Beyaz atlı Sinyor İplikçi
Her ne kadar Defne, Ömer’e “kusursuz” dese de... Aslında Ömer’in de birçok kusuru var. Ve biz özellikle de ben bunlara rağmen onu seviyorum. Aynen Defne’yi sevdiğim gibi. İkisinin de kendine göre huyları var kabullenmemiz gereken ya da zamanla törpülenen. Birine nasıl “Defne işte” diyor ve anlıyorsam, diğerine de “Ömer işte tipik” diyor ve unutup geçiyorum. İkisi de aşkla yeni tanıştı. Ve bu duygu Defne’nin “Aşk demek ki korkuyu da endişeyi de beraberinde getiriyormuş.” sözlerinde olduğu gibi onları karmakarışık ediyor. Biz de doğru yolları bulmaları adına onların bu karmakarışık halde sarf ettiklerine ve yaptıklarına daha anlayışlı olmalıyız aşk adına. Sonuçta daha bir gün önce Ömer de kaybetme korkusuyla evi aldığını daha bir bölüm önce saklamak istemedi mi? O da hata yapabiliyor ve bir hata yaptığı zaman “Defne ne olur atlayalım bunun üzerinden, böyle bir şey hiç yaşanmamış gibi yapamaz mıyız? böyle bir sorun olmamış, ben de böyle bir şey yapmamışım.” diyebiliyorum. Onun yaptığı bir şeyi olmamış gibi varsayabilirsek Defne’ninkileri de yapabilmeliyiz. İkisi de değişiyor ve öğreniyor. Bazı şeyler de başımıza gelmeden öğrenilmiyor. Öğrenmek için önce düşmek lazım. Sonra da kalkıp dersimizi alıp ve eğer gerekiyorsa yaptığımız bu hata yüzünden “özür dilemeyi” bilmek.
 
AŞK, GURUR VE ÖZÜR DİLEYEBİLMEK
Ömer’in de işte bu bölümde öğrendiklerinden biri özür dilemeyi öğrenmekti. Ne de güzel anlatmıştı Sinan bu hareketin nasıl yapılacağını: “Bu arada özür dilemek şu. Bazen istemeden birini kırarsın, bakarız karşımızdaki de üzülmüş. Biz de üzülürüz, o üzüldü diye. Sonra ne yaparız? Bu durumu telafi ederiz. Biz insanlar özür dileriz. Kusura bakma böyle anlatıyormuş gibi oldum ama ben ağzından o iki lafı hiç duymadım da...” Sen duymadın belki Sinan’cım ama biz daha önce bir kere daha duymuştuk bu sözleri Ömer’den ve yine Defne’ye söylenmişti. Ayakkabı çalınmasının ardından Passionis’te Ömer ile Defne arasındaki o diyalog unutulmazdır. Defne’nin “Asıl sizsiniz inatçı. Aşk ve Gurur’daki adam gibi inatçı ve önyargılı. Köşeli yanlarınız var ama yanlış olduğunuzu bildiğiniz halde vazgeçmek gururunuza dokunuyor. Filmdeki Lizzie çok haklı erkekler kibir ve gururları yüzünden kendilerini harcarlar.” sözlerinin ardından Ömer koşup asansörü durdurarak “özür dilerim” demişti. O zaman istemsiz anın ruhuyla çıkan sözler ikinci kez söylenmesi için kararlar alınmıştı o basket sahnesinden ayrılırken... Ve ertesi sabah bu sözleri sarf edeceği için oldukça rahatlayan bir Ömer vardı karşımızda. Onun yüz ifadesi ne kadar içtense, kendisine cevap veren Şükrü ağabeyin sözleri de o kadar anlamlıydı: “Dileyin tabi, insan sevdiğine karşı gurur yapmamalı özellikle de o kişi özel biriyse orada haklı olup olmamanın pek bir anlamı yok. Ben Zehra ile hiç kavga etmem. ‘Özür dilerim sen haklısın’ derim. Neden kavga edeyim ki ben onunla o benim hayat arkadaşım, karım sonuçta.”
 
Hem Şükrü ağabeyin bu sözleri, hem de Sinan’ın “Daha önce Defne’nin hayatında sen yoktun. Bunlar bir şekilde düştüler, kalktılar. Defne sana söylemediyse BİR BİLDİĞİ VARDIR. Daha mı iyi oldu şimdi? Gururu kırıldı. Şirket falan öğrendi utanması lazım.” açıklaması Defne ile Ömer’in daha önce yaşadıkları ve hatta bankta konuştuklarına gönderme niteliğindeydi... Ömer’in daha önce söyleyemediği “bir bildiği vardır” lafını Sinan dile getirmişti. Artık dönem Ömer’in bunu dile getirebilmesiydi. Ve aile olmak için deli gibi can atan Ömer’in şu anda tam o noktada olduğuna inanıyorum. Akşamın o saatinde Sadri ustanın atölyesine gelmesi de işte bu nedenden.
 
Artık Ömer, Serdar sayesinde Defne’nin kendisini ona layık görmediğini biliyor. Hatta Ömer’in bir rüzgar eserse gideceğinden korktuğunu da... Ve Ömer, Defne’nin Gallo’nun armayı veren kız olduğunu öğrendiğinden beri yaşadığı korkuyu da bizzat gözleriyle gördü. Defne’ye söylemese bile Gallo’nun itirafıyla Defne’nin o korkularının paranoya olmadığını da görmüştü. Azıcık zekiyse kendisi, ki biz öyle olduğunu biliyoruz Ömer etrafta deli gibi mektup arayan Defne’nin Gallo’nun mektubunu arama nedenini bu korkusuyla bağdaştıracaktır. Zamanında Defne’ye Gallo’nun ona söylediklerini iletmemeyi tercih eden Ömer, mektupta yine aynı sözlerin yer aldığı düşüncesiyle mektubu açmadan ona vererek Defne’nin kendisine güvenmesini sağlamak için ilk adımı atacaktır. Ve ardından da mahallede geçirilen günler karşımıza çıkacak gibi hisler içerisindeyim.

Ömer’in aşkından hiçbirimizin şüphesi yok. Bu adam gibi seven bir adama rastlamak mümkün değil. O çok sevdiğim peri masallarındaki beyaz atlı prensler bile Ömer İplikçi’nin eline su dökemez. Kendisi sevmek konusunda tek kelimeyle şahane! Ama işte sevdiği kadar karşısındakine de bunu gösterme zamanı geldi. Sinan ile ustasına “Defne’yi daha zorlamayacağım. Hayat çok kısa. Ben bir seçim yaptım” dedi, Gallo’ya Defne’ye karşı hissettiği duyguları göz yaşartan sözlerle dile getirdi ardından da Serdar’a yine aynı içten sözlerle bir aile kurmak istediğini belirtti. Ama bunların hiçbirini Defne duymadı. Daha doğrusu Ömer duymadığını sanıyor. Biliyorsunuz kaç zamandır hayat çaktırmadan mahalleye kayıyor deyip duruyordum. Ömer daha sık gidip gelmeye başlamıştı. Artık aramak yerine kapılarını çalmayı tercih ediyor. İso ile dertleşmeye zırt pırt atölyeye gidiyor. Şimdi Defne’nin hayatına daha çok dahil olarak Defne’nin kendisini Ömer’e layık olduğunu hissetmesini sağlayacaktır. Zaten onu mahallede görmek de bizleri pek mutlu ediyor. Her ayrıldığından ben de içimden Türkan teyze gibi “Daha sık gel evladım, özletme kendini.” diyorum.

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER