Sizin ne işiniz var acaba yanımda? Hem ben bu Sude'yi ne ara affettim?
Eh, yine de ortada bir suç var ve bunun da bir zanlısı olmalı. Diğer herkes aklandığına göre geriye kim kaldı? Buldum, Defne! Evet, gönül en çok en sevdiğine kırılırmış. Ama bizim bildiğimiz Ömer de insanlara kolayca kırılıp, onları acı çekse de hayatından çabucak çıkartan bir insan. Yani diğerlerinin aileden olduğu için affedilip, tepkinin en büyüğünü Ömer’in içi olmuş olan Defne’nin yemesini anlamıyorum. Mesela Sude her türlü kötülüğü yapıyor ve sonrasında affediliyor. Çünkü onun karakteri gereği oyun çevirmesi, kötülük yapması “olağan”, o zaman fazla kızmaya gerek yok. Ama Defne “olağandışı” bir hata yaptığı zaman Ömer’in gözünde, onun diğerlerine göre daha dolu olması gereken hoşgörü kotasının hemen dibini görüyoruz. Herkese gösterdiği toleranstan, karısı olacak kadına bir parçacık neden ayırmıyor? İnsanın hiç değilse sevdikleri için biraz daha esneme payı olur. Defne’nin ötekilerden tek farkı, o oyun kurucuların arasındaki en masum, böyle oyunları en kaldıramayacak kişi olmasıdır. Masumiyeti mi cezalandırıyoruz yani? Ben aksine bu masumiyetin, kiralık aşk oyunu ortaya çıktığı zaman Defne’yi aklayacak ipuçlarından biri olacağını düşünüyordum. Ama şimdi tam tersine bu imrenilesi masumiyeti onun aleyhine bir duruma dönmüş vaziyette.

Madem öyle, Ömer herkese karşı aynı sertlikte olsun ki öfkesine daha çok hak verebileyim, haklıyken haksız konuma düşmesin benim gözümde. Aa, pardon Ömer’e göre iki taraf da haklı olamazdı. Oldu o zaman, ben ona hak vermekle hiç uğraşmayayım. Bir tartışmada iki taraf da haklı olamayacağına göre bu sefer ben de Defne ve Ömer’in haklılık paylarını hesaplamak için hiç yormayacağım kendimi. Defne haklıdır nokta net! Çünkü Ömer hazretleri öyle buyurdu! Halbuki ne kadar katı bir görüş bu, büyük haksızlık. Hiç iletişime açık, yapıcı bir tavır değil.


Bu ne biçim söz kıyafeti Defne ya? Kim giydirdi sana bunu?

Elbette ki hiçbir kavgada iki taraf da %100 haklı olamaz, matematiğe aykırı bir kere. Ama o 100’ün içindeki oranlar duruma göre değişir ve biz buna iki taraf da hem haklı hem de haksız deriz Ömercim! Bir taraf haklı, diğer taraf kendini haklı görense, bazen da "kendini haklı gören tarafın" sen olabileceğini düşünsen mi acaba? Ömer’in karakterindeki bu tavizsizlik hep mevcuttu ama Defne’ye karşı tolerans gösterdiği sürece ben bunu göz ardı etmiştim. Ama şimdi düşünüyorum da, bu kadar çok kitap okuyan, içine bu kadar çok yatırım yapan bir adamın bu kadar empati yoksunu ve tavizsiz olmasını tuhaf buluyorum. Hiç mi bir şey katmadı sana bunlar?

46.bölümde terasta Ömer ve Defne kavga ettiğinde, ben o kavganın şifrelerini çözmek için hektarlarca beyin hücremi öldürmüştüm. Buna rağmen Defne’yi haksız bulduğum taraflar vardı. “Aramıza duvarları sen örüyor olabilir misin?” çıkışı, 23.bölümden o bölüme kadar Ömer’in, tamamlanmamış da olsa, yaşadığı gelişimi yok sayan bir çıkıştı bana göre. Ömer o zamandan bu zamana sivri uçlarının çoğunu törpülemiş olduğu için Defne’nin bu çıkışı bana biraz fazla gelmişti. Ancak şimdi görüyorum ki Defne işin içinde, Ömer’in ona hissettirdiklerini bizzat yaşayan biri olarak Ömer’i benden daha iyi tahlil edebilmiş. “Senin yanında hata yapmaya bile hakkım yok.” diye isyan ederken de, dimdik ve tavizsiz duruşuyla duvarları Ömer’in ördüğünü söylerken de haklıymış.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER