Selam
Karayel’ci,
Sen
de temposuz başlayıp son anda hızlanan bölüm yüzünden kafası karışanlardan
mısın? Öyleyse devam…
Mutlulukla
farkına varıyorum ki ekibimiz, ben ‘Yoksa
hikâye bitirilmeye mi çalışılıyor?’ diye düşünmeye başlayalı henüz aşağı yukarı
iki hafta olmuşken yepyeni düğümler atmışlar ortaya, çok mersi. Bir yandan
haftalardır bizimle olan sorunların çözümüne yaklaştığımızı hissediyoruz, bir
yandan da bildiğimizi zannettiğimiz gerçekler tepetaklak oluveriyor. Bir de
üstüne bambaşka mevzular çıkıyor ortaya.
Kasadan ceset mi çıktı?
Şahsen
ben, Ayşegül ve Poyraz kendi aralarında konuşup anlaştıktan sonra hikâyenin tekrara
binmesi ihtimalinden biraz korkuyordum. Gerçi o cephedeki başa sarıp durmalar
yine eleştirilir de, Ayşegül’ün Saygunerler'in evinde tıkılıp kalmak zorunda
olması fikrini çok kabul edemiyorum. Hani inançsızlığımı askıya almaya
uğraştığım halde yerine oturmayan bir şeyler kalıyor. Sinan o mektubu cebine
atarken pekâlâ kasanın içinde görüntüleri barındırabilecek bir alet olup
olmadığını da söyleyebilirdi mesela. Ya da Ayşegül’ün eve dönüş nedenini
saklamak için daha geçerli bir bahanesi olabilirdi.
Ayşegül
ve Poyraz meselesini bu kadar çabuk sonuca bağlamak istemeyişinizi
anlayabilirim, hatta sezon hikâyesinin devamı açısından da bunun yerinde bir
karar olduğunu savunabilirim; ama Ayşegül’ün –veya Poyraz’ın –şantaj meselesini
Bahri Baba’ya anlatmamalarını mantıksal bir zemine oturtamıyorum şu an. Gerçi en
sonunda Sinan bahsi geçen mevzuyu Despina’ya söylemiş bulundu. Despina tüm
bunları kendisine yediremeyerek Bahri’den habersiz teslim mi olacak, tüm aile
Ayşegül ve Despina’yı kurtarmak için Nevra’ya karşı güç birliğine mi gidecek,
göreceğiz.
Seleksiyon eleme demek, futboldan falan bilirsin.
Nevra’nın
alt edilmesi zor ve dişli bir rakip olduğuna da inandık bu arada seyirci
olarak. Mümtaz’ın başına saldığı kadının Rus ajanı olması ayrıntısıyla, Halil’i
eline geçiren istihbaratın bizzat kendi ellerinde olduğunu göstermiş oldu.
Zaten ne kadar duygusuz ve akıllı olduğunu her şeyi Yavuz’un üstüne yıkıp
oğlunu öldürmesiyle öğrenmiştik. Şimdi işler, istihbaratın başına Mümtaz’ı
geçirmeye çalışması ve Ayşegül’e uyguladığı şantajla daha da büyüdü. Bir de tüm
bu derin devletimsi işlerin yanında kaynana olarak da görevini sürdürüşü var ki,
bir kadın kötülük ve sinsilikle birleşince ortaya ne kadar muazzam bir karakter
çıkıyor dedirtiyor insana. Sahiden, ayakta alkışlamak istiyorum Nevra’yı.
Tabii
her sinsiliğin arkasında ortadan kaldırılmaya kıyılamayan tehlikeli ayrıntılar
olduğu gibi, buzlar kraliçesi Nevra’nın da kişiliğiyle tamamen ters düşen
yumuşak bir karnının olacağını tahmin etmemek aptallık olurdu. Şimdi geriye,
Orhan Solmaz’la silahlı kadının Nevra Sayguner’le ne tür bir bağlantılarının
olduğunu anlamak kaldı. Nevra’nın zaaflarını görmek, insanî yanlarını izlemek
keyifli olacaktır eminim.
Yazı devam ediyor...