hülya. "Bana her zaman kim olduğumu hatırlat." dedin ya çocukluğuna merak etme, hatırlattı. Çocukluğunu hatırladığın için Kerim’le bağıra çağıra kavga edebildin sen.

Sadece böyle baksam sana, her şey yalan olsa...

Kerim… Sevdiğin kadın, Hülya’n üşümesin diye üzerini örttün ya şefkatle. İşte o şefkate sığınarak hesap sorabildin sen.

Aşk acıtır, aşk incitir. Bir insanı en çok sevdiği yaralar. Ama sonra o yaraları da sevdiği sarar sarmalar. Düğme kopacak mı? Düğme, onlara ne katacak ya da onlardan ne götürecek? Hepsini göreceğiz. Artık kim haklı, kim haksız meselesinin de uzağına düştük. İkisi de haklı ve benim derdim bu yangından ikisinin de en az hasarla çıkması. 

Peki, Kerim ve Hülya nasıl yeniden HülKer olacak? Aslında yeniden diye bir şey yok, onlar kopmuş gibi görünseler de zincirle bağlılar birbirlerine. Hülya, Kerim’e Cem’i anlatsaydı Kerim kıyameti koparmazdı. Bahar’dan bahsetseydi, Kerim Bahar’a da babalık yapardı. Kerim’i yaralayan bunları Hülya’nın ağzından duyamamak…

Hülya, nasıl anlatacaktı peki? Nasıl güvenecekti? Nereden bakarsanız bakın çok zor. Sevildiğini duymadı Hülya, o da haklı.

İlk bölümden beri beklediğim sahnelerin başında bu yüzleşme sahnesi geliyordu. Bir diğeri de Kerim'in tecavüzü öğrenmesi. Hayal ettiğimin çok ötesinde bir yüzleşme sahnesi izledim. Tertemiz, saf. Sesler yükseldi, Süliş'in porselenleri parçalandı, ev birbirine girdi ama benim hissettiğim misafirliğe gittiğim evde kavgaya tutuşan bir çiftti. Hülya ve Kerim’in yanı başındaydım. Ne kamera vardı aramızda ne de onlar rol yapıyordu. Bir sahne bu kadar gerçek olabilirdi... Burcu Biricik ve Birkan Sokullu oyunculuk çıtasını yükseltmeye devam ediyor. Daha ne kadar şaşırtacaklar beni, daha nasıl sahnelere imza atacaklar merak ediyorum. Su gibi oynamış ikisi de, su gibi...

Ah aşk! İki haklı kalbin dalgalı bir denizde birbirini bulma halisin belki de. Çırpınmak, birbirini bulabilmek için. Aşk; yosunlar arasında kaybolan kalplerini, bir istiridye kabuğunda sunacak elbet ama diyor ki sabredin. Peki, sabredelim…

Hem çok seviyorum dostlar başına
Hem sıcak demir aşk olsun tutana

"Ben yoruldum, söyle senin gücün var mı hala?" diye birbirine soran HülKer’e destek olmalıyız çünkü. Yana yana, kapıldığımız rüzgara uzanacağız. Onlar dans edecekler, sanacaklar ki sadece elleri, kolları birleşti; kalpleri birleşti anlamayacaklar, biz göreceğiz. Rüzgara kapılacaklar, sonra o rüzgar kalplerini yumuşatacak yavaş yavaş, bekleyeceğiz.

Kafedeki dans sahnesine de ba-yıl-dım! O nasıl bir atmosferdi, hayranlıkla bakakaldım.

Hülya ve Kerim'i düşünüp, onlarla beraber acı çekerken diğer kahramanlarımıza da kucak açtım bir yandan... Hüseyin ve Zeynep’i düşündüm. Geçmişlerini anımsadım. Sonra Zeynep’te gururlu bir kadın gördüm.

Bayram Cevher sen bir çılgınsın!

Bayram Baba’ya uzandım. Kalbinin ne kadar büyük olduğunu gördüm. Sırf kızı mutlu olsun diye rap konserine gittiğini görünce Bayram Cevher’i neden sevdiğimi bir kez daha anladım.

Badecim senin babanın yüreği birazcık kocaman. Şanslısın bak.

Bade’de hayal kırıklıklarını, geçmişin acılarını gördüm.

Süheyla Hanım’da evi çekip çevirmenin ne kadar önemli olduğunu gördüm.

Ben bu sahne için tam 36 bölüm bekledim, başa alır alır izlerim.

Ceren’de geçmişin geleceği nasıl da etkilediğini gördüm.

Atıf ve Aysel’de sadakatin nasıl olduğunu gördüm.

Arda ve Ceylan’da gençliğin heyecanını gördüm.

Filiz’de hüznü ve bilinmezliğe gidişi gördüm.

Acaba hangi bebek gitti?

Melek’te hırsı gördüm.

Kaya’da bir kalbin ne kadar temiz olabildiğini gördüm.

Nilay’da kalp kırıklıklarını gördüm.

MahZey gelir mi dersiniz? 

Ve Mahir’de neden onun gibi bir dosta ihtiyacım olduğunu gördüm.

Ben bugün çok değerli şeyler gördüm sevgili Hayat Şarkısı seyircisi… Bir dizinin sadece dizi olmadığını bir kez daha anladım. 36 haftadır dökülen her bir kelimeme ilham katan; dış, iç, gece, gündüz demeden bu soğuklarda bölüm yetiştirmeye çalışan canım Hayat Şarkısı ekibine binlerce teşekkürler. Dilerim, böyle kusursuz bir bölümün karşılığını kat kat alırsınız. Dilerim, hayatınız boyunca emeklerinizin karşılığını bulursunuz. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER