Kimi insan karanlıktan korkar. O
karanlığın içinde bir ışık görürse, ardında kötülük olup olmadığını düşünmeden
aydınlığa yürümeyi tercih eder. Kemal ise yer altından, karanlıktan korkmayan
insanlardan. Karanlıktan korksa zaten “kara” sevdaya düşmezdi. Ama bu bölümde o
karanlığın içinde öyle bir ışıkla karşılaştı ki gözleri kamaştı. Bu aslında
Nihan’la birlikte ilk girdikleri karanlık değildi, ilkinde karanlık dehlizlerde
kaybolmuş, bir çıkış yolu bulamamışlardı. Ancak bu sefer Kemal bu karanlıktan
elleri, kolları ve kalbi umut dolu çıktı diyebiliriz.
Dayanamadı en sonunda patladı, bir yıldan uzun bir süredir kafasını kurcalayan soruları haykırdı. Nihan neden
Emir’i tercih etmişti? Neden ondan kopamıyordu? Emir’in elindeki koz gittikten
sonra neden hâlâ onu terk etmiyordu? Neden kendisinden kaçıyordu? Neden? Neden?
Neden? Ne zordur zihnini kemiren cevapsız sorularla boğuşmak, bir bilinmezlikle
mücadele etmek… Ama aldığı cevap öylesine güzeldi ki tüm çektiklerine değdiğini
düşündüğüne eminim. Nihan hâlâ Emir’den nefret ediyor ve hâlâ kendisini seviyor!
Yetişkin bir Kemal, şu hayatta Nihan’ın aşkından başka ne ister ki zaten? Bunu
bir kere öğrendikten sonra kim takar yalandan bir “Bitti!” çıkışını?
“Her şey bitmedi
bitemez
Aşkımız kalmasın
yarım
Mutlu günler geri
gelsin
N’olur hiç
ayrılmayalım”*
Mutluluğun resmini çizmek için uğraşma Abidin, fotoğrafını çekmişler!
“Eyvahlar olsun, sen hâlâ deli gibi Nihan’ı seviyorsun. Başkasından
çocuğu olmasına rağmen seviyorsun, evli olmasına rağmen seviyorsun. Seni sen
yapan her şeyi bir bir bırakıp onu seviyorsun!” Bunda bu kadar şaşıracak ne
var? Başkasıyla evli olması, hatta çocuğunun olması belki yaklaşması için bir
engel oluşturabilir ama içindeki sevdayı söküp atmasını nasıl sağlasın? Üstelik
ortada eşi ve çocuğuyla mutlu mesut yaşayan bir kadının peşinden sapıkça koşan
bir Kemal yok ki. Leyla’yı bu kadar dehşete düşüren şey, aksine beni sonsuz
mutlu ediyor. Kemal’in ısrarla ve inançla aşkının peşinden koşması, hiç
yılmadan mücadele etmesi ama bunları yaparken zekasını da geri plana atmamasını
çok seviyorum. Dışarıdan bakan biri bu halini zavallıca olarak nitelendirebilir,
ama bence tam da bunlar onu “Kemal” yapıyor.
Kemal yalnızca bir kere gitmedi
Nihan’ın peşinden, o da en büyük hatası oldu sanırım. O gün hapishanede o
görüşe çıksaydı belki de hayatı çok başka bir şekilde akabilirdi. Aynı çatı
altındayken, o gönlündeki aile tablosu bir geceliğine gerçek olmuş gibiyken,
Nihan’ın ve aslında hep hayalini kurduğu kızının bu kadar yakınındayken
yanlarında olamamak Kemal’in içini nasıl da acıttı. Telefonunu verme
bahanesiyle girdiği odadan çıkamayışı, hasreti ve boğazında atan kalbiyle
çaresizce yavaş yavaş Nihan’a doğru çekilişi beni derinden etkiledi. Bir aile
olamamanın hayıflanması ve yürek sızısı okunuyordu gözlerinden. Nihan o gözleri
göremese de bence bunları yüreğinde hissetti ve Kemal’in yanlarında kalmasına
sesini çıkarmadı. Bu sayede Kemal ürkerek bir ucuna kıvrıldığı yatakta belki de
uzun zamandır en huzurlu uykusunu uyudu. Ve gün de Deniz’i görünce, onun neşeli
cıvıltılarını duyunca aydınlandı. Ona dokunmak için bile Nihan’ı kollayıp
uyuduğunu teyit etmesi ne acı aslında. Halbuki Deniz onun dünyalar tatlısı kızı,
pamuk prensesi, ama içinden geldiği gibi öpüp koklayamıyor. Neyse ki Nihan,
Fehime’nin onca söylediklerine, defterine yazdıklarına rağmen kızına, onu
babasıyla kavuşturacağına dair söz verdi. İnşallah bir an önce tutar bu sözünü.
Kemal’in hayalindeki hayat böyle bir şey, ancak o
istediğini elde edemiyor. Ama hiç değilse istemediğinden kaçmak için en doğru
hamleyi yaptı. Her sabah uyandığında göreceği yüzün Nihan ve Deniz'e ait olmasını
isterken, Asu’yla karşılaşacak olması aklına yeni dank ettiyse demek ki. Köy
yanar deli taranır modunda, ortalık o kadar karışıkken hâlâ gelinlik provasını
düşünen Asu, nihayet bu provalara gitmekten kurtuldu! (Size çeyrek altınları
boşuna hazırlamayın demiştim, o parayla dolara yatırım yapın.) Kemal’e yakışan
da buydu zaten. “
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık/Yahut hiç
sevmeseydi/Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?”** Nihan
onunla olsun veya olmasın, Kemal,
Kemalliğinden bir şey kaybetmemek, kendi
içindeki hislerin hakkını vermek için bozdu o nişanı. Asu’nun evinden çıktıktan
sonra da, boğazını sıkan bir ipi çıkarmış gibi derin bir nefes aldığı gözümden
kaçmadı.