Umut'un Genco'ya
anlattığı bisiklet hikâyesi ne kadar dokunaklıydı. Aşk gibi, dostluğun da
hakkaniyetten ne kadar uzak bir mevzu olduğunu ince ince gösterdi bize. Tam da
annesinin, ölmeden önce Umut'a Genco hakkında söyledikleri gibi, Genco saftır,
kimlerin yanında olması gerektiğini iyi seçemez. Ve tam da Umut'un dediği gibi,
Genco'nun en kötü arkadaşıdır Umut. İşte bu yüzden de Genco için en uygun, en
doğru arkadaş da Umut'tur. Koşulsuzca sevebildiği, onunlayken her şeye
sorgusuzca dâhil olabildiği için; Ali Nejat'ın atölyesini yakma olayında olduğu
gibi. Çünkü dost da hak ettiğimiz ya da bizi hak eden değil; bütün
varoluşumuzla yanında olabildiğimiz, her durumda, her şeyiyle yanımızda
durabilendir.
Böyle bir dostluğun
yer aldığı bir hikâyede Naz'ın Umut için "yakın arkadaşım" deyip
durmasını hiçbir yere koyamıyorum ben. Yakın arkadaş ama daha Emre diye
birinin varlığından haberi yok, değil ki dava konusunda bir hayrı
dokunabilsin…
Aynı şekilde, Ali
Nejat-Murat arkadaşlığında da sıkıntılar var. Yakın arkadaş dediğin, sen
söylemesen de aklından, kalbinden geçeni anlayabilen, hissedebilendir; yeri geldiğinde senin
kendine bile söyleyemediklerini dile getirebilendir. Farkında olmadan senin
yoluna çıkan, önünü kesen değil, senin ruhun duymadan ayağının önündeki taşı
çekebilendir. Bugün bu hale gelmiş iki adamın bir zamanlar birbirlerinin en
yakın arkadaşı olduklarına ikna olmuş değilim, Murat'ın Didem hikâyesine ikna olmadığım
gibi.
Arkadaşlık demişken…
Feyza'nın da hiç arkadaşı yok. Barış'ı kaybetmeden önce de bu kadar yalnız
mıydı bilemiyoruz ama ben öyle olduğunu düşünüyorum. Bunu da Tarık Bey'in
çocuklarına karşı olan katı tutumuna bağlamak hiç zor değil. Ya edindikleri tüm
arkadaşları bir şekilde soğutmuştur onlardan ya da arkadaş edinemeyecekleri
kadar uzakta tutmuştur çocuklarını. Bir tek babası intihar eden Murat geçebilmiş
olabilir bu ateş çemberinden ve Ali Nejat da Murat'a mahkum olmuş olabilir…