Bitmiş bir ilişkiden daha kötüsü yarım kalmış bir ilişkidir. 

Bu kaynanalık meselesine dönecek olursak, yahu Ayşegül’ün kadının karşısına çıkıp “Biz Çınar’la gerçek anlamda karı-koca olmadık, asla da olmayacağız.” minvalinde laflar etmesi biraz komik değil mi? Öncelikle, tamam diyelim ki oğluna layık gördüğü hayatı yüzüne vurmak istedi. İstedi de, insan kocasının annesine “Biz oğlunla yatmıyoruz.” der mi ya? Düşündükçe gülüyorum çünkü Nevra da şok falan oldu baya. Hayır, zaten Çınar’ın da Ayşegül’ü neden sevdiğini anlamıyorum, e aralarında bir şey de yok, Çınar’ın rest filan çekip Ayşegül’e “Biz neden evliyiz o zaman?!” diye bağırıp çağırması gerekmiyor mu? Hadi diyelim ki, Çınar daha önce söylediği gibi anlayışla karşılıyor Ayşegül’ü. O zaman çocuk konusunun açılması mıydı fikrinin değişmesi için gerekli olan tek şey? Çınar neden annesinin her dediğini yapmak zorunda hisseden, onun tüm sözlerine değişmez doğrularmışçasına bakan bir tip ya? Bir hayal olarak kalacağı düşüncesinden Ayşegül’e masaj yapmaya, yatak odasında kıyafet çıkartmaya kadar uzadı iş Nevra’nın bir anda aklına girmesiyle. Nevra <3

Bir de şunu belirtmem gerekir ki, Ayşegül, karşısındaki sarhoş ve gözü dönmüş bir adam dahi olsa, istemediği takdirde hali hazırda sakat olan Çınar’ı rahatlıkla püskürtebilir (püskürtmek?). O nedenle yok efendim ben istemedim ama beni taciz etti, ah hamile kaldım, tüh çocuğum olacak klişelerine girerseniz fena bozuşuruz. Zaten öyle olacağını da düşünmüyorum. Ayşegül, Çınar’ın bu ısrarını soğukluk ve ayrılık için bir fırsat olarak kullanır ve hatta olay esnasında kafa karıştırmak için Poyraz’ı bile ortaya atabilir diye düşünüyorum. 

Ajancılık.

Fakat Nevra’cım sen ne pislik bir insan çıktın ya, helal olsun. Ayşegül’ü eve bağlamanın çok basit ve etkili bir yolu vardı. Çınar, yaşadığımız günlerimizin kıymetini bilmeliyiz edebiyatı yaparken ortamı tek bir sözünle manipüle etmeyi başardın. Hayır, bu anneden bu çocuk nasıl çıkmış? Çınar’ın gerçek babası kim de böyle saf olmuş bu çocuk? Kim bu Orhan Solmaz? Teşekkürler.

Bölüm asıl ivmesini sonlara doğru kazandı. Eda, Kerem üzerinden güzel bir darbe yerken Poyraz’cım Karayel muazzam bir ters köşeyle oyuna dâhil oldu ki yine sanat eseri gibi senaryo yazmışsınız dedirtti. Videodan bir şey çıkacağını az çok biliyorduk da elleri bağlanmamış Kerem ayrıntısı da ince düşünülmüş cinstendi gerçekten. Poyraz boş silahla yem etmiş kendisini Eda’ya. Kerem’in bundan sonraki işlevi ne olacak, bizi girişime ne kadar yaklaştıracak, Eda’nın tüm bunlara reaksiyonu bizi uzun vadede Poyraz’la aralarında başka türlü bir ilişki düşünmeye itecek mi, izleyeceğiz. Ben kurguyu çok beğendim. Mümtaz’ın düşman saflara geçişiyle beraber düğümler artacak ve işler daha da sarpa saracaktır. Bu açıdan yine merak uyandırıcı bir bölüm olmuş.


Gün geçmiyor ki bir Karayel daha aklını çıldırmasın.

Son olarak, Fatih’i hikâyede tutabilmenin yolunun Sadrettin’den geçeceği aşikârdı. Songül’ün, ilk defa sevilmiş olduğuna inancının yıkılışını görmek, Ece Özdikici performansıyla birleşince de hayli dokunaklı olmuş. Ben kendi adıma bu üçlüyü izlemekten keyif alabileceğimi düşünüyorum. Bu arada Sadrettin tekrar Songül’ü sevmeye mi başlar, an gelir Fatih de Songül’e karşı boş olmadığını mı anlar, bilemem. Sadrettin’in Hasan Yağmur’la bir bağ oluşturması fikri de geçen sezondan beri beklediğimiz bir durum aslında. (Her Hasan Yağmur deyişimde Sema’nın “Hasan Yağmur kim ya?” tepkisi geliyor aklıma.) Psikopat ve sevecen Sado’yu izlemek çok zevkli, 

Begüm ve İpek zamanlarından aşina olduğumuz üzere. O yüzden, ben varım diyorum. Bu haftalık da bu kadar Karayel’ci.

Üzülmediğimiz bir hafta olsun. Sevgiyle kal.  


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER