Zekisin fakat çalışmıyorsun Pamir. Bana velini çağır çocuum!
Bu öğrenme sürecinde de Pamir’in hamleleri rotayı belirleyecek diye düşünüyorum. Pamir şu an Defne’den çok, yaptıkları ve yapmadıklarıyla Ömer’e karşı oynuyor gibi, onun tetikleyici gücü. Defne’nin aklını çelmek için kendiliğinden yaptığı herhangi bir hamle yok, karşılıklı normal takılıyorlar ama Defne arkasını döndüğü zaman Pamir kendi muhatabı, olayın ana öznesi Ömer’miş gibi ona gazı veriyor. Şimdilik her şeyi keyifli bir oyun gibi algılayan Pamir’in gerçek rengini, iş ciddiyete bindiği zaman göreceğiz. Şu an elini açık oynuyor gibi dursa da aslında hâlâ kapalı bir kutu. İçinde ne düşündüğü veya hissettiği bir muamma. Dışarı yansıyansa; Defne’ye karşı arkadaşça yaklaşımı ile Ömer’e karşı net ve dürüst duruşu.

Aşkla değişmek, duruşunu bozmak konusunda söylediklerinde bir parça haklılık payı da var aslında. Ama ben, her şeye rağmen aşkta ve savaşta her şey mübah anlayışını kabullenemiyorum. Aşk elbette ki duruşumuzu bozar, keskin çizgilerimizi yumuşatır. Ama ben elini kirletmeden, yalana dolana başvurmadan mücadele etmeye inanıyorum. Mesela başkasının emeğinin üstüne oturmadan, ortada olan durumu kendi lehine manipüle etmeden… Pamir o kitabı kendisi düşünüp, emek harcayıp alsaydı benim gözümde esas mücadele bu olurdu. Zira aşkla duruşu bozmak, karakterini bozmak değildir, delikanlılık iyidir.

Ayrıca Pamir’in atladığı nokta şu ki; Ömer o kitabı, Pamir’e karşı bir hamle olsun da Defne’nin gözünde kendisi öne çıkabilsin diye almadı, yegâne amacı Defne’yi mutlu etmekti. Pamir’in varlığı yalnızca Ömer’in bir jest yapması için itekleyici güç oldu. Oysa Pamir durumu sadece bir oyun olarak gördüğü için kendisine karşı geliştirilmiş bir hamle sandı ve kendi hamlesini yaptı. Pamir’in bu pisleşmeye yönelen ataklarıyla tetiklenen Ömer de, Defne’nin aşkını bilmesine rağmen, panikle harekete geçti ve hataya düştü. Pamir’in kitabın üstüne yattığını öğrenince, en iyi bildiği mücadele tekniği olan Defne’nin üstüne gitmeyi ve onun üzerindeki etkisini kullanmayı denedi. Oysa karşılığında yeni bir güven ortamı sunmadan Defne’yi kendi aşkıyla yüzleştirmek, tavşan kardeşi daha fazla korkutup üzmekten başka bir işe yaramıyor.


"Kalmadı gözyaşı ağlamaya..."**

Pamir kendi içinde sırf Defne ve Ömer bir araya gelsin diye bir misyon edinmemiştir, Ömer’i harekete geçirecek tüm hamleleri bu uğurda yapacak kadar yüce gönüllü bir insan olduğunu da düşünmüyorum. Ki onun çabasına da ihtiyaç yok zaten. Ömer Defne’ye yürüyeceği doğru kanalı keşfettikten sonra gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Pamir ise hikaye dinamiğinde Ömer doğru yolları keşfedene kadar deneyeceği yolların kapısını açacak. Hele bir Ömer kendi oyun kurucu kimliğine dönsün, o zaman daha da keyifli hale gelecektir bu çatışma.

Ayrıca Pamircim, sen Defne’nin fotoğrafına bakarsın ama o, kendisini terk edip giden sevdiğine bir yıl aradan sonra ilk defa elleriyle pazı sarar. Defne Ömer’den başkası için pazı sarmaz, Ömer de ondan başkasının elinden pazı sarması yemez, yiyemez. Ama Defne’nin elinden olunca da afiyetle, kendinden geçerek götürür. Çünkü o pazı sarmasını o an kıymetli ve lezzetli hale getiren şey, özünde Defne’yi o yemeği yapmaya iten motivasyondur; pamuk kalbinin ince düşüncesi, sevdiği adama karşı hissettiği merhamet ve her şeye rağmen yüreğinden taşan cömert aşktır. Bu nedenle ev ahalisinin ve Pamir’in yemesine bozulmadım, mühim olan Ömer’in o yemeğin içine katılan naif önemsenmeyi öğrenmesi ve bunu içinde hissetmesiydi.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER