Camın öteki tarafı

The Good Wife sezonun ikinci bölümünde de hız kesmedi ve Cary’nin bir türlü kurtulamadığı o daracık hapislerde kendimizi bularak açtık bölümü. Nereye gitse bir kapana kısılmışlık, nereye gitse bir kısıtlılık hali. Seyirci olarak biz de ister istemez aynı sıkıntıları hissediyoruz, binde biri kadar bile olsa.

Bir yandan Diane’in Florrick/Agos’a gelme ihtimali, diğer yandan Cary’nin her adımda biraz daha karmaşıklaşan davası, öteki taraftan firmanın hala en değerli müvekkili olan Chumhum’daki gerginlikler derken tüm karakterler kendilerini amansız bir ağın içinde buldular. Geçtiğimiz aylarda ortaya çıkan Amerika’daki en büyük animasyon şirketlerinin (Disney, Pixar ve Dreamworks de bunlara dahil) kendi aralarında, iğrenç bir şekilde, animatörleri birbirlerinden çalmamaya anlaştıkları ve dolayısıyla rekabet ortadan kalktığı için maaşların düştüğü haberlerinin bir benzerini izledik. Chumhum ve diğer teknoloji şirketleri birbirlerinden adam çalmamaya anlaşmışlardı, maaşlar çok düşmüştü ve çalışanlar birleşip şirkete karşı dava açmaya karar vermişti.

Alicia kefalet parasının meşruluğu hakkında ifade vermek zorunda kaldı. Karşısında eski dost, yeni düşman Finn Polmar vardı. Alicia her zamanki azizeliğiyle sorulara mümkün olduğunca “doğru” yanıtlar verdi. Evet, kefalet parasını onlara veren adam Bishop ile bir zamanlar çalışmıştı. Ne vardı ki bunda? Finn düşündüğümüzden çok daha iyi bir avukattı ne yazık ki. Bu cümleyi yazınca kendimi kötü hissettim gerçi. Tarafsız bakmayı başarabildiğim kısa anlarda Finn gayet iyi bir şekilde suçluların peşinden koşuyor ya, neyse. Bakın, şimdi de Dexter’ın sağlık kulüplerinin gelirinin yüzde yirmisinin ölmüş kişilerden geldiğini belgeledi ve Bishop’ın mahkeme emriyle sorguya getirtilmesini sağladı. Bishop daha birkaç saat önce Alicia’yı bu konuda uyarmasa ve kefalet parasını böyle bir şey başlarına geldiği taktirde geri çekeceğini söylemese ne güzel olurdu…

Taye Diggs bölüm itibariyle The Good Wife kadrosuna katılıyor.

Diane, Lockhart/Gardner’dan ayrılışının tetiğini zaten çekmişti, şimdi tek tek köprüleri yakmakla meşguldü. Dizinin yine şaşırtmayarak şahane bir konuk oyuncu ayarlamasıyla Private Practice’ten tanıdığımız Taye Diggs’i Diane’in yeni gözde avukatı Dean Levine-Wilkins olarak izlemeye başladık. Diane sırrını ona açıkladı ve onunla birlikte gelmesi için ikna etmeye çalıştı. Ondan tek istediği Florrick/Agos’u gidip bir görmesiydi. Bilmiyordu ki şu anda büronun ofisi darmaduman bir halde. Yeri gelmişken, Kalinda’dan daha çok seveceğim bir The Good Wife karakteri olabileceğine asla ihtimal vermezdim ama “Cary 5 ila 10 yıl arasında döner,” esprisi ve gözüktüğü diğer her sahneyle Robin bu fikrimi yerle bir ediyor, not düşeyim. Dean ofiste gördüklerinden hiç memnun kalmayarak Diane’e döndü, ama Diane boş yere o yüksek makama gelip kurulmamıştı. Ağzı çok güzel laf yaparak Dean’in olana değil, gelecekte olabileceğe odaklanmasını sağladı. Florrick/Agos azınlıkların gücüyle, kadınların ve farklı ırktan insanların gücüyle çok büyük işler başaracaktı. Diane bu konuşmasıyla bir tek Dean’in aklını çelmekle kalmadı, Lockhart/Gardner’ın en nitelikli çalışanlarını da onlarla gelmeye ikna etmiş oldu.

Alicia Chumhum’ın başına gelen sıkıntıları halletmeye ve onları müvekkil olarak elinde tutmaya çalışırken karşısına eskilerden bir rakip çıktı: Peter’dan ayrılıp iş aramaya başladığı ilk zamanlarda onu işe almayan Lorainne Joy. The Good Wife yine seyircisine zekasını kullanması gereken bir kurgu sunarak bir yandan Cary’nin Alicia’ya verdiği öğütleri, bir yandan da Alicia’nın başarılı olması halinde tüm davanın düşmesini sağlayacak sorguyu izletti. Üstelik o çok sevdiğimiz, müptelası olduğumuz keyfi bize yaşatarak. Alicia’nın kendisini küçümseyip aşağılayan rakiplerini pasif agresif bir tarzla un ufak etmesinin verdiği dayanılmaz zevkten bahsediyorum.

Cary’nin Bishop’ın adamlarına kanunda nasıl kaçacaklarına dair öğütler verdiğini, dolayısıyla suçlamaların doğru olduğunu kanıtlayan bir bant vardı ortada; ancak Cary bunun montaj olduğunu iddia ediyordu. Gizli kayıt cihazını takan adamı saymazsak bizimkilere yardım edebilecek iki görgü tanığı vardı. Diane, Kalinda ve Bishop Cary’nin başını belaya sokan konuşmanın şahitleriyle görüşüyordu. Kalinda yine zekasını kullanarak ses kaydını kimin yaptığını keşfetti ama ismi Bishop’a verirse çocuğu öldüreceğini bildiği için susmayı tercih etti. Asıl amaçları kayıtta Cary’nin farazi olaylar üzerine konuştuğu yönünde ifade verebilecek biriydi ne de olsa.

Bölümdeki bunca olay sırasında Eli Alicia’yı eyalet savcısı yapma emeline ulaşmak için yeni oyunlar oynamayı ihmal etmedi. Bu sefer gerçek hayatta Obama yönetiminde üst düzey danışmanlık yapan siyasetçi Valerie Jarrett’tan yardım aldı. Öyle ya da böyle, Alicia’nın zihnine tohumlar ekiliyordu.

Bishop kefalet parasını geri çekince iş Alicia’nın evini ikinci kere ipotek ettirmesine kaldı. Ancak bunu yapabilmesi için Peter’ın imzasına ihtiyacı vardı. Peter, bir valinin uyuşturucu ticaretine adı karışan birinin kefalet parası için imza atamayacağını söyleyerek Alicia’yı reddetti. Alicia Peter’ın onu son zamanlarda olanlar yüzünden cezalandırdığını düşünüyordu. “Evlendiğim adam doğru olanı yapardı,” dedi. Peter’ın cevabı ise çok acıydı: “Evlendiğim kadın bana bunu sormazdı bile.” Karakterlerimiz nereden, nereye.

Cary’i hapishaneden kurtarma planları bir kez daha suya düşen Alicia’yı yeni bir sürpriz bekliyordu. Eyalet savcısının hal ve tavırlarından memnun olmadığını söyleyen bir hayırsever ona 1,3 milyon doları faiz talep etmeksizin borç verecekti. Alicia hiçbir şeyin böyle aniden havadan düşmeyeceğini yaşayarak öğrenmiş bir kadın olduğundan avucuna bırakılana hemen aldanmadı. İlk başta önceki geceki kavgadan pişman olan Peter’In ona yardımcı olmaya çalıştığını düşündüyse de işin aslı hemen ortaya çıktı. Bu da Eli’ın Alicia’yı seçimlere katılmak için kandırmak için oynadığı bir oyundu. En azından Eli bunu reddedene kadar öyle düşündük. İş adamları eyalet savcısından yana çok dertlilerdi ve dökmeye hazır oldukları paralara bakacak olursak Alicia’nın seçimlere girmesini istiyorlardı. Fakat Alicia’nın gönlünü yine çalamadılar ve bir kefalet parası daha uçup gitti.

İşler Cary için hiç iyiye gitmiyordu. Kalinda Bishop’a muhbirin kim olduğunu söylemeyerek hata etmişti. Çünkü Bishop yanlış kişinin ona ihanet ettiğini düşünerek onu öldürmüş, Cary’e tanıklık edebilecek iki kişiden birini ortadan kaldırmıştı.

Alicia’nın olası adaylığı karşısında halkın tepkisini ölçen bir anketin sonuçları basına sızdırılınca Alicia kabağı yine Eli’ın başında patlatmaya gittiyse de onu daha en baştan alt etmeye çalışanın şimdiki eyalet savcısı Castro olduğu fikri aklına yattı. Ama Eli gibi Castro da her şeyi inkar etmekle yetindi. Çok şaşırtıcı değil belki ama, iki kişiden biri yalan söylüyordu ve o yalancı Eli’dı. Anketi yaptıran oydu ve türlü oyunlarla Alicia’nın kanına girmeye çalışıyordu. Ben şimdiye on kere ikna olmuştum mesela, Alicia iyi dayanıyor. Yüzde yetmiş beş olumlu oy almak ne demek? Nasıl bir başarı bu? Boşuna demiyorlar, Azize Alicia.

“Seni işe almalıydım, sen bir kiralık katilsin.” Lorainne Chumhum’a karşı davasını kaybederken bu sözleri söyleyerek gitti. Alicia dört milyon dolarlık bir anlaşmayla olayı mahkemeye taşınmadan kapatmayı başardı. Keşke hayatındaki tüm sıkıntıları böyle kolayca halledebilseydi.

Ve bir bilinmez daha açığa çıktı. Artık Florrick/Agos isminin yanına Lockhart da eklenecekti, Cary’nin tüm itirazlarına rağmen… Chumhum’dan gelen parayla Cary’nin kefaleti en sonunda ödendi ve hapishane günlerimiz sona erdi, çok şükür.

Bölüm sonunda Diane adamlarını da yanına alarak Lockhart/Gardner’a veda etti. O asalet dolu sahnede içimden çığlıklar yükseliyordu: Lockhart’ın askerleriyiz!

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER