Ömer’in sırf gururuyla
mücadelesini kazanıp “gelmesi” Defne’ye yetecekti madem, Ömer neden roller
coasterda tepetaklak dönmüşüz gibi allak bullak etti her şeyi, neden ağır
sözlerle bizi bu kadar derin yaralayıp önceden edilen tüm sözleri izleyici
gözünde hükümsüz kıldı? Defne’nin zaten yolları da kolları da yorgundu, daha
hafif bir kavgayla da çekip gidebilir ve Ömer’in sadece kalkıp gelerek onu
sarmasıyla iyileşebilirdi. Veya karşılıklı kırıp dökmüş olsalardı ve sonrasında
hemen barışarak evliliğe yürüselerdi bunu da kabul edebilirdim. Çünkü böyle tutkulu
aşklarda olabilir böyle şeyler. Ama biz yalnızca, hayata karşı kırık bir
Ömer’in Defne’yi de kırıp dökmesini izlemiştik 50.bölümün sonunda. Ve onun
tedavisi de benim açımdan çok hafif oldu.
Ben her şeye rağmen birkaç cümle
beklemiştim Ömer’den. Geçen haftaki cümleleriyle, daha önce söylediklerinin
çoğunu taca çıkardığı için yerine yenilerini koyacağını ummuştum. Vaatleri,
vereceği sözler inandırıcı gelmeyecekti belki bana. Ama hiç değilse o zaman
Defne’nin affedişi daha bir yerine otururdu benim gözümde. Çünkü o zaman Defne,
Ömer’in yeniden onun yanında ve hayatında olmasına izin vererek, bu sözlerini
uygulamalı olarak ispat etme şansını tanımış olurdu.
Örneğin Ömer, Defne’nin onun
yuvası olduğunu söylüyor ama ben şu an bunu hissedemiyorum. Bunu bana ispatlaması
için de yeni şeyler yaşamaları lazım. Defne madem onun yuvası, o zaman devamlı
terk edip durmasın o yuvayı. Tatlı bir şarkının içinde yaşamaları elbette
mümkün ama o şarkının notalarını karıştırmasın Ömer, ritmini bozmasın. Ama şu
an bana bu güveni vermiyor açıkçası. Yarın öbür gün başka bir anlaşmazlıkta o yuvayı
yeniden yıkmayacağından, o şarkıyı susturmayacağından emin değilim. Ama ben Ömer
gibi “Güvenmiyorum” deyip kalkıp gitmiyorum televizyonun karşısından, bana
kendini ispatlamasını bekleyeceğim ısrarla. Yine de artık daha temkinli
seviyorum Ömer’i. Geçen haftadan beri kız tarafı oldum ve şu an Defne çok
seviyor, çok mutlu diye kabulleniyorum durumu. Ömer’i yeniden içten bir şekilde
Defne gibi sarıp bağrıma basarım bilemiyorum.

Şükran görseli...
Ben Defne’ye hemen Ömer’i hemen
kabullendiği için kızamıyorum. Dediğim gibi benim için zaten Ömer’in kötü
anıları silebilmesi için Defne’nin ona, yanında durma şansı tanıması
gerekiyordu. Defne’nin baktığı yerden ise durum Ömer’in ego savaşını yenerek
yanına gelmesi olduğu için, onu “affetmek” gibi bir lüksü kendinde hak görmedi.
O zaten dede konusunda Ömer’in haklı, kendisinin ise suçlu olduğunu
düşünüyordu. Dolayısıyla ortada gönül koyacak ve affedecek bir durum yoktu onun
açısından. Ömer’in kalkıp Manisa’ya kadar gelmesi, onu sarıp sarmalaması; bir
ipte yürüyen aşk ve gururdan, gururun aşağı düştüğünü gösteriyor Defne’ye.
“Beni kendinden ödün verecek, gururunu bir kenara bırakacak kadar çok seviyor.”
diye düşünüyor. Ben Ömer’in “bir şeyler” yapmasını beklerken, uykusundan
Ömer’in sesiyle uyanan Defne açsından, onun gelip kendini orada bulması bile
başlı başına “bir şey” olduğu için durumu mucize olarak algılayıp sevinmesi
normal.
Ama dilerim ki Ömer de Defne’nin
baktığı açıdan bakmıyordur duruma. Tüm haklılığını bir tarafa koyarak “her şeye
rağmen” Defnesine koştuğunu düşünüyorsa, bir hata yaparak, o öyle hissetmese
bile, Defne’nin kalbini kırmış olabileceğini hiç hesaba katmıyorsa, yaşanan
kavga Ömer’in karakter ilerlemesinde hiçbir şeye hizmet etmemiş demektir. Umarım bu korkum, ona aşık Defne’ye haydi haydi yeten ama bana yeniden güven
aşılayamayan salt gelişinden kaynaklanıyordur. Bana bu yaşanan olaydan bir ders
çıkardığını ispat etmesini çok istiyorum. Defne’nin tam da uyumadan önce usulca
yaptığı alıntıda dediği gibi; “ama ağzınızdan çıkacak bir söz beni ebediyen
susturur.” sayın İplikçi. Yıldızının hiç sönmemesi için, senin ışığını yansıtan,
dünyayı senin gördüğün gözden görmek isteyen bu kadının gözlerini kapatma bir
daha.
“Yorgunlar arasında ben yorgun oğlu yorgun
Yorulacak ne kaldı hala deli vurgun”*
Evet hayatım, en çok ben
yorgunum, döne döne yorgunum, yorgun oğlu yorgunum! Gondoldaymış gibi, bir bölüm
yükselip bir bölüm alçalmaktan içim dışıma çıktı, kamikazedeymiş gibi tepe
taklak oldum, çarpışan arabalardaymış gibi sağdan soldan darbe aldım. Biraz
atlıkarıncanın dinginliğine ihtiyacım var. Ve bunun bir sezon finali için de
pek mümkün olmadığını biliyorum. Hayırlısı…
*İlhan İrem, Ne diyorsun?
**Aşkın Nur Yengi, Susma