Kerim’in Hülya’yı hastane odasında tek başına bırakıp eve
dönmesi, döndükten sonra huzursuzluktan içinin içini yemesi, Hülya’nın bir kez
daha yalnızlığı iliklerine kadar hissetmesi ne kadar üzse de Hülya’nın Mehmet’i
gördüğünde gülen gözleri o kadar umut doldurdu içimi. Üzeri pis diye bebeğine
dokunamayan, uyanmasın diye sessizce yanına kıvrılan Hülya, sen ne güzel bir
annesin!
Hülya, Mehmet’le birlikteyken onlara sırtını dönmek zorunda
kalan Kerim’e ne demeli? Kolay mı sevdiklerine sırtını dönebilmek? Fakat en
güzeli üçünü denizin mavilikleri içinde, gülerken görmek değil miydi?
"Yatak yoksa da yatak sahnesi çekeriz." diyorlar.
Sevdiğini boynundan öpen Hülya ile ona gözünden tek bir
damla gözyaşı akıtarak karşılık verebilen Kerim birbirlerine dolanmışken,
“Ezsek eziği burada olurdu!” sahnesi kadar telaşla uyanınca gözümün önünden
film şeridi gibi aktı mutlu sabahları. Öyle güzel bir sahneydi, dalgalarla
süslenen… ‘Güneş saracak dört bir yanımızı’ dedirten…
Bu arada Lily de Hülya Cevher'le tanıştı, Hülyacım bana söylenecek bir söz bırakmadı. Hülya Cevher geri döndü!
Bayram Cevher'siz bayram olmaz!
Kerim sadece Hülya’ya değil babasına da kırgındı. Babası ise
sevdiğine, Süheyla Hanım’a. Süheyla Hanım da Bayram Bey’e. Cevherler
birbirlerini kırgınlık sarmalı içine almışken, bayram geldi. Bayram, Bayram
Bey’siz olmazdı. Bayram, küsleri barıştırırdı, sevenleri kavuştururdu. Herkes
kavuştu sevdiğine, Bayram Bey ve Kerim dışında.
Ben de kahveyi Bayram Bey gibi yapıyorum. Yaşasın, doğru yoldayım. :)
Bayram Bey, öyle yüce gönüllü ki… Sadece Hülya’yı değil,
oğlunu da biliyor. Kerim, Hülya’sız yapamaz bu saatten sonra. Bayram Bey, oğlu
aşk acısıyla yanıp kavrulsun istemiyor. Bir oğlunda yaptığı hataları diğer
oğlunda tekrarlamak istemiyor. Biliyor ki, Hüseyin bugün hala bir yerlere
tutunmaya çalışıyorsa, her şey onun yüzünden. Hüseyin’in Melek’in yanından
geldiğinde değişen ifadesinde çok şey gizli. Hüseyin, çok güzel seviyor. İnsan,
mutlu olsun istiyor gözlerine yakışan sevinci görünce.
Zeynep canım sen hayırdır?
Hüseyin ve Melek cephesine yavaş yavaş tekrar dönüyoruz.
Fakat bu sefer Zeynep, daha ilginç bir konumda. Rol yaptığını söylese dahi ben
Zeynep’in sadece rol yaptığına inanmıyorum. Onun içinde de bir şeyler
kıpırdıyor eminim. Fakat bu konuda konuşmak için biraz geçmişe dönmeye, biraz
da Zeynep’i gözlemlemeye ihtiyacımız var.
Melek ise Bahar meselesi açıldıkça değişecek. Belki de
Melek’in dönüşümünü ilk defa yakından göreceğiz. Gözüm, kulağım orada;
bekliyorum.
Mahir, canım Mahir! Elleriyle kavurma yapıp bayram sofrası
hazırlayan Mahir. Kıyamet koparken köy kahvesine oturup kahve içmen, ardından
hiçbir şey olmamış gibi İstanbul’a dönmen tam da sana yakışır bir hareketti.
Seni ‘İkinci Bayram Bey’ ilan ediyorum yüksek müsaadenle.
Almila Bağrıaçık'ı çok beğendiğimi söylemiş miydim?
Filiz’in velayet davası ortalığı birbirine katacak; kırılmayan,
incinmeyen kalmayacak. Filiz şu an farkında değil ama en çok üzülen de o
olacak. Çünkü Filiz, anneliğin ne olduğunu bilmiyor. Filiz de mutlu olsun
istiyorum. Ama Kerim’den, Mehmet’ten uzakta. Çünkü Filiz, hiçbir zaman Mehmet’i
gerçekten sevemeyecek. Mehmet’le bağ kurmaya çalışmadı ki. Hamileyken bile
birlikte geçirecekleri günleri hayal etmedi, hayallerini hep paralar süsledi.
Her ne olursa olsun, en güzel anne: Hülya Çamoğlu Cevher!
Bayram Bey, nasıl bir tavır takınacak? Süheyla Hanım, nasıl
karşılayacak? Hülya ve Kerim’in meseleye ve birbirlerine duruşu nasıl olacak?
Hepsini haftaya göreceğiz.
Tüm ekibin emeklerine sağlık; kahkahası da gözyaşı da
dozunda, çok keyifli bir bölümdü. Cem Karcı, dokundukları tüm mekanlara sihrini
yaymış; Aras Demiray, efsane görüntüler almış. Böylesine can acıtıcı meseleleri
öyle ferah bir şekilde yansıtmışlar ki hayran kalmamak ne mümkün. Denizin
ortasında aşkla sarılan Hülya ve Kerim’e huzurla eşlik eden Memo’ya kocaman
öpücükler; yine, yeniden, daima böyle güzel bir sahne izleten Cem Karcı’ya ise
binlerce teşekkürler.
Ve tatlı Poyraz ve Rüzgar’ımızın yeni yaşları kutlu,
şansları daima bol olsun.
Yarın Hayat Şarkısı'na yine zirveler yakışsın…