Sır dediğimiz, söylenmek için çırpınan gerçeklerdir
Bu hafta da heyecanlı ve gerilimli bir bölüm izledik. Geçen haftaki bölümde, bildiklerine 5.000.000 Euro değer biçen Necati, Efsun takıntısı yüzünden, bu bölüm avcı iken av durumuna düştü. Gece yarısı Efsun’u  bıçakla köşeye sıkıştırınca kafasına su ısıtıcısını yedi haliyle. Az daha ölüyordu.Efsun’un telefonuyla hemen organize olan Nuran ve İlyas, Necati’yi süratle kömürlüğe getirmeye karar verdiler. Malum, kömürlük hikayenin kara kutusu. Dizilerde genç delikanlıların genç kızlarımızı tek seferde kolayca kucaklayamadığı sahnelere inat, İlyas Necati’yi tuttuğu gibi sırtına attı. Vallahi tebrik ederim. Bir de bu Necati’yi kömürlüğe taşıma bölümünde şunu anladık ki, İlyas hikayenin karanlık tarafına daha yakın duruyor. Diğerlerine göre çektiği vicdan azabı fazla olabilir ve daha sık dile de getiriyor olabilir ama Efsun ile birlikte Necati’yi kömürlüğe getirirken ki soğukkanlılığı çarpıcıydı.

Konuşanın ağzına kürekle vuracak gibi bakıyorsun Nuran.

Cinayetin dışında, adam yaralama, alıkoyma, şantaj, hırsızlık durumları açıkçası empati sınıırlarımızı zorluyor. Elinde kürekle Necati’nin başında dikilen Nuran için “Kürekle öldürecek galiba” cümlesini çok kolay kurabilir olduk mesela. Nuran, elinde kürek, dilinde dedektiflere taş çıkartan sorularıyla Necati’ye bildiklerini kimden ve nasıl öğrendiğini sordu. Beyza’dan öğrenmiş. Tamam olabilir tabi ama  Beyza’nın bu konu hakkında bu kadar kolay çözülmesi kısmında çok ikna olmadım. Bununla ilgili bölüm biraz kısa tutulmuş diye de olabilir tabi. Necati biraz ilgi ve alkolle bu değerli bilgiye ulaşıvermiş. Sonra da bizzat işin peşine düşüp,kalan kısmı da Efsun ve Nuran’ın konuşmalarını gizlice dinleyerek öğrenmiş. 

 Beyza kork bence!

Anlaşılan Efsun’un tehditleri, zamanla Beyza üzerindeki etkisini yitirmiş. Zaten bir kaç sahne sonra Efsun bu tehditleri güncelledi ve tazeledi. Beyza’yı da zor günler bekliyor bu durumda.

Kürek yerine tülbent yediğine şükret Necati.

Tekrar kömürlüğe dönecek olursak, Necati her ne kadar sesini duyurmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Kendisine verilen yemeği yemek için ağzını açtıklarında bağırmaya başlayınca, Nuran tülbentini tıktı adamın ağzına. Necati kömürlükte durdukça ben de gerildim haliyle. Yusuf Bey’in yanında yer açacaklar adama diye düşündüm açıkçası. Fakat işler hiç de öyle gelişmedi. Efsun’un kömürlüğe gelişi ile Necati’nin iplerden kurtuluşu aynı ana denk gelince, ellerini geçirdi kızın boğazına. İşte tam da bu sırada, Necati kafasına bir darbe alıp, yığılıp kaldı.

Yetiş bacım, Efsun’u öldürüyorlar!

Necati’nin ölme konusundaki bu ısrarı Sakine’nin başını yakıyor tabi. Sopayla vuran meğer Sakine’ymiş. Vicdanını temize çekmek için gelen Sakine ellerini kana buladı daha doğrusu öyle sandı. Sakine bunu kaldırabilir mi? Tabi ki kaldıramaz. Şoka girdi, darmadağın oldu. Nuran’ı anlamak için çabaladığımız yetmiyormuş gibi bir de Sakine çıktı yolumuza. Kötüyü anlama, kötülüklerine rağmen sevme ayarlarımızla oynuyorlar habire. Bize de yazık ama. Hemen olay yerine intikal eden Nuran duruma el koydu. Nuran’ın bu her şeyi yoluna koymaya çalışan, harcı yalan dolandan bu betonarme dünyası bir gün çökecek üstüne ama şimdilik dayanma ve idare etme gücü inanılmaz. Çok hızlı yalan söylüyor ve bu da işini kolaylaştırıyor.

Yağmur günahları temizler mi?


Ah ah! Nerede o püskevit yediğiniz günler.

Necati’nin bedeninden kurtulmak için Nuran, İlyas ve Sakine beraber hareket ettiler ama olayı örtbas etmek için ne yaptıklarını göremedik. Yağmur altında çekilen bu sahneler oldukça iyiydi. Hem görsel açıdan hem de oyunculuk açısından. İlerleyen dakikalarda sahilde oturan iki adam tesadüfen denizde bir şey görüp çıkardıkları zaman anlıyoruz ki Necati’yi denize atmışlar. Denizden çıkan, kafasına darbe almış baygın bir adamın, ilk yardım almadan, öksürerek kendine gelmesi ve ağzından su çıkmaması ilginç tabi! Bu kadar badireden sonra hala hayatta kalan Necati’ye “dokuz canlı” izninizle demek istiyorum.

Bu bakışlarda ne çok aşk var.

Sevinmekle üzülmek arasında gidip gelmenin resmidir bu.

Dizinin ölmeyen adamından dizinin ölmeyen aşkına geçersek, bu bölümde Ateş ve Bahar’ı birlikte çok az gördük. Ancak duygusal açıdan çok tatmin edici bir sahneydi izlediğimiz. Ateş’in “Beni o gece neden öptün?” sorusuna Bahar’ın verdiği yanıt, daha doğrusu itiraflar zinciri harikaydı. Açıkçası bu kadarını beklemiyordum. Cevabında birleşmelerine dair hiç bir ihtimal olmasa da ben aşk kokan bu konuşmayı sevdim. Fakat şunu da belirtmeliyim ki, Efsun gerçeği söylemedikçe Ateş ve Bahar birleşemeyecek. İçinde aşk yaşatan başka biri daha var ki o da Onur. Bize Onur’u unutturmamaya çalışıyorlar ama o cephe biraz fazla sakin. Niyet çok belli değil. Biraz hareket lazım o tarafa. Ateş işleriyle ile ilgili sorunlarla uğraşırken, Onur cephesi hareketlenebilir. İş ve aşk dışında sıkıntısı olan tek insan Asım. Bir yandan annesini kaybetmenin  diğer yandan da böyle bir günde yalnız bırakılmanın  acısıyla baş etmeye çalıştı. Ama adam Atahanlar’a alışkın tabi. Çok da şaşırmış gözükmüyor bu duyarsızlık karşısında.

Fulya konuşurken, bu kadar da sıkılmaz ki insan!

Ben de Atahanlar’a alıştım galiba. Annesi iyi bakılsın diye onu bir sağlık merkezine gönderen Mehmet Emir beni şaşırtmıyor artık. Kızıyorum, anlam veremiyorum çoğu hareketine ama artık alıştım galiba. Çünkü adam kendi içinde oldukça istikrarlı. Sevmediğim biri değil ama aldığı kararları beğenmiyorum. Mehmet Emir karakterinin de  çok iyi yazıldığını söylemeliyim.

İyi ki geldiniz.

Doğru bir zamanda kızı Fulya’nın yanına gelen Ayten Hanım rolünde Ayla Algan’ı izlemek de oldukça keyifliydi. Hoşgelmiş kendisi. Teknik aksaklık nedeniyle dizinin sonunda fragman yayınlanmasa da, biz zaten her hafta, bir sonraki bölümü sabırsızlıkla bekliyoruz. Bu arada aklıma gelmişken, altınlar nerede?  
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER