Sevmenin ve sevilmenin
matematiksel olarak ölçümünü yapmamız mümkün değil. Enini boyunu ölçemeyiz.
Ruhsal olarak da bunu değerlendirmek belki biraz haksızlığa girebilir. Herkes
kendince, kendi kalbinin ölçüsünde, cesaretinin izin verdiği oranda sever. “Aşk, bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz
sevgili.” der Cezmi Ersöz. Ama düzenli olarak dinlediğim bir radyo
programında “sevmenin ölçütü” olarak “gitmek istediğim yerler kadar çok
seviyorum” cümlesi kurulmuştu. Ve bu cümle, bir sevginin boyutunu anlatan en
yalın ve en gerçek cümlelerden biri olarak hafızamda yer etmişti.
Elimize topluca bir para geçse
yahut piyango filan kazansak genellikle bununla ilk olarak dünya turuna çıkmayı
düşünürüz. Ev, araba almak, birilerine hayır yapmak da listede yerini bulur
elbette ama dünya turuna çıkmak da bir zenginlik göstergesidir. (Bkz; rahmetli
Bihter Ziyagil’in “Çetin Özder 4 kez gezmiş dünyayı, biz daha bir tur bile
atamadık Adnan.” serzenişi.) Yepyeni ve bambaşka yerler görmek herkesin
hayallerini süsler. Çünkü her gördüğümüz yer insana bilgi dışında daha derin
şeyler de katar. Farklı bir kültürü solumak, başka yaşam tarzları olduğunu,
olabileceğini görmek insanın ufkunu genişletir. Herkesin mutlaka gidip görmek
istiyorum diye tutkuyla peşinden koştuğu bir yer de vardır illa ki.
Hadi hülyalara dalalım
Gözlerinizi kapatıp fırsatınız
olsa gitmek isteyeceğiniz bir yeri hayal edin. Belki Afrika’da safari yapmayı
ya da Avustralya’da yeni yılı kutlamayı düşlersiniz. Hayaliniz Brezilya’da Rio
karnavalında çılgınca eğlenmek veya Japonya’da sakura festivaline katılmak da
olabilir. Tam da şimdi o anın içinde olma fikri bile nasıl da heyecanlandırıyor
insanı… Gezmeye dair; görme hevesi, yolculuk hazırlığı, seyahatin heyecanı, yaşanacakların
merakı, anı yaşama isteği ile bir aşkın süreçlerini özdeşleştirebiliriz bence.
Bu nedenle bana göre bir insanı “görmek istediğiniz yerler kadar çok sevmek”,
içi son derece dolu bir sevgi ifadesidir.
Bu bakış açısıyla, daha önce bir
benzerini görmüş olsak da, yorganın altındaki o bembeyaz cennette, tarif
edilemez bir doğallık ve huzur içinde geçen Defne ile Ömer konuşması, beni bu
hafta en çok etkileyen kısımdı. Çünkü Defne’nin, Ömer’in güzel kokusunu içine
çekmesinin yanı sıra, benim gözümde Ömer Defne’ye onu gitmek istediği yerler
kadar çok sevdiğini cümleleriyle itiraf etti o cennette. “Şimdi seninle, daha
önce gittiğim neresi varsa hepsine yeni bir gözle bakacağım. İlk defa gitmiş
gibi, her şeyi birlikte keşfedeceğiz.” Defne’nin varlığı, Defne’ye bakmak her
şeyi daha da güzelleştiriyor çünkü.
“Geldin ya!
Şimdi her şey güzel
aslında
Yürümenin,
konuşmanın
Nefes almanın bir
başka anlamı var artık
Sen varsın ya, her
şey bambaşka gözlerimde”*
Daha evvel gördüklerini, sevdiklerini, bir kere de Defne’nin gözünden
yansıyan şekliyle algılamak istiyor. Onun mevcut olanı bir başka aksettiren
güzel bakış açısı Ömer’e bambaşka şeyler gösterecek. Ki Ömer bu ilişkinin en başında; “Sana bakınca, sanki
dünya gördüğümden çok daha güzel bir yer gibi geliyor.” demişti zaten.