Yanlışlığa ağlamak
Yalnızlığın sesini hiç işittiniz mi? Kederini duvarlara akıtırken şarkısını ne içli söyler? Uzun, uzun dinlersin. Dinlemekten başka çaren yoktur. Ne bir arkadaş, ne bir eş ne de aile… İçinin taa derininde ukde kalır. Duvarlara çaresizliğinin gözyaşlarını dökmek yerine şen kahkahalarınla çınlatmak istersin. Bir tabakla sofra kurmanın adabını bilir misiniz? En has dostunuz olan duvarı karşına alarak oturursun. Lokmaları kursağından geçirirken sureti gözlerinin önüne beliriverir. Kadehindeki meyini iç çekişlerine kaldırırsın. Nağmeler dile gelir. Çığlıklarıyla duvarı dövmeye başlar da, yine yalnızlık senden kopamaz. Yalnızlık bir defa tadını aldın mı, peşini asla bırakmaz. Diline dolanan sözlerle kurduğun sofranı kaldırırsın.


İçimdeki rehaveti çaydan başkası kesemez
 
Gönül ne bir çay içmek ister ne de kahve. İkisi de acı, ikisi de yakar insanı. Yine de, yakacağını bildiğin hâlde en köpüklüsünden bi’ kahve yaparsın. Diğer fincanı da yalnızlığa bırakırsın. O ân, geçmişin hesabına düşersin. Her salise düşündüğün; ama hiç düşünmediğin gibi düşersin hayâl diyarına. Dehlizlere girersin de çıkamazsın içinden. Yalnızlık dibi olmayan kuyu gibidir. Düştükçe düşersin içine. Oradan ne elindeki kahvenin falı, ne de hülyalı düşler kurtarır. Geleceğin zaten yoktur da geçmişine acırsın. Zordur yalnızlık. Yaşamayan, başına gelmeyen bilemez. Sesin kısılana kadar ağlarsın da yine kimsenin ruhu duymaz. Kapını kapattığın ânda kimse umursamaz kederini. Bu serüven bir ömür sürer. Ruhun, bedenini soldurana kadar oyuna devam edersin.


Can dostum
 
Gizem’in de yalnızlıkla imtihanı böyledir. Ruhu, bedenini sıkıştırdıkça hırçınlığa ve agresifliğe devam eder. Biri varken kalabalıklaşır. Plânlar, oyunlar, kurgular… Hepsi, ama hepsi yalnızlığın sapkınlığıdır. Seda’nın aile tablosuna kara leke olduğu gibi, ilk çarpıntılarına da engel olur. Sevdiğini bile sevemeyecek hâle getirdi. En önemlisi de umutlarını aldı. Aldatılmışlık hissi dünya üzerinde var olan en alçak duygudur. Bu şüpheyi Ayşe’nin içine saldı. Kuşkuyla yaşaması aile bireylerinin içindeki sevgi tomurcuklarını da yok etti. Gün geceye döndüğünde esas benliğine ve olmasını istediği, aslında yalnızlıktan pişman olup kavrulduğu insana geri dönüyor.


Öpüşelim mi, tatlı kısss
 
Gizem’in yalnızlıkla imtihanı bu şekildeyken, Eren’in gözündeki yalnızlık tanımı bambaşkadır. Her iki yalnızlık tanımının tadına bakan kişi ise iflah olunmayan melankolizmin içine girmiştir. Herkes gülerken o esnada yoksundur. Bir sohbet konusu açıldığında, o sohbetin içine dâhil olamamaktır. Kimsin? Nesin? Anlatamamaktır. Derdini, kederini eğer kimselere paylaşamamaktır. Kendinden başka güvencen yoktur. Biri, karpuzu yiyemediğine dert yanarken, diğeri bir sırrını dahi paylaşamaz. Yunus “Bizimkiler” WhatsApp grubunu kursa da, oradaki her üye ile can arkadaş olsan da aslında O’nun için arkadaşlar iyi değildir. Oysa söylese arkadaşına O’nu küçük düşürürler mi? Hayır! Daha çok bağrına basarlar. Derdin olduğunda bilirler ki çözümü var. Yalnızlık dünya içindeki her varlık için farklı anlamlar üstlenmektedir. Yine de gocunmaz hepsini sırtında taşımaya devam eder.


Öpüşürken gözlerimizi kapıyor muyduk?
 
Tesadüf eseri Arda, Merve’nin hayatına girse de renk kattığına inanıyorum. Merve’nin maskülen tavırları ile Arda’nın maçomsu beyefendiliğini ekranda sevdim. Merve’nin ruhunda iş adamı bir baba ile manken annenin kızı olmak yatmıyor. O, salaşımsı, ekmek arasına köfteyi katık yaptığı bir hayatta yaşamaktan daha mutlu. Her ne kadar date'e çıkmadım dese de, gerçek bir buluşmaya hazırlanır gibi heyecanlandığı tavırlarından belli oluyor. Merve'nin, Arda'nın yanında özüne döndüğüne inanıyorum. İkisinin de birbirini ehlileştireceğine inancım tam. Fakat Yunus ile telefon konuşmasından sonra soluğu Arda’nın yanında almasına kızdım. Başrollerinde Yunus varken, yedekteki oyuncuyu kullanmak yüzsüzlük oluyor. Özellikle Yunus ve Seda’yı kıskandığı için ilk öpücüğünü Arda’ya vermesine bencillik olarak algılarım. Hoş, bu duruma ne kadar üzülsem de "Öpüşelim mi?" diyememesi bile Merve'nin içindeki utangaç kızı ele veriyor. Umarım bundan böyle, başka bir erkeği düşleyerek değil de isteyerek arkadaşlıklarına devam ederler.
 

Yalnışın var yanlız dostum!

Arkadaşlar İyidir hikâyesi içinde Yunus’un işlevini ilk dört bölüm anlamasam da, dördüncü bölümün sonunda “Hah, bu çocuğun da bir anlatacağı varmış.” dedirtti. Yine de savunduğum düşüncenin aksini göremiyorum. Gelecek bölümlerde, Ekin Atalar ve ekibi sağlam nedenlerle Yunus’un varlığını gösterirler. Aksi takdirde Yunus, benim açımda dizi içerisindeki silik bir karakter olarak kalmaya devam edecek.
 
Bölüm içinde emeği geçen herkese teşekkür ederim. 

Mortissa


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER