Kısa kısa...

● Ömer’in Defne’yi kendisinin seçmiş olduğunu hatırlaması bence günün en tatlı anlarından biriyidi. Dişimizi yeterince sıkarsak, Ömer’in daha da gerilere gidip Defne’yi taaaaa küçücükken görüp bayıldığını hatırlamasını da sağlayabiliriz. Ne de olsa işimiz gücümü böyle anlar için telepati yapmak!

● Böyle anlar derken, şahane anlar demek istiyorum tabii ki! Literatürümüzde “an” kelimesi dilden dökülür dökülmez ruh eşi olan “şahane” sıfatını bulmadan kağıda kaleme düşmüyor artık. İşbu sebep tüm anları bunun gibi şahane olanlardan rica ediyoruz lütfen. Amacımız tümüyle kamu yararı. 

● Şu noktada, kamu yararını ispat konusunda biraz zorlansam da, Deföm yararı konusunda bir miktar önemli olduğunu düşündüğüm bir konuya da parmak basmadan olmaz. Biz rüzgar çanlarının sesini boşuna mı dinledik? Zaten kahramanlarımızın yüzlerinde hissettiği o tatlı meltemleri bizzat hissedemediğimiz için biraz eksiğiz, seslerini de ancak azcık hayal edebiliyoruz; bari metafor metaforluğunun hakkını verseydi fena mı olurdu? Benim o rüzgar çanı makarnalarının boyanmamış olanları için hayallerim vardı. Ömer’le Defne ertesi gün öğlene kadar uyumak suretiyle kahvaltıyı transit geçip direk onları kaynatıp yiyecekti filan. Yoksa benimkisi fazla fantezi mi olmuş? Ama musluğa bakıyorum da, fazla fantezi kimsenin gözünü çıkarmıyormuş gibi görünüyor. Tamam olayımız buysa ben buna da tamamım ama o vakit “rüzgar çanı = vuslat” denklemini çözdüğünü anladığı Defne’ye sad puppy bakışlarıyla “Haklısın çok zaman kaybettik” diyen Ömer’i kafamda nereye oturtacağımı bilemiyorum. Sap gibi ayakta kaldı adam.

● Bu “şahane an”ı önümüzdeki bölümlere havale ettikten sonra, bu bölüm pek bir şenlikli olan İplikçi rezidansının adresini isteyecektim ben sakıncası yoksa, zira oraya bir at nalı bir nazar boncuğu neyin bir şey sarıp göndermek icap ediyor şu an. (Umarım bunlardan herhangi biri bir başka nahoş anı tetiklemiyordur!) Aynısından hep yapın çok yapın döne döne yapın, ben her birini oturur tekrar tekrar izlerim. Ama Koriş insaf et lütfen, Şükrü de gelsin. Et met canını çektirdin zavallı adamın! 

● Yeri gelmişken gıda perakendecileri derneğinden elime ulaşan bir bildirimi sizinle paylaşayım. Ömer’le Defne bir daha alışverişe tok çıksın diyolla. “Süt ürünleri, şarküteri ve hamur işleri reyonları için özellikle tehdit teşkil ediyorlar, kritik stok seviyesinde bulunan noktalar içeri almasın” diye robot resimlerini kapıya yapıştıran lokal zincirlere bile rastlanmış, haberleri olsun. 

Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER