Bir de ne zamandır aklımdan geçen bir şeyi de şuraya usulca
bırakayım. Yahu siz bu Sinan’ın çocukluğuna ne yaptınız? Bu on yaşındaki çocuk
niye içine dede kaçmış olgunluğunda? Onun yaşındaki veletler ortalıklarda
şımarırken bu çocuğun ne çilesi bitti ne de sabrı. Her ne kadar Poyraz Karayel’in
oğlu olsa da Sinan’a yaşına uygun birkaç davranış yazılsa fena olmaz. İsa
desek, o da ayrı bir olgunluk abidesi
çıktı. Bir de gereksiz aksiyon yaşatmaya çalıştınız, olmadı efendiler. Çocuk
daha bir hafta önce "Keşke babam olsa”
dediği adam şimdi niye itiraz etsin? Bir de üstüne üstlük gitti “Amca, size
baba diyebilir miyim?” klişesine girdi. Şu çocuklara dağıtılan olgunluktan
nerede satılıyor deyin de eşe dosta, kuzene yeğene alalım. Bu kadarına da ben
azıcık pes dedim, kusura bakmayın.
Akın’ın gevşek sırıtmaları her geçen dakika da sinir
katsayımı arttırıyor. Bu çocuğu hiçbir yere koyamıyorum. Ne yapacak, işimize
yarayacak mı, inanın bir fikrim yok. Lakin çok saf ve toy görünüyor bari konuşurken
sürekli yana kayan o ağzını kapattırıverin. İhsan, sonunda kurtulacağımızı umduğum fakat yine dört
ayağın üstüne düşen İhsan.. Tam seni de içeri sızdırılan hemşire klişesi ile
uğurlayacağız sanıyordum ki öldürmeyen senarist yine öldürmedi. Bir de giderayak
yine ortalığı karıştırdı. Neşet’in olayları öğrenmesinin ardından iyice
delireceğini ve hatta safa yatarak Ayşegül’ü en beklenmedik anda köşeye
sıkıştıracağı klişesini izleyeceğimizi düşünerek, merakla bekliyorum.
Her gördüğümüzde “Ay yine kim ölecek?” dedirten kaplumbağa
var ya.. İşte o kaplumbağa hızında ilerleyen adımlarla 59. bölümü de bitirdik.
Herkesin emeğine sağlık.