En en en en en sevdiklerime geliyorum. İlk önce Nermin
ve Lütfü. Lütfü’den önce Erkan Sever için bir şey söylemek istiyorum: Sizce de
son 3-4 bölümdür Erkan Sever neredeyse tüm bölümü sırtlanmıyor mu? Lütfü’yü
sevdikçe Erkan Sever de gözümüzde devleşiyor. Emeklerine sağlık : ) Ne diyordum…
Ha evet, Lütfü, Lütfü ve Nermin. Hiç vazgeçemeyeceksin değil mi, Lütfü? Hep bir
kısa yol, hep bir çakallık. Yakışıyor da hani!
Umut fakirin ekmeği işte... Gömü mü kaldı allasen ya? Gücüne
kuvvetine yazık oldu. Oraları kazacağın iki gün emeğinle kahvede çalışsaydın
yevmiyeni alırdın en azından. Bak Nermin’e nasıl da kazanıyor parasını! Meslekleri
küçümsemeyeceksin arkadaş. Falcılık deyip geçme. Kendisi boş atıp dolu tutma
sanatıdır. Bu için burç yorumculuğundan hayat koçluğuna kadar yolu var. Meslek
mi, meslek. İşte o kadar! Hem misler gibi menajeri de var. ;)

Nermin’in lafını kapatırken sadece çok minik bir şey
eklemek istiyorum:
Bu kadar. :)
İnsanın yüreği güzel olunca, tüm güzellikler de o
insanı buluyor. Bkz: Ahmet ve Ayten Civan. İnsanın yüzbinmilyon evi de olsa
yine bir tanesinde uyuyor. Uyuduğunda, uyandığında yanında, yöresinde ona
sevgiyle bakan en az bir çift görmedikten sonra ne yapayım ben o kadar evi. Ahmet ve
Ayten de o hesap işte. Onların mutluluğunu satın alabilecek bir para birimi yok
henüz. Hele bir birlerine olan bakışlarına paha biçilemiyor. Kurgu karakterler
de olsalar birbirini öyle seven insanları gördükçe insana inceden bir umut
aşılanıyor sanki. Aramaya değer bir şeylerin olduğunu düşünmeye başlıyorsun. “Mal
da yalan, mülk de yalan; Var gel biraz da sen oyalan!” demiş Yunus Emre. O “oyalanma
kısmı” sevdiceklerle güzel işte!
Ürkek bir ceylan gibisin Ayten
Ahmet’in, Ayten’i düşünüyor, doğum günü için
hazırlıklar yapıyor, heyecanlanıyor olması çok tatlıydı? Ayten ve
Ahmet gibi birbirini seven bir çift doğum günlerinde ülkenin en lüks restoranında da yemek
yeseler, evde kuru pasta limonata ile de kutlasalar yine yatağa el ele giderler.
Aynı yastığa baş koymak, bir aile olmak… Evliliğe neden “hayat arkadaşlığı”
dendiğini şimdi daha iyi anlıyorum.
Hani Hasan Dede, hastanede Gül’e destek olurken “sabır”
dedi ya Hasan Dede’nin sesi kulaklarında yankılanmaya devam ederken, gözü de
Ahmet ve Ayten de olmalı. İyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta
birbirlerini “sabretmiş” olmalılar diye düşünüyorum. Sabrettikçe bir elmanın
iki yarısı gibi olmuşlar. <3
***
Gülümse
Yeter neden en sevdiğim dizilerden biliyor musunuz? Böyle sürekli
mıçmıçmıç romantik olmadığı için. İçinde birbirinize sıcacık bakan bir aileyi
barındırması, insanın gönlünde sadece romantikli aşkın değil; ailenin,
arkadaşlığın olması. Bu hafta
Gülümse Yeter’in en naif, en sıcak haline bir daha aşık oldum. Tüm ekibin
ellerine, kollarına, emeklerine sağlık… <3