Kaza sahnesiyle dumura
uğradım desem yeridir. Vale’den arabayı aldığı gibi gaza basmasıyla bir şeyler
olacağını hissettim. Bu satırları yazarken hâlâ sahneyi hatırlamamın nedeni;
son derece etkileyici çekilmesi oldu. Bölüm içindeki en önemli iki sahneden
biri kesinlikle budur. Hem Zeynep Günay Tan’ın hem de Deniz Koloş’un gözüne,
gönlüne sağlık. “Acaba o arabadan nasıl sağ çıkacak?” sorularını düşünmeden yapamıyorum. Gitti gül gibi kız!
Biraz daha bakarsam gözlerimden alev çıkarıcam!
Eren (ilk bölüm yazımda da
dediğim üzere) çocuk oyuncu olmanın sanrılarını yaşamakta. Sabaha kadar sadece iki saat uykuyla oyunculuk yaptırılması, yeni bir oyuncak veya kıyafetler alınmaması bir çocuk için dramdır. Çocuk oyuncuların dramıdır. Ne kötü ki dikiş
dikerim, temizliğe giderim yine de çocuğumu çalıştırmam diyen anneye sahip değil.
Doğurganlık vasfıyla annelik bir ölçüye konulmuyor. Aynı durum Candan için de
geçerli. Tüm yükleri çocuklarınızın sırtına verdiğinizde kendinizi hafiflemiş
mi sanıyorsunuz? Sonra niye Eren asabi, niye Gizem intikam peşinde? Üstelik annesi, sırf para için babası yaşındaki adamdan medet umuyor. Bi’ de Ahmet Bey'in çocukları
malları üzerine yapmadı diye şikâyette bulunuyor. Firdevs Yöreoğlu'nun mahalle şubesi.
Çaylan iyi giderdi amma
Para kazanacak
diye, üçüncü sınıf (dandik), tadı güzel bile olmayan bisküviyi çocuğunun sattırmasını
bekliyorsun. Eren yine de böyle bir anne ve babadan ucuz kurtularak çıkmış.
İçinde insan evlatlığı var. Misafirliğe eli boş gitmesin diye cebindeki son kuruşu dahi
verebilecek kaç kişi kaldık? Babasından
bir kuruş hak geçmeden yaşayanlara, ekmeğini taştan çıkaranlara saygım sonsuzdur. Baba
kavramını tam dolduramamış bir babaya sahip olmak ise dünya üzerindeki en büyük
şanssızlık olsa gerek? Nerede kaldı yemedim yerdim, içmedim içirdimciler?
Bu da ne ki? Daha gizli kamera çekimim olacak
Kedinin fare ile oynadığı
gibi Gizem de Eren’le oynuyor. Zavallı Seda ise bu oyunda piyonu canlandırıyor.
Açıkgözlü olacaksın. Eski arkadaştan zarar gelmez, deme. Önce aileni sonra da
aşkını elinden alıverir. O tüm maymun iştahlılığıyla intikamını alırken, sana
da ayran budalası gibi bakmak düşer. Aşk kumar gibidir. Bir kere zayıf yönünü
kaptırdın mı, ne elini ne de kolunu kurtaramazsın. Gizem gibi avını havada
bekleyen fırsatçılara kapı açarsın. Böyle giderse de Seda Eren’e, Yunus’
Seda’ya, Merve ise Yunus’a uzaktan bakmakla yetinecek. Gizem’e de istediği
intikam oyununu oynamak düşecek.
Kim, tam olarak kim olduğunu biliyor? Şifreyi çözerseniz bana da haber edin ;)
Sahnelerdeki kurgu (Ömer Cebeci’ye ait) domino uyumu misali dizide en beğendiklerim arasında yer alıyor. Bölüm içindeki
müziklerin içimizi hoş etmesi nedeniyle Uğur Akyürek, Ufuk Türk ve Çağlar
Haznedaroğlu’na teşekkürü borç bilirim. 120 dakikayı neyle dolduracaksın? Ve müziği sahne aksın. Başka türlü zaman geçmez. Klibimsi sahneler biraz azalsa göze de, kulağa da daha bi' hoş gelecek. Deneyin bak farkı göreceksiniz.
En büyük sorun olarak
nitelendirebileceğim ise bazı oyuncuşarın diksiyonu ve tonlamalar. Genç oyuncuların özellikle dikkat etmeleri gerekiyor. Bu bağlamda deneyimli oyuncu ve oyuncu koçlarına büyük
iş düşüyor. Hikâye, zaman içinde çözüldükçe daha seri hâle gelecektir. Bölümde
emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Mortissa