Sadece
 İki gönül bir olunca samanlık hala seyran oluyor mu? Valla atalarımız bir şey bilmiş de söylemiş, üzerine laf etmek düşmez falan diyemeyeceğim maalesef. Devir değişti, değişiyor, değişmeye devam da edecek, bu böyle. Eskiden iki gönül bir olunca samanlık seyran oluyorduysa da bizim jenerasyon o devirlere yetişemedi. Artık sadece “sevmek” yetmiyor dostlar. Eğer “yoo Çağlacığım yoo gayet de yetiyor” diyorsan henüz hayatın “bazı” dikenli sokaklarına sapmamış, henüz orana burana (kalbine) dikenler batmamıştır ya da gerçekten herkesi, her şeyi karşına alıp sevdiğinin peşinden gidecek kadar gözü kara birisin demektir. İkinci söylediğim gruba giren pek kişiye rastlamadım ben, diziler ve filmler haricinde elbette. He diyeceksin ki sen ne yaşadın, ne gördün de bilgiçlik yapıyorsun? Sadece iyi bir gözlemciyim diyelim ve gerisi de bende saklı kalsın.

Evet, bölüme dönecek olursak Rıza baba haklı beyler!(Rıza Baba deyice aklına Arka Sokaklar gelmeyen bizden değildir!) İki gönül bir olunca artık samanlık seyran olmuyor ama yani teklifi de hem çirkin hem bir o kadar da komikti yani. Her neyse, anne ve babaların, özellikle annelerin birtakım gerçekleri bizlerden daha iyi gördüğünü, fikirlerine kesinlikle saygı duymak gerektiğine inanıyorum. Ama gelin görün ki Pelin’in Sinan’la olmasını istemeyen ailesinin mantıklı hiçbir gerekçeleri yok -bence-. Hatta sürekli ondan “aşçı” (aşçı bozuntusu der gibi) diye bahsetmeleri de hiç hoşuma gitmiyor. Kızlarının başından kötü bir evlilik macerası geçmiş olabilir ama bu durum Sinan’ı istememeleri için bir sebep değil, mantıklı bir gerekçe sunsunlar başımız üstüne…

Tatlı İntikam’ın bu bölümünü seçim yapmaya zorlayanlar ve seçim yapmak zorunda kalanların dramı şeklinde özetleyebiliriz. Önce Meliha anne “ya o ya ben” diyerek Sinan’ı reddetme durumuna geldi sonra Safiye abla yüzünden Başak’la Sinan arasında seçim yapmaya zorlanan Pelin ve tabii ki Safiye ablasıyla Başak’ı arasında gelgitler yaşayan masum Bülent.

Pelin’in sistasını satmayacağına herhalde hepimiz ta en başından anladık. E dünya tatlısı Başak’ın da bir oyun çevirdiğini artık anlamak zor olmuyor. Ama Meliha annenin resti daha başka. Ah Meliha anneye kıyamıyorum ben. Onu da anlamak lazım çünkü yaşadığı kabullenmesi çok zor bir durum. Evet, Sinan da mecbur kaldı ama yine de oyunu bu şekilde açıklamamalıydı diye düşünüyorum. Bir annenin hayallerinin yıkıldığı ana tanıklık ettik hep birlikte. Ve burada atlayamayacağım nokta şu ki Rüzgar bile(!) Meliha annenin gönlünü almaya çabalarken, Sinan’ın “ben diyeceğimi dedim” tavrı hiç Sinan’lık bir hareket olmadı bence. Bizim bildiğimiz Sinan bu işin bir yolunu bulurdu, en azından bir çaba görseydik. Tamam tamam, Sinan’ın annesine rağmen aşkına, sevgilisine sahip çıkması tabii ki kalplerce! Ama dediğim gibi annesiyle alakalı tek bir adım atmaması da benim için hayal kırıklığı.net!

Ve gelelim bölümün finaline yani evlilik teklifine. Sinan’ın hazırlığı, heyecanı ve teklifi çok tatlıydı ama kara kedimiz Rüzgar sayesinde -sayesinde diyorum çünkü o yalanı Sinan kesinlikle Pelin’den öğrenmeli- evlilik teklifi güme gitti. Bu teklif için bence erkendi. He Pelin her şeyi itiraf eder, etmez belli olmaz ama sonuçta bu teklifin anısı o yalanın gölgesinde kalmaya mahkûm olacak. Bakalım Pelin ve Sinan samanlığı seyran edebilecekler mi? İzleyip göreceğiz…

Keyifli bir bölümdü ama çok fazla olay yaşandı, olayların iç içe verilmesi açıkçası izlerken beni fazlasıyla yordu ve her birine adapte olamadım. Aşkın ana merkezde yer aldığı bir dizide bir evlilik teklifi yapılacaksa ben bir izleyici olarak o evlilik teklifine giden yolu da izlemek isterim. Benim bu evlilik teklifinden bölümün gidişatı sebebiyle büyük bir beklentim yoktu ama bu teklif beklentileri yüksek olan izleyici için tam bir hayal kırıklığı olmuştur diye düşünüyorum. Tabii sabredip gelecek bölümü de görmekte fayda var, teklifin devamı fikirleri değiştirebilir öyle değil mi?

Emeği geçen tüm ekibe kalpler kalpler… 

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER