“Pusat’ı da çağıralım… Telefonu mu değişti bu çocuğun?” 296. bölümün yazısında Polat’a epey yüklenmiştim ve hala haklı olduğumu düşünüyorum. Öyle aniden çıkıp gidip sonra Pusat’ı da çağırmakla bu zamana kadarki genel tutumun düzelmiyor Polat Alemdar. Kaldı ki akabinde Yusuf için “benim yolumda benimle yürümeyen evlat da olsa yolumdan kıymetli değildir” dedin. Önceleri sevdikleri ön plandaydı artık yolu ön plana geçmiş. Halbuki yolunu değerli kılan şey sevdikleriydi. Eminim ki Polat Alemdar yoluyla başlayıp yoluyla biten cümlesiyle mutlaka sınanacaktır. O zaman geldiğinde tekrar konuşuruz. Bu arada okuyucularımın da hakkını vereyim hemen hepsi Polat’ın bu sözleri Yusuf için söylediğini bildi. Tahminde benden daha iyiler.
Yemeğin gergin geçeceğini, Yusuf’un memnun olmayacağını da bekliyordum ama Kenan’dan böylesi bir patavatsızlık vallahi beklemiyordum. "Sizi aldatsa bile babam mutluysa problem yok” ne demek yahu? Tamam, kabul ediyorum tam Kenan’lık bir düşünce tarzı. Her şey ve herkes onlara biat eder şekilde var olmalı. Kadınlar da buna dahil ama bunun bir usturubu var. Şekerim Fuat bile böyle bir patavatsızlık yapmazdı. Kaldı ki o kadınların ağzını burnunu kıramamaktan şikayetçi bir arkadaşımızdı.
Kabalık konusunda Yusuf da hiç fena sayılmazdı. Masadan bir kalktı gelene kadar yemekler soğudu. Arada nerdeyse Asya’dan dayak da yiyecekti. Tamam Asya “seninle ilgili değil” derken hiç inandırıcı değil ama yine de bu onunla istediğin şekilde ve tonda konuşabileceğin anlamına gelmez. Kurtlar Vadisi Pusu erkekleri çok enteresanlar. Asya’ya önüne gelen Yusuf dahil “evladından vazgeç” diyor. Bunu bir anneden istediklerinin farkına ne zaman varacaklar gerçekten çok merak ediyorum. Bu arada Asya için gittikçe üzülmeye başlıyorum. Önce Meryem ihanet etti, şimdi de Ozzy ediyor. Belli ki Ozzy’nin ihaneti çok daha eski ve derinmiş. Sen “sadık adam yetiştiriyorum” diye ortalarda dolan ama en yakın iki adamın da hain çıksın. İyi ki şirketin borsada değil Asya. Vallahi batmıştın.
Buralarda bir maket varmış? Onun üstünden hayaller kuruluyormuş falan..
Yaz geldi ya Gölge’den başka türlü bir Ortadoğu hamlesi beklemek olmazdı. Yıktı geçti, tüm bölgeyi dümdüz etti. Tabii bunu maket üstünde yaptı. Yine de bu bu yaz aylarının nasıl geçeceğine yönelik bir Vadi mesajıydı. Çok kelle gidecek dendi zaten ama bölgenin tam ortasına Haçlıları temsilen konulan şey yeni bir askeri müdaheleyi mi simgeliyor pek anlamlandıramadım. Zira belki ben geri kalmış olabilirim ama kimse askeri bir müdahaleden yana değil. Bakalım bu konularda gelecek bölümlerde neler söyleyecekler.
Gölge’nin mekanına sızan adamı başta Yusuf zannettim. Deri ceket, kar maskesi başka kim olabilir ki? Kayzer’i unutmuşum. Bir John Smith kadar etkileyici olmasa da güzel bir giriş yaptı. Duvara kanı sıçrayan sakallı adam sanırım yıllardır Kurtlar Vadisi Pusu’da en güzel ölen figürandı. Bu yüzden ayrıca tebrik etmek istiyorum. Kayzer’i ilk görüş itibariyle çok sevdiğimi söyleyemem. Bana göre önüne gelene sıkmak isteyen bir psikopattan farksız ve renksizdi. Gelecek bölümlerde belki fikrimiz değişir. Şimdilik böyle.
Deli Hüsnü iyice delirdi. Bir insan bu kadar ısrarla kendini öldürtmek ister mi? Demek ki akacak kan hakikaten damarda durmuyor. Gölge’nin süper askerlerinden çıkan ilaçları alıp Rascoln’e gidince “evet bu bölüm ölecek” dedim ama yine ölmedi. Hatta bir yumrukta Rascoln’ü yere serdi. Rascoln’e bir şeyler olacağı Hüsnü’den dayak yemesinden belliydi zaten. Hüsnü bile seni pataklamaya başladıysa vaden doldu demektir. Hüsnü yine yırttı. Bakalım ne zaman ve nasıl ölecek.