“Canım kurban Mestan’ı kim öldürdü?” sorusu bu haftanın en
akıl çelen sorularından biriydi. Cevabın kim olduğundan çok, Sarp’ın kendini nasıl
aklayacağını merak ederek ara verdiğim İçerde’ye yeniden göz attım.
Kötü adamların düşmemeleri gereken tek hata, birilerine güvenmek. En başta da kendilerine... Celal kendine bu denli güvenmenin yarattığı hava ile hatalara düşmeye başladı. En yakınında tuttuğu, işlerini teslim ettiği Alyanak'ın bile kendi koltuğunda gözü olduğunu anlamayacak kadar emin kendinden. Fakat bu denli bir ego, böylesine bir özgüven insanı en ummadığı yerde tepetaklak edebilir ki etti bile.. Rüzgarın ters esmesi ile birlikte, Alyanak’ın bütün ihaleyi Sarp’a bırakarak nihai hedefi
olarak Celal Baba’nın yerine geçmesi akıllıca bir hamlemi diye düşündüm
durdum. Celal’in en sıkı adamlarından
birini öldürüp, bu süreçte Davut olmak üzere herkesi birbirine dolayarak bir
nevi kendini sağlama aldı, kabul. Celal’in Sarp’a olan öfkesinden de
yararlanarak hem dikkatleri dağıttı hem de Celal’i piyon gibi oynattı ya da
oynatmaya çalıştı diyelim. Tüm bunlar hatasız şekilde işlese, Sarp işlere el atmasa Alyanak sonunda istediğine ulaşabilir miydi? Davut ya da Minik ve hatta Sarp'ın bile kabullenemeyeceği bu durumda Alyanak sadece Celal'i öldürmesi ile kalır ancak arayı açmadan kendi de yanına giderdi. Fakat şimdi kendi mezarını kendi kazdı, desek yanlış olmaz. Mezara doğru adım adım ilerlerken kendi elleri ile bir güzel de Sarp'ın yerini sağlamlaştırdı, sağ olsun. Celal Baba’nın ölmüş gibi gösterilmesinin nedeni de
ortada... Zaten koca bir bölüm boyunca Sarp kendini nasıl aklayacak, gerçek hain
nasıl bulunacak ve Celal Baba ne yapacak üzerine kurulu bir hikaye izledik. Bu
hafta şahit olduğumuz Sarp- Celal işbirliğinin bu kadar önemli olmasının nedeni
bu kez en yakınlardan bile gizli olması... Ne Celal Mert’e açıkladı durumu ne de
Sarp Melek’e. İşte bu oyunla birlikte Sarp hiç olmadığı kadar “içeri”
girdi. Celal Baba en yakınındakilerden
birini ölüme birini de hainliğe kaptırdı ancak kendisine uzun bir müddet yol
arkadaşlığı yapacak yeni bir dost buldu.
İçerinin çok kalabalıklaşması pek makbul olmadığından gerek
Sarp ne kadar içerde ise bu hafta anladık ki Mert de o kadar dışarıda. İzlediğimiz
bölümde benim için en önemli nokta Mert ve Sarp’ın konumlarının yavaş yavaş
değişmeye başlamış olması oldu. Özellikle Mert cephesinde işler iyice boyut
değiştirmeye başladı. Canı kadar sevdiği babası için her şeyi yapmaya hazır
olan Mert’in, söz konusu Eylem ve Füsun olunca yavaş yavaş törpülenmeye
başladığını gördük. Eylem’in varlığı ve aralarındaki aşk ileride Mert’in canını
çok yakacak belli, hatta Eylem’in canını yakmak zorunda bile bırakılabilir diye
düşünüyorum. Mert’in zaaflarını bir kenara bırakırsak değişen bir diğer durum
da Mert’in ikinci plana atılmaya başlanması ve bu durumun Celal- Mert ilişkisini
yansımaları... Celal’in herkesten gizli Sarp ile oyun kurması, babasının
ölmediğini öğrenen Mert’in sevincini kursağında bıraktı belli. Her ne kadar
gizlemeye çalışacağını düşünsem de kıskançlık sarmaşık gibi bünyesini saracak
gibi görünüyor..
Tüm bu hikayeye ve merak unsurlarına rağmen, dokuzuncu bölümünü geride bıraktığımız İçerde'de hala bir
şeylerin tam olarak oturmadığını, olmamışlığını hissediyorum. Bu hissiyatın en büyük nedenlerinden biri de bazı karakterler ve inandırıcılık problemleri. İlk bölümden beri Melek’in olmamışlığını dile
getiriyorum. Tekrara düşmek istemem ancak patlama sahnesinin ardından Melek ve
Yeşim’in tepkilerini aynı karede görünce bir kez daha Melek karakterini
sorguladım. Yahu senin babam dediğin adam gözlerinin önünde yanarak ölmüş, bunu
da senin yardımların sayesinde sevgilim dediğin adam yapmış.. Öfkelenmen,
acılar içinde olman gerekmez mi? Demek ki gerekmiyormuş.. Zira Mert ile yaptığı
telefon konuşmasında anladık ki bu tüp acı olaylarda bile sıradan tepkiler
verilebiliyormuş. Şimdi bu noktada Melek karakterinin soğukkanlılığı olduğuna
mı inanalım yoksa hala birtakım şeylerin olmamışlığına mı? Bu noktada bir kere daha tekrar etmek isterim ki, Gözde Kansu mükemmel bir Yeşim izletiyor bize. Kurnazlığı, Celal'e olan sevgisi, kıvrak zekası ve imaları o kadar dozunda o kadar yerinde ki her hafta daha çok görmek istiyorum.
Dokuzuncu bölümün bende bıraktığı izler böyle. Bir pazartesi daha biraz merak, biraz da alışkanlıkla
İçerde izleyerek geçti. Gelecek haftaya dair en büyük merakım da Celal Baba’nın
kendi cenaze töreninde nasıl bir sürpriz yapacağı... Kim bilir belki arayı pek
açmadan töreni bozmaz Alyanak’ı Mestan’ın yanına uğurlarız?
Haftaya görüşmek dileği ile.