Yönetici ve zırhlı kadın bir süre
20 kenarlı zarlarını karşılıklı atarak savaştılar, sonunda kadın herkesi
öldürüp Sansa ve Theon’u askerlerden kurtarmıştı.
‘Öyleyse ben de sizi, beni
kurtardığınız için şövalyem ilan ediyorum Leydim. Artık gözüm açıldı, etrafımda
sadece güvenebileceğim, bana ölene dek bağlı olacak insanları görmek istiyorum,
size ömrümün sonuna kadar masamda yer, tabağınızda ekmek, kadehinizde şarap
sunuyorum’, diyerek öne atıldı genç Sansa, umutları geri gelmişti kuzeyin bu
asil kadınına.
‘Şimdi hatırladım, Bravoos’da
benim gözüm kör olmuştu. Geçiciydi değil mi o körlük? İyileşmişimdir artık
değil mi?’ diyerek hüzünlendi oyunculardan biri.
Yönetici suratını buruşturarak
kıza doğru baktı, ‘Hayır Arya, kör kaldın! Alış buna artık, gönül gözünle
görmeye çalış, ne istediğine karar ver ve çok çalış, öyle çok çabala ki bir gün
tanrılar seni mutlaka ödüllendirsin’.
O ana dek susan altın saçlı elf
kızı mağrur haliyle masada oturmaktaydı. Aniden sıkıntılı bir şekilde konuştu.
‘Ben en son ejderhamdan uzaklaşmış, barbar atlılarla karşılaşmıştım, bu seferde
beni teker teker onlarla yatağa sokmayacaksın umarım, bu işten sıkılmaya
başladım artık, oyun mu oynuyoruz seni mi tatmin ediyoruz nedir!’
Yönetici sırıttı, ‘Daenerys sen
de bu kadar aç adamın arasında takılmasaydın. Ne yapalım kaderin, eğer
istemiyorsan onlarla yatmazsın. Sana bir yas kuralı uydururuz, eski kocanı
kaybettiğinden ötürü, ama bu seferde ömrünün sonuna kadar tapınaklarında tutsak
kalabilirsin, biliyorsun Dothrakilerin dul Khaleesilerinin kaderi bu.
‘Sokayım bu kadere, ne zaman
batıya geçeceğiz biz? Eski topraklarıma dönmek istiyorum ben, demir tahtta
oturmak istiyorum! Hem beni aramak için peşimden kimse gelmiyor mu? Belki
bulurlar diye yüzüğümü de atmıştım çimenlere hani.’
‘Seni mutlaka bulacağız Kraliçem!
İz takibi konusunda uzmanım ben, hatta yere bıraktıysanız yüzüğünüzü de rahatça
bulabilirim değil mi?’ diyerek oyun kurucuya döndü yaşlı kolcu, doğada
gezinirken kazandığı üstün yetenekleri vardı.
Oyun yöneticisi sırıtmaya devam
etti, ‘yirmilik zarda beşten küçük atarsan yüzüğü bulmana izin vereceğim
Mormont, ama şansını fazla zorlama istersen’.
Yaşlı kolcu zarı eline aldı,
salladı ve savurdu. ‘Haydi kemik!’ Zar yuvarlanarak durdu, bir gelmişti,
tecrübeli Dungeon Master, yani oyun kurucu istifini bozmadan devam etti,
‘Evet, atından tam da yüzüğün
bulunduğu yerde iniyorsun, zaten çimenlerin en fazla ezildiği bölgedeydin.
Eğilip yüzüğü buluyorsun ve avucuna alıyorsun, zaten atların izlerinden ve
binicilerinin ayak izlerinden orada Dothrakilerin çoğaldığını anlamıştın. O çok
sevdiğin kraliçeni tutsak alıp götürmüşler. Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?’
‘Dothrakiler'i az çok tanıyorsam
onu Vaes Dothrak’taki dullar tapınağına götürürler, onun peşinden cehenneme
bile giderim. Takibe devam ediyorum!’
Masanın ucunda uzakta sabırsızca
oturmakta olan iki küçük çocuktan sakat olanı söz aldı, ‘ben ve kardeşim bu
oyunda oynayacak mıyız? Geçen sefer otobüsü kaçırmıştık, gelememiştik ve
oynayamadık’.
Yönetici bir süre sakat olan
çocuğa baktı, sonra gözü ondan daha ufak olana kaydı, bir süre düşündü, bu ufak
olanı hatırlamıyordu, sonra kafasında bir şimşek çaktı, ‘Brandon sen kuzeyde
gezin bir süre daha, bakarız sana, kardeşin Rickon’un oyunda olduğunu ben bile
unutmuştum. Bugünkü bölümde size yer yok aslında ama yarın ne olur bilinmez’
diyerek önündeki macera kitabının sayfalarını irer birer çevirmeye başladı.
Sonra aniden bir şey hatırlamış gibi kafasını kaldırdı yaşlı oyun kurucu,
‘Bu sezon ejderhaları tamamen ben
oynatacağım! Hiç biriniz ejderha olamıyorsunuz!’
Ve işte bir sezon daha başladı
umutlar ve umutsuzluklarla birlikte. Bu ilk bölüm yeni katılan izleyicilere ve
hayatlarının akışında olanları unutmuş olanlara geçmişin hatırlatması olarak
gelirken, beni şaşırtan ani ölümlerle başladı. Güneyde, kuzeyde, doğuda ve
belki batıda bile, işler kızışacak ve gereksiz karakterler bir bir ölmeye devam
edecek görünüyor. Bazı karakterlerin gözleri kapanırken bazılarınınki tam tersi
açılarak farkındalıkları arttırılacak ve etraflarını daha dikkatlice süzerek,
savaşa katılacaklar. Zarlar atıldı, görevler belirlendi, oyun da hayat gibi
devam ediyor. Biz de merakla izlemeye devam ediyoruz bu görsel şöleni, bu
farklı tahtların birbirleri arasındaki oyununu.. Bu, adı Türkçe'ye kanımca yanlış
çevrilmiş Tahtların Oyunu'nu...
... Genç kızıl ejderha kuzeyde
karlar arasında uçuşuna devam etmekteydi. Evinden oldukça uzaktaydı ve aç
karnını doyuracak bir şeyler arıyordu. Güneyde, tüm ailesinin kardeşi Balerion
tarafından katledildiğinden bihaberdi Viserion. Zaten ona burada Viserion diyen
hiç kimse kalmamıştı. Yıllar önce, yeni bir başlangıç yapmak için kuzeye doğru
uçmuş, sevdiklerinden ayrılmış ve kendine bambaşka bir ad vermişti. Kuzeyin bu
karlı ve buzlu engin düzlüklerinde büyükbabasının adını kullanıyordu artık, onu
yeni adıyla anacaklardı bundan böyle... Kuzeyin alevi Vhagandil!