Aslında favori çiftim Ayten ve Ahmet’tir ama bu hafta
Nermin ve Lütfü’de de geçtiğimiz haftalarda fark edemediğim bir şeyi gördüm.
Nermin, ne olursa olsun hep Lütfü’nün yanında. Lütfü, batsa da çıksa da teselli
bulduğu son kişi yine Nermin oluyor. Klasik hikâye ya, bilirsiniz: Zengin adam
tüm mal varlığını kaybedince ailesi dâhil etrafında kimse kalmaz. İşte ben Özdemirler’deki bu birlik duygusunu
seviyorum. Çatlaklar, patlaklar ama canımız içiler. ^^
Yazın ortasında giydiği depresyon hırkasıyla isilik olma riskine
rağmen Nermin’in varlığı neşe kattı. Nermin’ciğim, #GülümseYeter. Bak o zaman
nasıl da değişiyor her şey. İştir bu, elbet bulunur. Allah ağzımızın tadını
kaçırmasın. Varsın, Lütfü yatağa en inşaat kokan haliyle girsin. Biliyoruz,
Nermin’in kalbine giden yol plazadan, CEO’luktan geçiyor ama olsun, o da olur
bir gün.
Birkaç karakter dışında bütün karakterlerin gerçekten
altından bir kalbi var ve oyuncular ile birlikte tüm ekip onlara öyle inanıyor
ve bizi de inandırıyorlar ki gerçek hayatta bu kadar iyi insan olmadığını
bildiğim için onlara dört, on dört elle sarılıyorum. Seçillerden, Cemlerden var. O kesin!
Uçan Lütfü. "Ü" ile.
Bu hafta “Yere göğe sığdıramadıklarımız” köşesindeki
isim Erkan Sever olsun mu? Bence olsun. Lütfü’nün ne olursa olsun kızamadığımız
o şeytan tüylü halini öyle güzel sevdirdi ki… Ne yaparsa yapsın kızamıyor da
insan. Hani o karışan CEO’luk görüşmesinden sonra Nermin’e bakışı yok mu? İşte
böyle sahnelerde farkını koyan oyuncular, oyuncular. Lütfü’nün biraz daha
işlenirse “Efsane dizi karakterleri” arasında olacağını düşünüyorum. Yazan,
oynayan, çekenler kalp ben.
"Bi' nane yedim ve babamın soğuk nefesini ensemde hissettim." bakışı.
Yukarıda kast ettiğim “birkaç” ismin ilki tabii ki. “Zeki” kötü olarak düşündüğüm ama “etik dışı” kötü çıkan Seçil. Bir de
Cem var. Aslında Seçil gibi Cem de “kötülüğüne” inandığım bir karakter. Seçil’in
Kemal’i kazanmak için neler yapabileceğini artık az çok tahmin ederken Cem’den
sürpriz ataklar görüyoruz. Cem, sınırları ve sinirleri zorluyor.
Bu hafta, Gülümse Yeter’de yaşadıklarımızı bir iki
notla toplayama çalışırsak:
-Hasan Dede, herkesi çalıştıracak, kararlı. Lütfü’yü
inşaata bile verdi. İnceden Yasemin’i de iş konusunda darlamaya başladı. Hasan
Dede, farkında olmadan birilerinin yuvasını yapacak da durun bakalım kim?
-Gül-Kemal-Seçil üçlüsünde ipler gittikçe geriliyor.
Kimsenin canı acın istemeyiz ama bu isimden biri taklaya gelecek gibi duruyor.
Taklaya gelecek ismin de Gül olmaması için Kemal’in Gül’ü koruması gerekiyor. Hastanedeki
hiyerarşik düzen dâhilinde.
Biz çıkalım mı sayfadan? Yalnız bırakalım mı genşşleri?
-Sarp ile Yasemin de işti, özgeçmişti derken
birbirlerinin yaralarına merhem olacaklar sanki. Yaşadıkları bu kadar patırtıdan
sonra mutlu olmayı hak etmek en çok bizim ponçiklere yakışacak.
Ayyyy, haftaya olsuuuun. ^^
***
Aile hikâyelerini
seviyorum. Ailemle oturup izleyebiliyorum. Beraber gülüyor, beraber kızıyoruz,
beraber gıybetliyoruz. Televizyonda hayatımızın bir parçası ve ben ailemle
ekran karşısındaki otururken de anılar biriktirmeyi de seviyorum. Buna vesile
olan herkesin ellerine, kollarına emeklerine sağlık diyorum. Kalp. <3